Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-bilim

Zaten işler de yok denecek dereceye geldi. Bütün gün oturuyoruz. Bu haberi görünce "bari boş oturmayayım, Bilim İnsanlarına yardımım dokunsun" dedim...

Bilim adamları atomu böldü, DNA’yı keşfetti, Ay'a gitti fakat insanın 10 gizemli davranışını tam olarak çözemedi.
New Scientist adlı bilim dergisinde yer alan bir yazıda, bilim adamlarını şaşkına çeviren insan davranışları sıralandı. Bu davranışların kökenine ve neden yapıldığına dair birçok teori sunulmasına rağmen, tam olarak nedeni keşfedilemedi.

10 başlıkta hazırlanan listede şu davranış biçimleri yer aldı;
1- Kızarmak: Ünlü bilim adamı Charles Darwin insan gelişiminin üzerine birçok araştırma yaptı. Fakat insanoğlunulunun mahremiyet, yalan söylemek ve utanmak gibi olaylarda yüzünün niye kızardığı henüz açıklanamadı. (Beden dilinin en çok kullandığı "kelime" dir. Kızarmayan yüzsüzlerin başka davranış biçimi geliştirdikleri bilinir.)
2- Kahkaha atmak: İnsanlar güldüklerinde ve ruh hallerinin iyi olaması halinde salgıladıkları endorfin (vücüt tarafından salgılanan ağrıya dayanıklığı sağlayan hormon–mutluluk hormonu) gülmenin asıl sebebi olarak görünüyor. Ancak bilim adamları bu görüşün tam gerçeği yansıtmadığını, insanın espriden çok daha vasat sözler karşısında bile kahkaha attığını ve insanların neden güldüğünün tam olarak anlaşılamadığını belirtti. (Beyine giden uyarılar sonucu, yine beyin tarafından verilen bir emrin yerine getiriliş biçimi.)
3- Öpüşmek: Bilim adamları öpüşmenin genetik bir açıklamasının olmadığı söylüyor. Bu konu hakkında çeşitli teoriler sunuluyor. Öpüşmeyi emzirme ve eski insanların çocuklarını ağızlarıyla besleme alışkanlıklarıyla ilişkilendiriyor. Bunun bilinçaltımıza yerleştiğini ve bu isteğin oradan geldiği iddia ediliyor. (İzleyerek, araştırarak değil, bizzat yaşayarak, tadarak anlaşılması mümkün olan ve herkese göre açıklaması değişen, karşılıklı bir davranışın eyleme dönüşmesi.)
4- Rüya görmek: Sigmund Freud’un teorisine göre insanların gördüğü rüyaların sebebi, bilinçaltında bastırılmış olan, ifade edemediğimiz duygularımızın ve davranışlarımızın canlanması... Rüyanın genel olarak hisleri yansıttığı söyleniyor ancak garip düşler görülmesinin nedeni henüz tam olarak açıklanamadı. (vah zavallılar demek freud'u bu kadar okudunuz. Belki de okudunuz ama yazdıkları işinize gelmedi. Oysa hepsini yazmış. Siz garip rüya görünce bana gelin de ben size aile içi rahatsızlıklarınızı, eşinizle aranızda ki sorunları, gördüğünüz o karmaşık rüya ile bağlantılı söyleyemediğiniz her şeyi anlatıvereyim.)
5- Batıl inanç: Araştırmacılara göre, ilk uygarlıklardan günümüze gelen batıl inançlara bağlılığın nedeni bilinemiyor. Dinin, bir anlam taşımayan, tuhaf, ancak rahatlatan alışkanlıklar olarak nitelendirilen batıl inançları tetiklediği düşünülüyor. (Eski tarihlerde Bilim İnsanı yoktu, batıl inançlar ve onları öne sürenler var dı. Şimdi Bilim İnsanına inanmak en büyük Batıl İnanç)
6- Burun karıştırma: Her 4 gençten biri, günde ortalama 4 kez burnunu karıştırıyor. Bilim adamları, insanoğlunun neden bu davranışı yaptığını çözemedi. Bazı araştırmacılar, burun içinin en hassas uyarıcı bölgelerden biri olduğu için, bu davranışın gün içinde birçok kez tekrarlandığını iddia etti. (En hassas ve beyinle en yakın temas içinde olan organlarımızdan biri. İçinde sayısız sinir ucu var ve en küçük rahatsızlığı beyine iletip, müdahale etmesini istiyor. Beyin de bu isteğe karşılık o kişinin, koluna emir veriyor, kolu, eline ve sonra eli de bir kaç parmağına emir verip, burundan içeri bir nevi ilk yardım davranışı yaptırıyor. Yahu kaşıntı be!!! Tıpkı kafanı, poponu kaşımak gibi bir şey. Tek far kı "burun" olması. Artık kimse karıştırmıyor, mendil kullanıyor)
7- Ergenlik: Ergenlik dönemi de bilimsel olarak açıklanamayan bir kavram. Bilimcilere göre, bu geçimsiz ve huysuz dönem insan beyninin sorumluluk almadan önce kendini hazırlaması ve tanıması olarak nitelendiriliyor. (Kadınların ayda bir yaşayacağı periyodları, erkeklerin bir ömür boyu yaşamaya başlayacağının ilk basamağıdır.)
8- Fedakarlık: İnsanların karşılıksız ve beklentisiz olarak başkalarına bir şey vermesi, yardım etmesi bilim dünyası tarafından garip olarak nitelendiriliyor. Bunun insanda bir haz duygusu bıraktığı için yapıldığı sanılıyor. (İçgüdüsel yardım etme, destek olma, vazgeçme biçimi, sevgi paylaşımı)
9- Sanat: Dans etmek, resim yapmak, müzik yapmak bilimciler tarafından açıklanamamış. Bilim adamları insanların bu sayede tecrübelerini ve bilgilerini paylaştıklarını ve bu yüzden haz aldıklarını düşünüyor. (İçgüdüsel beğeni, ilgi alanı)
10- Vücüt kılları: İnsanların vücutlarındaki kıllar, hayvanların aksine genital bölgelerde oluşmuş. Bilim adamları maymunlar ve diğer hayvanlarla büyük benzerlikleri olan kılların ısınma ve korunma için ortaya çıktığını düşünüyor. (her biri vücudumuza beyin yolu ile sinyal getirmekle görevli. Sadece genital bölgelerimiz değil bütün vücudumuz kıllıdır ancak büyük bir kısmı gelişmeyip tüy olarak kalmıştır. Kılların da incelik ve kalınlıklarına göre vücuda gönderdikleri elektriksel uyarılar farklıdır.)

Ben hepsini size araştırmalarım neticesinde yazdım. Çözebildiniz mi? Hayır. Kaşıntıyı, terlemeyi, hapşırmayı, öksürmeyi, refleksleri, kan dolaşımını, organların hiç bir enerji kaynağına gerek duymadan çalışmasını çözdüğünüzü mü sanıyorsunuz? Alnınızı karışlarım. Siz daha 500 yıl önce yaşayan insanların eserlerini çözemediniz. Benim bir tabak yemek yiyerek aldığım enerjiyi bile çözemiyorsunuz?

Tabi çözemezler. Çözemeyecekler de... Aslında çözemedikleri, sahip olmadıkları, zamanla körelttikleri içgüdüleri... Bilim adamı olmak için 30 seneleri sistemlerin yönlendirdiği biçimde eğitim adı altında şartlanma ile geçiyor. Bu süre zarfında bir kadına nasıl davranılacağını bile öğrenemeden kendilerini büyük bir kuruluşun içinde (veya üniversite'de) sorumlu olarak buluyorlar. Hiç kızarmıyor, kimseye fedakarlık yapmıyor, çevre ve aile baskısından dolayı burun karıştırmıyor, stres altında oldukları için gördükleri rüya'yı bile hatırlamıyor, öpüşecek zaman bulamıyor, ergenlik çağlarını kursa giderek, hocalardan ders alarak geçiriyor, sanat ile sadece "sosyal olmak" adına ilgileniyor, "batıl inanç" terimini eğitimlerine yakıştıramayıp "gericilik" olarak görüyor, vücut kıllarından utanıyor ve onları saklamaya çalışıyor, karizmaları ve kariyerleri çizilmesi diye hayatları boyunca rahat rahat kahkaha atamıyorlar... Ben bunları yazarken terliyorum ama onlar klimalı odalar da bu vücut davranış biçimini çok basit kelimelerle anlatıyorlar. Neden, nasıl işediklerini bile çözmüş değiller ama, aldıkları eğitim ve harcadıkları paraların hatırı için, sürekli biliyormuş gibi yapmak, biliyormuş gibi konuşmak zorundalar... Onlar adına çok üzülüyorum. Çocukluklarında çember çevirip, tornet araba, kızak yapıp, sapan yapıp (hangi ağaçtan?) misket oynayıp kendi davranışlarını bile çözememişler. İddia ediyorum: Çağımızın bilim adamları sokaktaki, bizim köylerimizde ki insanlarımız kadar "yaşamsal" bilgiye sahip değil... Yönetenlerin, yönetilenlerden daha akılsız olduğu gibi...

Akşam yine yazacağım, Hoşçakal e-günlüğüm...

Biliyor musun: "Hiç bir devlet yönetimi (hükümet) içinde Bilim İnsanları gurubu veya herhangi bir bakanlık gibi bir oluşum görmedim..." (işte bu kadar değer veriliyor)
Çirkin söz: ''Fala inanma, faldan uzak kalma" Kim demiş bilmiyorum ama, çok öööğg bir söz.
Güzel söz: "Bilgi bir ışık gibidir. O'nu kullanırsanız daha parlak olur, Kullanmazsanız söner..." Alexander Everett

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..