Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Efendim?

Efendim?
 

Hiç derindir… Yoktur zira, kafanı koyduğun, kafana koyduğun her şeyden ziyade… Uğraştan bağımsız, işle ilgisiz ve de yeni doğmuş bir çocuk gibi biçimsiz… Herkesin hiç’i kendinedir, kendinden doğar, kendini biçimler biçimsizliğinin özgüveniyle… Yoktur çünkü hiç’in hesabı kitabı… Ne hissediyorsan, doğrusu neyi hissedemiyorsan hiç’in o’dur… Söyleyemediğin ne varsa onun kadar doldurur söylediğinde dolacak o boşluğu… Bilinir, bilirsiniz…

Yapmadıklarımla uğraşıyorum kaç zamandır… Nedenini ve sonucunu bildiğim halde sırf içimden gelmiyor diye yapmadığım ama sonuçta içimden gelip gelmediğini dahi anlayamadığım yapmadıklarım, zamanla yapamadıklarıma dönüşüyor aklımın hesapçı kitapçı tarafında… Bu tarafın aklımın daha ben olan tarafına yaptığı saldırılar ve onun mutat ithamları artık kendini savunmaya ihtiyaç duymayacağını sanan beni pişmanlık ve arsızlıkla örülü cehennemime götürüyor…

Cehennemi bilirim, kendi cehennemimi…Bunu bilmek hiçbir işime yaramadı fakat… Yaşadıklarımdan öğrenemediğim bir şeyler var yani… O yanık geceleri tekrar yaşamak pahasına düşüyorum biraz karanlık çokça flüoresan aydınlığı yoluna içimin… Yolda tuzaklar var, yalancı, flu aydınlıklar… Başıma getirdiğim her şeyi karşılayabildiğim içimin gerçek aydınlık tarafında hala savaşacak cesaret var demek ki… Evet yapmıyorum ve evet olmuyorum… İstenmiş davranışlara, vaat edilmiş saadetlere sırtımı değil de yüzümü dönüp yanlarından geçiyorum… Koca koca insanların sırtlarında taşıdıkları ve -heralde kaybolmamak için bu ormanda- kısa aralıklarla geçtikleri yerlere bıraktıkları büyük küçük tüm hesapları tek tek selamlıyorum… Bir anne sabrıyla sakince fısıldıyorum hepsine: siz gidin, ben sonra gelmiycem , gelirsem ben olmuycam, suretim de sizi sevindiremiyecek…

Ve bir dost gülümsemesinin içinden geçerken, hiç yalnız olmadığımı hatırlatan kahkahalar vardı gören, duyan, eyleyen insanın dudaklarından hayata kıvrılan… bize de böylesi yakışıyordu, canım efendim…

İç derindir… Çoktur zira, kafana koyulan, kafanı koydukları giyotinlerden azade… Uğraşı karşılıyorsa kaygısız, yeni doğmuş bir çocuk gibi yenilgisiz… Herkesin iç’i kendinedir, kendine koşar, yüzü içinden biçimlenir herkesin… Yoktur çünkü iç’in kaçabileceği başka bir yer… Orada seyreder… Ya bilinir, ya bilinmez…

 
Toplam blog
: 12
: 992
Kayıt tarihi
: 11.09.06
 
 

"Aşkın ve iyiliğin ne demek olduğunu bugünün insanlarından öğrenemezsin... Bu yüzden yarın gerçekdış..