Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

02 Nisan '21

 
Kategori
Anılar
 

EBE BEKİNA

Pehlivan cüsseli bir kadındı. Pehlivan gibi görüntüsü gücünden dolayıydı. Yoksa hayli kiloluydu. Bugünkü günde yaşasaydı Doktor Nowzaradan'a müşteri olacak kıvamdaydı. O iri gövdesiyle nefes zorluğu çekmeden çağrılan yere koşuştururdu. Devasa elleriyle nice çocuğu doğurttururdu. Bir vakitlerin herkeslerce bilinen Ebe Bekina'ysıydı o... Emeğinin karşılığı olarak para yerine dua istemesiyle bilinirdi.
 
Muhacir denirdi kendisine, yazmasının kenarlarından sarkan sarı saçlarından ve çilli ablak yüzünden, mavimsi kısık gözlerinden, muhacir olduğu belliydi. Donuk duruşlu sıfatı ve sert tavırları erkek vâriydi. Lakin sesinin tonu yumuşacıktı. Yunanistan'dan Türkiye'ye mübadele göçüyle gelenlerdendi. Bizim şehrin Emre Mahallesi denilen yerde ikamet etmekteydi. 
 
Bu mahallede evvelden Yunan insanları oturmaktaymış, onların Yunanistan'a gitmesiyle arkalarında bıraktıkları evlere Selanik göçmeni Müslüman'lar yerleştirilmiş. Her birinin ismi farklı bilinmiş, bizim yerli insanımızca ilk zamanlar bu göçmenlere fazla yüz verilmemiş. 
 
Yerli şehirlimizce Emre Mahallesi, muhacirlerin yeri olarak bilinmiş. Göçüp gelmişler ile yerleşikler birbirleriyle fazla irtibatta bulunmamış. Ne zamana kadar, 60'lı yıllara kadar. 60'lı yılarda inşaat işleri ilerlemeye, evler betonarmeye dönmeye başlayınca muhacir erkekleri de inşaat işlerinde kullanılmaya başlanmış. Muhacir kadınlar, daha çok bağ bahçe işlerinde hünerlerini sergilemiş. Bu kadınların içlerinden biri de ebelik yapmaktaymış. Ebe Bekina...
 
Kendi ismi nedir, hiç duyan bilen yerli halk olmadı. Çünkü muhacir kadınlarının isimlerinin gerçeğini bir tek en yakınları bilmekteydi. Ve muhacir kızları kendi anasının babasının koyduğu ismi en çok 14,15 yaşına kadar kullanabiliyordu. Ergenlik çağına girer girmez hemen evlenen kızlar, koca evine gittiği andan itibaren kocasının ismiyle anılıyordu. Misal olarak; kocasının adı Bekir ise, karısına Bekina diye sesleniliyordu. Ana babasının koyduğu isim, kızlık zamanlarında kalıyor, bir daha hiç anılmıyordu. 
 
Yine bir örnek kızın ismi Hayriye ise ve bu kız 15 yaşında İbrahim diye biriyle evlendiyse, evliliğinin akabinde Hayriye ismi söylenmiyor. Gerdek gecesinin sabahından itibaren kadın, kendi ailesi dahil herkesce "İbramine" diye çağrılmaya başlanıyor. Kocanın adı Faruk ise karısı Gülser, Faruk'un karısının ismi "Farukina" oluveriyor. Nurten ise kadının ismi, bu kadın Bayram isminde biriyle evlenmişse, o an itibariyle "Bayramine" ye dönüşüyor. Kadına bir tek kocası kendi adını söyleyebiliyor ki o da karısıyla başbaşa oldukları zamanlarda, ana babanın yanında bile karısına ismiyle seslenemiyor, ağzından kaçıracak olsa 'sırnaşma' sayılıyor. Ve muhacir kızları evlilikte asla 15 yaşı atlamıyor, 15 yaşını birgün geçene evde kalmış yorumları yapılıyor. 
 
Bu üst satırlarda dediklerim 50 yıl öncesinde kalmış, mazinin tozlu arşivine kaldırılmış. Zamane muhacirleri geçmişlerini aştı. Onların yeni nesilleri de şimdi alenen eşlerine "Aşkitom" der oldu. İsimleri modernleşti. Karı koca her ortamda kendi ismini kullanır oldu. Zaman ilerledikçe eskinin muhacirleri de şehrimin yerlisiyle kaynaştı. Birbirlerinden kız alır verir oldular. Akrabalıkları yeni nesilleri kaynaştırdı.
 
Bizim ilimizde 1960'lı yıllardan benim hatırladığım şehrimin yarı nüfusu bu Ebe Bekina vesilesiyle dünyaya gözünü açmıştı. Çocukluğumda namı şehri aşmış, başka yerleşim alanlarına ulaşmıştı. Allah bilir bugünün nice bilindik isimleri onun ellerinde gözünü dünyaya açmıştı. Daha önceleri Yunanistan'da da doğurttukları vardır mutlaka, Yorgo'ların bile doğmasına vesile olduğu söylenirdi.
 
Ben onun eline doğanlardan değilim. Şehrimin yerlisiyim ama babamın memuriyet yıllarında, görev yeri olan ilimin Yalvaç ilçesinde dünyaya gelenim. 2 yaşımı az bir zaman geçtiğim günlerde de şehrimize temelli dönenim. Velakin Ebe Bekina'nın 1965 senesindeki bir doğum olayını bugünmüş gibi hatırlıyorum. Henüz kapı önünde oynayan çocuklardık. Bizim evin alt katında oturan Mediha isminde bir komşu teyzemiz vardı. Onun karnını burnuna kadar şiş gördüğümüzden merakla hep peşinde dolanırdık. 
 
Sabahın körü diyeceğimiz bir vakit annemin seslenmesiyle bütün ev halkı uyanmıştık. "Annem Mediha'nın sancısı başlamış, hemen bir doktor al gel" diyordu babama... O zamanlar evlerde telefon yok, bugünkü teknolojinin 'T'sinden kırıntı yok. Komşuların hiç birinin evinin önünde arabası da yok. Varların, insanın hayatını kolaylaştıran materyallerin olmadığı ve bunun önemsenmediği zamanlar. Bilmediğin bir şeyi nasıl önemsersin zaten, zenginle fakirin farkının fazla fark edilmediği, insanlığın normal yaşantısında olduğu günler. 
 
Babam pijamasının üstüne ceketini giyip fırladı sokağa, yarım saat gibi bir sürede yanında genç bir doktorla çıkageldi. Doktor Mediha Hanım'ın yanına girdi. Uğraştı etti. Yok, Mediha Hanım'ın çığlıkları kesilmedi. Bu arada Mediha Hanım'ın kocası da babamla aynı anda sokağa fırlayıp Emre Mahallesinde bulunan ebeliğiyle namlı bir kadını getirmeye gitmiş. Yaşlıymış kadın, artık her çağrılan yere gitmek istemiyormuş. "Bu işi okullular yapmaya başladı. Biz kenara çekilmesini bilelim" der dururmuş. Kendisi de Emre mahallesi sakinlerinden olan Mediha Hanım'ın kocasını kıramamış, bir at arabasının arkasına atlayıp gelmiş. 
 
Gecenin bir vakti. Genç doktor telaşlı hallerde, bizler evin çevresinde merak içindeyiz. Ebe Bekina dedikleri dev gibi kadın içeriye bir giriyor. Hızır erişmiş gibi Mediha Hanım'ın çığlıkları az bir zaman geçmeden kesiliyor. Ortalıktaki kısa süreli sessizliğin yerini bebek ıngalaması dolduruyor. Sonrasında yüzlerde keyifli gülücükler, erkek çocuğun ömrü hayırlı olsun temennileri... Genç doktor şaşırıyor "Zor bir doğumdu. Nasıl böyle çabucak başardınız" diyerekten; Ebe Bekine "Tecrübe evlat, ustasından el alma ve öğrendiğini ilerletme" diyor. Genç doktor bu nasihati unutmayacağını söyleyip gidiyor.
 
Bu "ustasından el alma ve öğrendiğini ilerletme" sözü çocuk yaşımdan itibaren benim kulağıma da küpe oluyor, yaş aldıkça hiç çıkarasım gelmiyor. Mesleğimdeki onca uzun süreliliğimi, ustalardan öğrendiğimi ilerleterek kazandığım tecrübeme borçlu oluyorum. Almasını bilene tavsiyelerin yararı çok oluyor. AYFER AYTAÇ
 
Ayfer AYTAÇ ayferaytac.com
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..