Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük ve engeller.

İyi günler sevgili günlüğüm;

Hani bazan herkese olur. Trafik de giderken önünüz de biri, hiç gerek yokken trafiği aksatacak şekil de yavaş, sorumsuz, egoist ve umursamazca gider ya... O kişinin bu yaptığı sizi de, arkanızdakini de yavaşlatır. Arkasın da kuyruk oluşur ve hiç oralı değildir. Sollayamazsınız, üstünden geçemezsiniz, korna çalsanız "bir dakika patlamadın ya" diye el hareketi yapar. İşte aynı şey yaşamda, ilişkiler de, iş hayatında da oluşuyor. Birileri sizin yaşamsal hızınızı kesiyor, kendi egoizmini tatmin etmek uğruna. Bir şeyler kaçıyor, zaman akıyor, enerji tükeniyor ama buna neden olanlar umursamıyor. Sürekli engeller çıkıyor önüne, aşıyorsun, bir tane daha, Onu da aşıyorsun yenisi çıkıyor kılık değiştirmiş bir şekil de. Zaman akıyor gözlerinin önünüzden bir nehir misali. Yetişemiyorsun gideceğin yere ya da geç gidiyorsun. Yaşamı bir koşu parkuru gibi görürsek, belli bir hedefe doğru koşuyoruz. Tam hızımızı alıp tempoyu tutturmuşken birileri çelme takıyor, omuz atıyor gibi bir şey. Kavramlar değişti. "Konsantrasyon eksikliği, enerji yetersizliği, motivasyon eksikliği" diyorlar, ama değil. En yakınınızdakiler, çevrenizdekiler, toplumsal kurallar, gelenekler, rakipler, kişisel seçimler, her şey, herkes yol kesen oluyor bazı zamanlar. Sanki birileri yarışı hiç bir şekilde bitirmenizi istemiyor. Bu güne kadar binlerce yarışa katıldım yaşam maratonun da... (eğitim, ilişkiler, iş, aşk, aile) Hepsini de bitirmeyi başardım. Yeni bir yarıştayım bu sıralar. Çok engel görüyorum, çok rakip görüyorum önüm de. Yine aşacağım ve yine geçeceğim hepsini...

Canım günlüğüm; Anladın sen anlattıklarımı, şey pardon yazdıklarımı:)

Dün gece yine uzun yürüyüş yaptım kimse ile karşılaşmadan:) sonra biraz bahçe de oturdum ve boss ile oynadım. Bu sefer balon ile oynadık. Karşılıklı balon attık birbirimize. Bir ara sağ elimin baş parmağı gidiyor du az kalsın. Kaza ile boss un dişlerine değidi:) Jiletle kesmiş gibi kesildi baş parmağım. Biraz ara verdik oyuna ve sonra yine devam ettik. Zaten en sonun da balon patladı ve oyun bitti:)
Ay fenalıklar geldi:) nereye gitsem "işler çok kötü", işler çok durgun", "ne olacak böyle" gibi söylemlerle karşılaşıyorum. Yoksa insanlar piyasanın kötüleşmesini mi istiyorlar? "Kötü, kötü" diye diye kötü olacak sonun da... Hiç pozitif düşünen yok mu bu piyasa da. Ondan sonra da bana "senin hiç sorunun yok mu, sürekli neşelisin" diyorlar. Var tabi, olmaz olur mu. Önemli olan sorunlara saplanıp kalmamak, onları çözmek. Eğer çözülmüyorsa, zaten o sorun değil, kangrendir...
Sorunum olduğun da oturup düşünüyorum. Madde madde ayırıp, "bu olay benim yaşamımı ne kadar etkiler, yaşamım da yeri ve önemi ne kadardır" diye sorguluyorum. Sonra bakıyorsunuz çok önemsiz bir olayı büyütmüşüz de haberimiz yokmuş... Bir de şükür etmesini bilmek lazım.

Sevgili günlük akşam üzeri işler hızlandı ve ben gidip gelip yazmaya başladım. Ama yine seni yolcu etmek de geç kaldım.

Tutmayayım ben seni yarın görüşmek dileğiyle, Hoşçakal

Biliyor musun? Uyurken, televizyon seyrederken harcadığımızdan daha fazla kalori harcıyormuşuz:)

Güzel söz: "Öfkeli iken konuş, göreceksin ki, pişman olacağın en güzel konuşmayı yapacaksın..." AMROSE BIERCE

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..