Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük sel ile karışık gündem yaptı...

Yeryüzünde düşünemeyen, öğrenemeyen bir tek yaratık varsa o da insanın ta kendisi...

İşe yaramıyor değil mi? Son teknoloji ürünü araçlar, telefonlar, lcd televizyonlar, dev inşaatlar, 3G'ler, blue ray'ler, asfalt yollar, köprüler, hiç biri işe yaramıyor... Yüz binlerce dolarlık arabalar suyun üzerinde yüzüyor. İtfaiye araçları çaresiz, insanlar çaresiz... Tabi ekim arazilerine, dere yataklarına yerleşim bölgesi kurunca böyle oluyor... İnka'lar, Sümer'ler bile çözmüş bin yıllar önce... Hakkını yememek lazım, cep telefonları kesin işe yaramıştır. Arabalarının üzerine çıkıp mahsur kalanlar ailelerini arayp helaleşmişlerdir. Bu çok önemli. O yüzlerce bin dolarlık aracı yapan mühendisler her türlü lüksü sığdırmış da, doğal felaketler için hiç tedbir alamamış mı? Örneğin bagaj'a kendiliğinden şişen bir bot koyamamış mı? Veya arabanın altına, bu gibi "sel" durumları için sekiz on hava yastığı ilave etse fena mı olurdu?... (bu yazıyı okuyup koyarlar) Sahi kurtarma çalışmalarının başlarında, birinci derecede işe yarayan dalga ve akıntıya dayanıklı zodiac botları göremedim. (iş işten geçtikten sonra gördüm.) Satın almayı unuttuk veya bütçe yetmedi her halde...

Yazık insanımıza, yazık harcanan paralara, yazık bu yaşamın altında ezilenlere... Çevrem de biri hastalandığı, sağlığı bozulduğu zaman hep dikkat etmişimdir o milyonlar verip aldığımız cihazlar hiç bir işe yaramaz. Her zaman işe yarayanlar nane, limon, zeytinyağı, sarımsak, soğan, ecza dolabındakiler, sıcak çorba ve arkadaşlar olmuştur... "insan"a yönelik, insan'a değer veran yaşamın temel taşları bunlardır. Ciklet, simit, oyuncak, araba, tv, telefon gibi cihaz ve araçlar değildir... Ellerinizi oğuşturuyorsunuz görüyorum. Ölenlerin ve ailelerinin önemi yok sizin için. Bu felaketlerin ardından ekonomi canlanır...

Merhaba e-günlüğüm; Bütün bu olanları bir kişi otuz beş yıl önce kaleme almış, filme almış ve o'da "vatan haini" ilan edilmişti bütün doğruyu söyleyip yazanlar gibi... Şimdi olsa da yorumlasa olan biteni. Yılmaz Güney... Yirmi beş'inci ölüm yıldönümünde anıyorum. Kulakları çınlasın...

Banka'dan mail geldi. Ekstre yollamışlar ve kırk sekiz lira borçlu görünüyorum... Çok severim böyle hataları. Hemen yanıtladım ve bir güzel döşendim. Kredi kartlarımı bir sene önce iptal ettirdiğimi ve kredi kartı borcum olamayacağını yazdım. Üç gün sonra cevap geldi. Müşteri memnuniyeti adına bir defaya mahsus kart ücretinizi iptal ediyoruz... Siz kimsiniz yaaa? Ne müşteri memnuniyeti ne iptali? Kartım yok kartım!!! Memnuniyetinizi falan istemiyorum... Bir daha mail atıp döşenmek zorunda kaldım. Ben çok güzel anlattım ama "sanırım anlamadınız" diye başladım yazıya. En kısa zamanda da beni bilgilendirmelerini rica ettim. Yazık içlerinde okuma yazma bilmeyenler var her halde. Sonra üzüldüm. Türkiye gibi bir ülke'de yaşıyorlar ve bütün gün başlarına ne olaylar geliyor kimbilir. Doğal olarak akıl sağlıkları bozulmuştur. Neyse, benim kredi kartım olmadığını, bir sene önce hepsini iptal ettirdiğimi, şimdilik kredi kartı kullanmayı düşünmediğimi, olmayan kredi kartına "kart ücreti" talep edilemeyeceğini anlasın yeter. Bir daha da beni rahatsız etmesinler...

Değerli e-günlüğüm; Gelelim günün menüsüne... (ordöv oldu bu gün) Doğan Yayın'a rekor ceza. Doğan Yayın'ın iştiraklerine toplam 3.76 milyar liralık vergi cezası kesildi. (ntvmsnbc.com) Vay be! Ortalığı bir birine sokan, herkesi ayağa kaldıran sahte belge'nin yaratıcısı ve yaratıcısını besleyen gazete ceza almıyor ama Türkiye'nin en büyük medya kuruluşu ceza üstü bir ceza almış.

Şimdi hesap yapma zamanı. Bu paraya neler yapılır? Bu para akıllı bir biçimde harcanırsa:

Hükümet ve kurumları bir daha iktidar olamayacak şekilde perişan edilir.
Hemen hemen Ülke'nin beşte bir satın alınır ve özel bir "ordu" oluşturulur.
Türkiye'nin bütün Vilayetleri veya ilçeleri maaş'a bağlanır.

En az bu ülke'nin yarısı büyüklüğünde, yeni bir oluşum içeren Cumhuriyet kurulur... Cumhurbaşkanı'da Sayın Doğan olur...

Hiç uğraşmayıp Kolombiya'da ki uyuşturucu mafyası'nın ordusu kiralanıp, burada da küçük bir Kolombiya kurulabilir...

Daha neler neler...

İyi ki iş adamlarımız çok iyi niyetli ve çok hoşgörülü. Özellikle vatanlarını çok seviyorlar. Bir dakika düşünüp niyetlerimizi ters çevirsek akıl almaz şeyler olabilir... Köpeğin eceli gelince ne yaptığını hep söyler dururuz. "Acaba?" diyorum.

Bu kadar yoğun gündemin peşinden çok önemli bir yasa daha değişecek gibi geliyor bana, sana, ona... (Anayasa, yargı, adalet vb. ile ilgili) Çok önemli olduğu halde yorulmuş olacağız ve karşı gelecek halimiz kalmayacak... Benden yazması...

Dün akşam hırslı bir bulut kümesinin uyarı yağmurları vardı... Her zaman uyarır da, uyarılan olmaz. İçi geçmiş bir devlet yapısını ne kadar uyarabilirsin ki? Her şey olup bittikten sonra "vah vah" "ölenlere tanrıdan rahmet" "devlet bütün kurumları ile hizmetinizde" politikaları güdülür... "Bana ne" diyeceğim ama diyemiyorum. Biz açılım'ı yeni düşünmüyoruz, doğuştan açığız bu millet'e ve halklara... Benden tavsiye: Önce Doğa'ya ve İnsan'a açılın...

Bütün bunları düşünürken sıkıca giyinip bahçeye çıktım. Bütün kanalları kontrol edip oturdum ve Boss'un yemeğini verip saldım. Yağmur hızlanmaya başladığında içeri girip yattım. Evimiz bahçe katı olduğu için yine tetikte uyudum. Gece bir kaç kez kalkıp, su kanallarını kontrol ettim. Gerçi evi su bassa, pek yapacak bir şey yok ama yine de tedbir almak lazım. Sabah olduğunda gece'yi vukuatsız atlatmanın rahatlığı vardı üzerimde...

Kahvaltımı yaptım, arkadaşımın pansumanını yaptım ve Boss'u çıkardım. Yağmur durmuştu. Evin önünü temizliyordum ki, Boss ok gibi çalıların arasına fırlayıp "hav, hırr" gibi sesler çıkararak eşelemeye başladı. Bir kedi koşarak çıktı çalıların arkasından ve benim "hayır!" diye bağırmamla mahalle inledi. Anlamıştım olayı. Hemen Boss'u oradan uzaklaştırıp yerine koydum. Çalıların altında minik minik kedi yavruları var dı. Sesleri bile çıkmıyor du. Anlaşılan dün gece o yağmur da bir doğum gerçekleşmiş. Annesi akşama kadar yavruları taşımazsa, o bölgeyi Boss'dan korumak için kapatacağım.

Öğlene kadar kurumsal servislerimi tamamlayıp, iş yerine geldim ve yemeğimi yedim. Ortalıkta kimsecikler yok. İnsanlar radyolardan yapılan anonsları dinlemiş. Trafik bomboş...

Öğleden sonra yine trafik bomboş. İnsanlar, metropol bir şehirde olan bitene kitlenmiş ve inanmakta zorluk çekiyorlar... Her gittiğim kapı da bu konu konuşuluyor... Bir kaç güne kalmaz (bu akşamdan başlar) herkes bir birini suçlamaya, konuşmaya başlar. Ölenler öldükleri ile, aileleri acıları ile baş başa kalır. Bunlarda unutulur geçer ve hayat yeni felaketlere gebe kalır...

Bu tarafta hava güneşli geçti. Sanırım yine gece yağacak. Alalım tedbirimizi...

Akşam yemeğimi yedim. Ablam tatlı almış, onu da yedim. Linda'nın yemeğini de verdim. Şimdi beklemedeyim.

Evet e-günlüğüm; sen gidiyorsun ben kalıyorum. Yine üzücü haberlerle seni bunalttım ama, elden bir şey gelmiyor. Yönetimimiz böyle. Sorunlar ve felaketler üretmekte, daha sonra da konuşup kendisi dışındakileri suçlamakta üstüne yok...

Yarın yine yazışacağız. Hoşçakal

Biliyor musun: Yüz milyar hücrenin etkin iş birliği ile çalışması sonucu yaşamamızı yöneten beynimiz, henüz sırları tam olarak keşfedilememiş biyolojisi ile olağanüstü bir organ mış... (Bilim insanlarının değil, kişinin kendisinin keşfetmesi gerekiyor...)

Çirkin söz: ''Büyük bir afet, altyapıda büyük hasarlar var” Bayındırlık Bakanı Mustafa Demir (hangi alt yapı, dünya'da eşi olmayan ilkel altyapı mı? Ya ölenler, hayatları gidenler? O altyapıları kim yaptı?...)

Güzel söz: "Politika, sorun arama, mevcutsa bulma, mevcut değilse yaratma, yanlış teşhis koyma ve yanlış tedavi uygulama sanatıdır..." Ernest Benn

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..