- Kategori
- Kitap
Edgar Sawtelle'nin öyküsü

http://www.ilknokta.com
Kitabın son cümlesini okuduktan sonra bir adam bu kitabı nasıl yazabildi diye düşünmeye başladım...
Sanırım bugünden sonra David Wroblewski adını hiç unutmayacağım...
Yazarların sırları, kendi yaşantılarında gizlidir hipotezinden yola çıkıp, biyografisini internette araştırmaya başladım...
Bulduklarımı okudukça gördüm ki;
Wroblewski ve yazdığı ilk kitabında anlattığı Edgar Sawtalle’nin yaşantılarında pek çok ortak nokta var...
***
Haftada en az bir defa yeni çıkanlar rafının altını üstüne getirmeyi severim... Dikkatimi çeken kitapların ilk on sayfalarını mutlaka okur, anlatım dilini beğenirsem, o kitabı alırım... Kitabın arka kapağında yer alan yazarların referansları da önemli tabii...
En son “Duma Adası” adlı kitabını okuduğum Stephen King, Dawid Wroblewski’nin Edgar Sawtalle’nin öyküsü adlı romanına aynen şu yorumu düşmüş;
“ <ı>Ben uzun bir süre boyunca başka iyi bir kitap buluncaya kadar artık okumayacağım... Mükemmel, gizemli ve tatminkâr! Bu kitabı alan okuyucular daha zengin bir dünyaya giriş yapacaklardır. Ben onların yapacağı yolculuğu kıskanıyorum... Ben hayat çok kısa olduğu için nerdeyse hiçbir kitabı tekrar okumam... Bu muhteşem romanı tekrar okuyacağım”
Stephan King’in yeni çıkan kitabı ‘Yüzyılın suçlusu Blaze’ yerine “muhteşem” olarak nitelediği romanı almam da ironi sanırım!
***
<ı>“ Büyük annem diyor ki; sen doğmadan önce Tanrı sana bir sır vermiş ve bunu kimsenin bilmesini istemediği için de seni dilsiz yapmış!”
Küçük bir çocuksunuz duyuyorsunuz ama doktorların teşhis koyamadığı bir sebepten konuşamıyorsunuz...
Ailenizle iletişim kurmanız için işaret dilini öğrenmeniz ve onların da sizinle iletişim kurması için işaret dilini öğrenmeleri gerekiyor...
Ormanın kenarında bir çiftliğiniz var ve orada anne ve babanızla yaşıyorsunuz, aileniz köpek yetiştiriyor ve eğitiyor... Siz de onlara yapabildikleriniz ölçüsünde yardım ediyorsunuz.
En büyük göreviniz yeni doğan yavrulara isim bulmak... İşinizi çok fazla ciddiye alıyor bazen haftalarca araştırıyorsunuz...
Hayat tozpembe yaşanırken;
Havanın kötü olduğu bir gün kırmızı renkli iki katlı samanlığınızın ikinci katında bakımından sorumlu olduğunuz yavru köpekleri eğitirken, alt kattaki köpekler çıldırmış gibi havlamaya başlıyor, merakla merdivenleri iniyor, babanızı yerde yatarken görüyorsunuz.
Aklınıza ilk gelen 911’i aramak oluyor, telefonun tuşlarını çeviriyorsunuz fakat konuşamadığınız için derdinizi anlatamıyorsunuz...
Babanız gözlerinizin önünde ölüyor ve yapılan otopside kalp krizinden öldüğü söyleniyor...
O günden sonra sadık dostunuz Almondine ile beraber uyurken anlamını çözemediğiniz fısıltılar ve korku dolu rüyalar görmeye başlıyorsunuz, uyuyamadığınız yağmurlu bir gece, samanlığa yavru köpekleri görmeye gittiğinizde, şimşeğin çaktığı bir anda “Onu” görüyorsunuz...
Yanınıza geliyor ve size hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatıyor...
Anlattıklarından korkuyor fakat başınıza geleceklerin küçük bir bölümünü bile tahmin edemiyorsunuz!
***
“ O aynanın burada kalmasını isterim, kızımın aynasıydı o, büyürken hep onu kullandı. Bu ayna kızımı benden daha çok gördü. Bebekliğinden yirmi yaşına kadar onunla beraberdi kızım. Belki de onu her gün gördüğü için o aynada kızımdan bir şeyler kalmış olabilir...
Edgar bir bez bulup aynayı sildi ve baktı ona. Ayna çok kirlenmiş ve bazı yerleri bozulup kararmıştı. Aynada belki de bebeğini kollarından tutan bir anne, saçlarını fırçalayan bir kız çocuğu ya da yetişkin bir genç kız görürüm umuduyla bir süre durup aynaya baktı. Kirli aynada kendi yüzünden başka bir şey göremedi”
***
Bir insan ne kadar kötü olabilir?
Doğal davranıp basit yaşayan insanlar neden yalnız kalmaya mahkûmdur?
Köpeklerin gözünden hayat nasıldır?