Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte sıcak muhabbeti.

Bir kaç gün daha sürer bu on yedi ağustos deprem felaketlerini hatırlatmalar, bir kaç gün daha süsler gazetelerin sayfalarını ve bir daha ki sene tekrar hatırlamak ümidi ile kapatılır sayfalar. Konuşan konuşana. Söz sözyleme, konuşma ve demeç verme şampiyonası olsa, eminim dünya birinciliğini kimseye kaptırmayız.

Merhaba e-günlüğüm. Meraklanma önümüz ramazan. Şimdi ramazan muhabbetleri başlayacak. Başka konular pek konuşulmaz. Ramazan bitinceye kadar her sene aynı muhabbetleri yaparız.

Oruç tutuyor musun?
Hayır tutmuyorum.
Neden tutmuyorsun, sen müslüman değil misin?

Bu sohbetler ramazan boyunca devam edecek. Ramazan bitince bu sohbetler de bitecek. Aslında çok güncel bir toplumuz. Her şeyi günü geldiğinde konuşuyor ve her şeyi günü geldiğinde yapıyoruz. Deprem olmadan, yangın çıkmadan, tersanelerde kimse ölmeden, evimiz soyulmadan, önlem almıyor ve konuşmuyoruz. Her şeyin günü gelmesini bekliyoruz. "günü gelince gereği yapılır" cümlesini çok işittiğimiz için artık beynimize kazındığından mıdır, yoksa günü gününe yaşamayı sevdiğimizden midir, yoksa kaderciliği benimsediğimiz için midir bilinmez... Bence, Olayları günü gününe takip ediyoruz. Çağdaş ve güncel bir yapımız var... Sanırım, çağdaş medeniyetler seviyesine gelmemiz yakınlaştı.

Cumartesi gecesi yine gençlerle sohbette idik. Çok gelmeye başladılar google abilerinin yanına. Gençlik bahçesi açacağım yakında. Sadece onsekiz altı gençler girebilecek ve onlara oyun ve şakalarla karışık yaşam dersleri verilecek... Onlar da aynı biz yetişkinler gibi, bir şey başlarına gelmeden öğrenemiyorlar. Gecenin sorusu yöneldi: "Google abi, kadın da hangi renk saçı seviyorsun?" Cevap kısa ve öz: "Bir sarışının yanında uyuyabilirim, bir kızılın yanında belki, ama bir esmerin yanında asla!" Bu cevap çok hoşlarına gitti ve çok güldüler. Türkiye de Finlandiya'dan, İsviçre'den fazla sarışın olduğunu aslında hiçbirinin gerçek sarışın olmadığını, gerçek görüntü dışında bir görüntüye bürünmenin aldatmanın ilk basamağı olduğunu onlara izah ettim. Pek mantıkları almasa da ileride kulaklarımı çınlatacaklarını biliyorum...

Pazar günü evrenin ulu mimarı çok kızmış olacak ki hava sıcaklığını iyice artırmışdı. Bu hafta daha da sinirli yanını görecekmişiz. Aslında bunlar insanoğluna verilen işaretler ama anlayan yok. Doğa da, bütün canlılar gibi ters orantılı çalışıyor. Nasıl ki vücudumuz soğuk hava da kendini ısıtmaya çalışıyor, sıcak hava da ter salgılayarak serinletmeye çalışıyorsa, doğa da aynı şekilde tepki veriyor. Yer yüzünde klimalar, arabalar, elektronik cihazlar, petrol artıkları çoğaldıkça doğa soğuyor ve ısınmak için savunmaya geçiyor. Tıpkı hastalandığımız da vücudumuzun mikropları öldürmek için harekete geçip ateşlenmesi gibi... Doğa hastalandı ve ateşleniyor. Mikropları (bizleri) yeterli ve baş edilebilir bir sayıya ulaştırmadıkça iyileşmez. Bilim adamları boşuna ilaç yazmasınlar, insan da olduğu gibi ters tepki yapar ve hiç bir işe yaramaz. Tek fark şu olur: Bu sefer ilaç yazdığınız kişi değil siz ölürsünüz... Saygılarımla...

Değerli e-günlüğüm; Bu gün de hava çok sıcak mış. İnsanlar öyle diyor. Biz neden etkilenmiyoruz? Çünkü biz de klima yok, terlemeyi engellemiyoruz. Sabah soğuk ayran, öğlen, limonata (şekersiz), akşam da sirkeli su içiyor, hafif gıdalar alıyoruz. Duyurulur. Asla su içmeyin, güneşten kaçmayın, klimalardan uzak durun, terlemeye çalışın diyoruz ama kimse dinlemiyor. Dalga geçiyoruz sanıyorlar. Doktorları dinledikçe daha çok hastalanıyorlar. Oysa bilim adamları (insanları) ne diyorsa tersini yapmak gerekiyor.

Bu sıcakda kimse denizi, kumu bırakıp gelmez. İşler böyle çürük devam eder. Bir kaç kişi geldi ama yetmez. Masrafları çıkarmıyor. On, on beş gün daha kaldı, sonra sonbahar şikayetleri ve hastalanmalar başlar. Yazın güneşinden kaçanlar hasta olurlar. "Yeter be kardeşim ne çok çattın. Amma biliyorsun" dediğini duyuyorum e-günlüğüm. Kusura bakma başını ağrıttım. Küstüm.

Gidiyorum. Yarın yazışırmıyız bilmiyorum. Hoşçakal...

Ha sahi unutmadan; ayranı tuzlu içme sakın. Başını ara sıra suyla serinletmeyi de unutma...

Biliyor musun: Amerika'yı keşfettiğini söyleyen ülkelerin sayısı:11 (demek ki hepsi yalan söylüyor. Olan Kızılderililere oldu)
Güzel söz: "Eğer kendinize yön arıyorsanız, yolunu kaybetmiş birine sormayın...." Söyleyeni yok olanlardan. (yine doğru ve güzel söylemiş.)

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..