- Kategori
- Kültürler
Efsane Okulun Efsanesi : "Mor Salkımlar"

İzmir Özel Türk Koleji Bahçesindeki "Köşk"
"Atatürk’ün eli, bu merdiven korkuluklarına değmiş midir amca?’’
Yukarıdaki suali soran, sekiz yaşında bir çocuktur. Yer, Latife Hanım Köşk’ünün, üst kat merdivenleri ve onun korkulukları…
"Evet’’ yanıtını alan öğrenci ne yapmış sonra? "Eğilip eğilip, cilalı korkulukların üzerini defalarca öpmüş, Öpmüş. Sevinci ve gururu aynı anda yaşayan, yanaklarından yaşlar akan, ama belirli bir sevincin aydınlığı ile gözleri ışıl ışıl olan çocuğun bu davranışı, ibret verici. Öyle ya! Ata’sının elinin değdiği yere, elini değdirmek! Ne büyük bir mutluluktur. ’Herkesi ağlattı diyor’’, Latife Hanım Köşkü Müdürü, Ahmet Gürel Bey.
EFSANE OKULUN KURUCUSU, TÜRKİYE'NİN 1 NUMARALI EĞİTİMCİSİYDİ BAHATTİN TATIŞ.
Türkiye’nin 1 numaralı eğitimcisi Bahattin Tatış’ın, İzmir Köprü durağı karşısındaki okulundayız. Giriş kapısında veciz bir sözü yazılı. Kampüsten içeriye girip, bir zamanlar tarihe damgasını vuran, gittikçe şiddetlenerek cazibesini ve ilgisini kaybetmeyen Köşk’teyiz. Tatış’ların mülkü içindeki bu yer, titizlikle korunuyor.
Tatış… O, hep ‘Öğretmen’ kaldı. O, hep mor salkımlı köşkün gölgelerinde nefes aldı. Kurduğu Atatürk Müzesi ile, insanlığa bir onur abidesi hediye etti. Görmeyen gözleri açtı bu vesile ile. Duymayan kulaklara ışık ışık, demet demet Atatürk sevgisini akıttı. Faziletin, erdemin merdivenlerinin ağır ağır çıkılacağını, ruhsal zenginliğin, öğretmenlerin o öpülesi alınlarında bir ışık huzmesi gibi parladığını hep işaret etti bizlere.
İçimizdeydi Tatış. Canımızda, kanımızdaydı . İçimizin ilahi bir varlığı idi, sesi idi. Normal bir ölümle ayrılmasına yüreği razı olamazdı. Bütün vazifelerini yapmıştı. Yine de kafi görmüyordu. Ama, taşıdığı bir huzur da vardı. İşte bu huzurdu onu mesut kılan. Onun için, ‘Mesut’ öldü büyük Tatış, huzurlu öldü büyük efsane Tatış.
O, Atatürk’ün Samsuna çıktığı yılda doğdu. Cumhuriyet Bayramına iki gün kala ayrıldı aramızdan
Hizmet nöbeti şimdi; dedesinin ismini alan Bahattin Tatış ve diğer torun Yiğit Tatış ikilisinde. Biri direktör, diğeri de okulun genel Müdürü. Dedelerinin okulunu, daha da efsaneleştirme yolundalar.
Etrafta İzmir Özel Türk Kolejinin cıvıl cıvıl öğrencileri, gurup gurup, öbek öbek ziyaretçiler. Ve Köşkün hiç değişmeyen Müdürü Ahmet Gürel’in odasındayız. Sığdıramadığı plaketleri ve nişanları ile bir bilgi küpü. Ziyaretçilere, Köşkü, Latife Hanımı tanıtıyor.
’Latife Hanım Köşkü. Tam 147 yıldır ‘’Mor salkımları’’ ile, çift merdiveniyle bu üç katlı ev, tarihe bu gün de ışık tutuyor. İlham kaynağı oluyor, duyguları kamçılıyor. Mor salkımlar “yılda iki defa” açıyor.
Mor salkımlar, köşkü kucaklamış da kucaklamış. Bir çınar ağacı ihtişamında. Düşmanın yaktığı ateşi de görmüş, gemilerin top atışları ile köşkü selamlamalarını da.
Bu köşkün ’’Mor Salkımları’’ Latife Hanımın gözyaşlarını da görmüş. Fransız generalinin azarlanışına da şahit olmuş. Atatürk burada gerdeğe girmiş, burada düşman donanmasına ültimatom yazarak ‘’İzmir’i terk et!’’ demiş. Mor salkımlar… Her bir salkımında, mor çiçeklerinin her zerresinde, maziden kalan izlerin yorgun sessizliği var.
Her bir yaprağında; paşalar’ın, elçilerin, merdivenlerdeki ayak seslerinin “rap-rap”ları” sinmiş! Bu gün aynı yerde, Cumhuriyetin çocukları cıvıl cıvıl. Geleceklerimiz bir fidan gibi büyüyüp, Cumhuriyetimizle birlikte yeşeriyorlar, çoğalıyorlar, binanın dört bir tarafını sarıyorlar. Onların da cıvıltıları, bu mor salkımlara bir bir yazılıyor.
Mor salkımlar ve Cumhuriyetimiz. "Bir siyaset uğruna Ya Rab! ne güneşler battı, gördük!” Atatürk’ün; Cumhuriyeti emanet ettiği kuşağın gözleri de gönülleri de açık. Yapılmak istenilenin farkında. Hep uyanık, hep atakta. ‘’Çirkin’’liklere gönü kapalı. Kulağı daima aziz Ata’sında.
Biz Cumhuriyetlere bu yoldan geldik. Kurulduk kurulalı, bayrakları elimizden düşürmedik ki. Bayraklar, saklı evlerde. İcabında, yine taşınır ellerde. O günden beri de bayraklar asılı kaldı bütün Türkiye’de. Hiç de inmemecesine. Hiç kimse, evlerdeki bayraklar asılı kalsın diye ev ev dolaşıp, ’’Erzak torbası’’ taşımadı, ’’Nohutlu, bulgurlu makarnalı’’
Elbet zamanı gelince, bu sefer Ankara’ya, yaya gidecek milyonlarımız da olacaktır, bayrak bayrak çoğalaraktan. Bayrağı yere düşürmemecesine Tıpkı kurtuluş yıllarında yürüdüğümüz o yol gibi. Ankara yollarındaki o kağnı’lar gibi. Binlerce kağnı gibi. Ellerde yüz binlerce. yüz binlerce bayraklarla olduğu gibi. Şimdi gönlümüzü karartmak isteyenler var . Bir siyaset uğruna. Haksızlıklar manzumesi içinde yüzenler var. Bundan medet umanlar var! Siyaset bezirganları var, siyaset uğruna, eğrilenler, büğrülenler, küçülenler var. Görüyoruz, insanlık adına da kahroluyoruz!..
Mor salkımlı Latife Hanım Köşk’ünün mor çiçekleri ve yaprakları, bu tarihi köşkün baş sahipleri olarak bu olan bitenleri de yazıyorlar defterlerine. Asırlık dallarının ucundaki yeşilliklerine. O mor salkımlar büyümeğe devam edecek, ayağı dibindeki mor denizli İzmir Körfezine bakaraktan! O mor salkımlar, salkım salkım yüreklerde filizlenecek, Kurtuluş yıllarının bu onur konağından ses verecekler, içlerimize yerleşerek. Ve her mor salkımın fidanı, kalplerimizden geçerek filizlenerek, çoğalacak , dal budak vererek. O günlerin rengiyle yüreğimizi kaplayacak. Hepimiz birer mor salkım olacağız. Rengini, kokusunu, muhteşemliğini, Ata’nın yaşadığı bu köşk’ten alan..
Latife Hanımın Köşkündeyiz..Mor Salkımlı evdeyiz. Bir tarih yatıyor bu köşk’te. Bütün Devlet büyükleri gelip geçmiş buradan ayrıca. İzmir Özel Türk Kolejinin malı olan bu köşk ve okulun da sahibi Bahattin Tatış , ilim ve irfanın baş öncülerinden’’Halkımıza Pazar günleri de açık olacağız’’ diyor. Köşkün Müdürü Ahmet Gürel ''Atatürk sevdalılarının buluştuğu yer burası’’ diyor ayrıca. O devirlerden kalan mor salkımları ile üç katlı muhteşem bina burası.
Gazi Mustafa Kemal kurtuluşun altıncı gününde buraya geliyor.15 gün kalıyor. Burası o zamanlar‘’Başkomutanlık Karargahı’’’ yapıldı. Ata, bir yıl sonra da C. Başkanı olarak geldi buraya. Toplam 91 gün kadı. Gazi, büyük İzmir yangınını, Latife Hanımla birlikte teras’tan seyretti.
Günlerden 18 Eylül 1922… Fransız Yüksek Komiseri General Pelle'yi bu köşkte kabul etti.Gazi. Tepkiliydi. Şunları söyledi bu mor salkımlı köşkün salonunda: ‘’Görüyorum ki, siz, ev sahibi ile hırsızı bir tutuyorsunuz. Bu facianın sorumluları, müttefikiniz İngiliz ve siz Fransızlarsınız. Yunan Ordularını teçhiz edip üzerimize saldırttınız. Anadolu’ya kundak sokan siz oldunuz! Şimdi merhamet ve insaniyet vasıtacılığı yapmak istiyorsunuz’’ Ve bu Fransız Pelle, süklüm püklüm köşkü terk eder. Köşke girerken merdiven başında göz göze gelirler Atatürk’le. Ve iki basamak geriye kaykılır . Düşmemek için korkuluklara tutunmağa mecbur olur aynı Pelle denilen adam.
Köşkün mor salkımları aynen duruyor. Daha da gelişmiş. Gövdesi, bir çınar ağacı kalınlığında. Doğası icabı, ikince kez mor salkımlar açacak bu koca ağaç. Demirel zamanında burası restore edilmiş .C.Başkanımız Sezer de 2OO1 yılında açılışa gelmiş ...Böyle söylüyor, konuştuğumuz köşk müdürü Gürel Bey
Tarihler yine 2O Eylülü gösteriyor.Yıl, 1922…Gazi, köşk’ün holünde oturuyor. Ve Latife Hanıma dönüyor: ’’Ne işi var donanmanın bu limanda?!’’ diye soruyor. Bunlar, 64 parça düşman donanma gemisidir. Latife Hanıma: ‘’Yaz, der, 24 saat içinde limandan çıkıp gitmeleri için filo komutanına bir ültimatom yazın!’’ Herkes endişeli bir bekleyiş içinde. Öyle ya! N’olacak? ! Ve 24 saat geçer ’’Paşam donanma çekiliyor’’ derler . Mavi körfez köşkten görülmektedir kuş bakışı olarak. Dönüp bakmaz bile. Donanmanın ‘’Selam’’ top atışlarını, ’’Mor salkım’’ lar dahil herkes duyar.
Gazi, Latife Hanımı babasından, tren seyahati sırasında ister: ‘’Kızınızla bu akşam evleneceğim’’ der.Yıl 1923..Gazi, arkadaşlarını köşke, çaya davet eder.Salona müftü girer. Konuklar o zaman anlarlar ki, ’’Biz nikah davetlisiyiz’’ diye. Zemin katta masalar kurulur. Ata, bir aralık nikah masasında, arkadaşı Asım Gündüz’ün kulağına eğilerek:’’İnşallah zaman olur, nikahı Vali Bey kıyar’’ demekle de medeni nikahı düşündüğünü böylelikle oryaya kor.
Gazi, köşke, ikinci gelişinde evlenmiştir. Halide Edip’in öğrencisi Latife Hanım, hocasının ceketi koluna Başçavuşluk rütbesini, kendi elleriyle dikmiş..Yine bu tarihi köşkte 25O bin liralık katkı ile İş Bankasını kurmuş oldu Gazi..
Hala daha köşke, Yemen’lerden, Conk Bayır’larından, Anafarta’lardan top mermisi parçaları, kovanlar, kurşunlar, cam kavanozlarla getirilmektedir bu köşke. Akın akın gelerek Ata’sının yaşadığı ‘’Mor salkımlı Köşkü’’ tanımak isteyenler var. Öyle diyor Müdür Ahmet Gürel, cam kavanozlarını gösteriyor bize bu röportajımızda.
19OO lü yıllar.Mor salkımlı köşk’ün salkımları henüz büyümekte iken çok sayıda azınlığın yaşadığı , pek çok dilin konuşulduğu, tiyatrosu, çeşit çeşit eğlence yerlerinin olduğu ve barları, gece klüplerinin olduğu bir kent İzmir...Halkı çarşaflara bürünmemiş. Peçe takmayan kadınları ile yüzünü çok erken yıllarca batı’ya dönmüş apaydınlık bir şehir İzmir..Ve o yıllarda piyano’da Beethoven’in ‘’Ay Işığı’’ sonatı’nın addggio’sunu çalan bir kadın vardı: ‘’Latife Hanım..
Taaa , 189O dan beri var bu köşk’ün mor salkımları. Röportajımız sırasında bunu, Müdür Ahmet Gürel’den öğreniyoruz. Osmanlılar zamanından beri bir yapının dibine, bir çınar, bir çam ve benzeri fidan dikmeler, adetlerdenmiş. Böyle söylüyor Gürel Bey. Gelecek nesiller bizleri ‘’Mor salkımlarımızla’’ anacak…Sevgi dolu bakışları ile. Kendisine bakanları mahcup etmeyecek Köklerinden filizlerini çoğaltarak bir Mor salkımlar güzelliği yeniden hayat bulacak elbet. Nesillere ve ötelerine bu tarihi köşkün hikayesini anlatacak yeniden.
Mor salkımlar, kokusunu, rengini, heybetini hiç kaybetmeyecek. Güvencesi de ‘’Kıymet bilir, cumhuriyetin ne demek olduğunu bilen halkımız olacak!.
& & &
ATA’mızdan. Şu sözlerin yüceliğine bakınız.’’ Ben yurdu geceleri beklerim. .Şafak söktükten sonra başımı yastığa koyup birkaç saat müsterih uyuyabiliyorsam, İnönü’nün o saatlerde uyanmış olduğunu bildiğim içindir.’’
Nur içinde yatsın! .Yukarıdaki sözlerin asaletine bakar mısınız? Bir Cumhurbaşkanı, halkını böyle kucaklıyor işte yattığı yerden..Son demlerinde bile..….Yıl 1938….
Anlayanlara!…
..