Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte yemek tarifli kalabalık gündem:))

Köpeklerimi çok seviyor ve çok fazla ilgi gösteriyor muşum.Köpeklerime gösterdiğim ilgiyi onlara (kız arkadaşlarıma) göstermiyor muşum. Sürekli köpeklerimi düşünüyor ve onların ihtiyaçlarını hiç ihmal etmeden gideriyor ve onlarla çok vakit geçiriyor muşum... Tamam karar verdim, bundan sonra bayan arkadaşlarımı bahçeye zincirle bağlayıp, günde bir öğün lapa ve kemik vereceğim. Akşamları serbest bırakıp tuvaletlerini yaptıracak ve sonra tasmayı takıp gezmeye çıkaracağım. Dönüşte eğer öğrenebilirlerse topla oynayıp, komutları öğreteceğim. Belli günlerde saçını ve diğer tüylü bölgelerini tarayıp, pire ve kene kontrolü yapacağım. Pire veya kene varsa ilaç dökeceğim. Sık sık kulak içlerini ve tırnak aralarını kontrol edip temizleyeceğim, senede iki kez aşılarını yaptırıp, kist haplarını verip onları ara sıra başını okşayarak seveceğim. Belki o zaman onları da sevdiğimi anlarlar ve köpeklerinle çok ilgilisin demezler...

Merhaba e-günlüğüm; seni bile kıskanıyorlar. Ne bulupta ne yazıyor muşum? Neden yazıyor muşum? Bunlara ne gerek varmış?

Ben merkezci yapıya sahip kişilere bazı şeyleri anlatmak çok zordur. Bu yüzden pek etkilenmeden ve istifimi bozmadan mütevazi yaşamıma üç destekle (sağlık, mutluluk ve huzur) devam ediyorum.

Artık moda sektörü çökecek. Elbise giymeye gerek kalmadı. Her şey şeffaf olacak. Önce telefonlarla izlendik, sonra bilgisayar geldi ve ne yaptığımız, hangi siteye girdiğimiz, kimlerle iletişim kurduğumuz izlenmeye başlandı. Bankalar da zaten yedi ceddimiz hakkında bilgi var. Şimdi de sosyal güvenlik kurumu yayınladığı tebligatla bütün hesaplarımızı, havale, çek karnesi, su ve elektrik fatursı ödemeleri dahil tüm banka hesaplarımızı izleme altına alıyor. Anlaşılan röntgen yasallaşıyor. Bir tek tebligat kaldı. Yatak odası tebligatı. Onu da yayınlarlarsa günde kaç kez seks yapıyoruz, nasıl yapıyoruz, hangi cinsle yapıyoruz, hangi saatlerde yapıyoruz gibi soruların yanıtlarını da bulabilirler. Bu durumda eğer günün her hangi bir saatinde "SGK" isimli bir şişme bebeği yatağınıza alıp, üzerinde itinalı bir şekilde gidip gelirseniz ve bu yaptığınız "yatak odası tebligatı" ile tespit edilirse, devletin kurumuna, beden dili ile saldırı ve tahrik suçu işlemekten yargılanabilirsiniz... İnsanlar mahalle ve binalarda birbirlerini yeterince izliyor zaten. Ne gerek var bütün bunlara bilmem ki...

Sevgili e-günlüğüm; bizim çin pek sorun yok. Her şeyimiz açık açık ortada, saklımız, gizlimiz yok. (öyle zannet) ne olup bitiyorsa klavyeye döküyoruz. Oradan da dünya insanlarının huzuruna çıkıyoruz.
Bu grip salgını aldı başını gidiyor. Kerizden önce grip geldi. Eminim bunu da bilinçli yapmışlardır. Hani "insanları hasta düşürelim ki kendi dertlerine düşüp pek bir şeyle ilgilenemesinler" misali... Grip deyince aklıma geldi. Bu aids, deli dana, kuş gribi, kanamalı kırım kongo hastalığı (kene virüsü) gibi dünyayı saran, panik yaratan, ardı ardına insanların öldüğü hastalıklar ne oldu? Yoksa bilim adamlarımız çalışıp, kısa sürede çarelerini buldular da haberi ben mi kaçırdım? Hayırlısı neyse o olsun. Bakalım bir daha ki sene hangi bilmem ne virüsü ile tanışacağız...

Bayılıyorum şu köpeklere, kedilere. Ne grip, ne deli dana, ne aids, ne kanser, ne verem, ne prostat, ne zatürre, ne bel soğukluğu, hiç bir şey bulaşmıyor... Varsa yoksa kuduz virüsü söylentilerine maruz kalıyorlar ama ona da ben inanmıyorum. Henüz kuduzdan öleni gözümle görmedim. Bence kuduz da insanda var ve köpek ısırınca bazı organizmalarda faaliyete geçiyor. Küçükken filmini seyrettim ve bol bol dedikodu dinledim. Eminim "kuduz" da geçmişte bizi aldattıkları kene virüsü gibi bir şeydir. Köpeği alacaksın, en ateşli ve grip hastalığının üst safhasında öpüp, yalayacaksın, sonra inceleyip o virüslerin vücudunda nasıl yok edildiğini bulacak ve o savunma mekanizmasını insanda geliştireceksin. Aşı falan hikaye. Üstelik grip virüsü, diğer virüslerden farklı olarak her seferinde kendini yenileyip değiştiren bir virüs. (bu yüzden aşısı olmaz diye bağırıyoruz.)

Değerli e-günlük; Yine gündem çok kabarık herhalde.

Bu gün işler artmaya devam etti. Çok koşturdum çok. Kamyon geldi onu da boşalttım, bir güzel terledim, grip virüsleri çığlık ata ata kaçtı üzerimden. Oğlum da iyileşmiş. Bir tek valide hazretleri kaldı. Oda yakında atlatır. İş yerinde her ihtimale karşı çayımı, limon ve karabiber katarak içmeye devam ediyorum.

Ailece dükkandayız (Boss, Linda, ben sen o) Linda yemeğini dükkanda yiyor, eve gidince de Boss'un yemeğini veriyorum. Benim akşam yemeği şöyle: Bir litre "aroma" domates suyu alıyorsun, tencereye boşaltıp üzerine bir bardak süt döküyorsun, on beş dakika ısıtıp üzerine kaşar (eski) rendeleyerek servis yapıyorsun. Ben mi? içine pastahane simidi doğrayıp, bl karabiber serpip öyle yiyorum. Afiyet olsun.

Ay çok yazdım yine. çenem, şey pardon klavyem düştü. Gidiyorum. Ne halin varsa gör. Yarın haftanın son günü olanları yazmak için geldiğimde görüşür ve yazışırız. Hoşçakal...


Biliyor musun? İnsan doğduktan bir kaç gün sonrasına kadar, hiç bir şey duymayacak kadar sağırdır. (o da bir şey mi, bizim bütün devlet büyüklerimiz ve hükümet görevlilerimiz halen hiç bir şey duymayacak kadar sağır...)

Güzel söz: "Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan, rahat yaşamanın yollarını aramayı, alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar..." Kim demiş?
M. K. ATATÜRK

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..