Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Kasım '08

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitimde başarı için yapılması gerekenler

Eğitim insanlık tarihinin ilk zamanlarından bu yana var olmuş bir olgu. İlk insanlar, yaşadıkları dünyada çocuklarına hayat boyu karşılaşacakları zorluklar konusunda eğitim verirlerken basit düzeyde temel yaşam becerilerinin kazandırılmasını hedeflemişlerdir. Geçmiş dönemlerde eğitim kurumsal, toplumsal bir faaliyetten çok hayatta kalmak için gereken avcılık, yetiştiricilik, barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında eskilerin bildiği, kullandığı yöntemlerin usta-çırak ilişkisi içinde yeni yetişenlere aktarılması şeklinde gerçekleştiriliyordu. Toplumsal yaşam düzeyi arttıkça tüm toplumsal faaliyetler gibi eğitime dair çalışmalar da daha bir karmaşıklaşmıştır.

Eğitim kavramı üzerinde konuşurken yada yazarken bu kavramla ilgili olarak nasıl bir insan tipi istiyoruz sorusu cevaplanmaya çalışılır. Bu soru ve bu sorunun cevabı araştırılırken ortaya konan düşünceler eğitime gereğinden fazla fonksiyon yüklemekte dolayısıyla bu kavramdan beklenen beklentiler de artmaktadır. Burada eğitimin önemsiz olduğu veya herhangi bir fonksiyona sahip olmadığı şeklinde bir fikir ortaya koymak istemiyorum. Ama eğitimin her probleme çözüm olan sihirli bir değnek olmadığını söylemek istiyorum. Eğitim de sonuçta toplumsal bir faaliyettir. Tüm diğer toplumsal faaliyetler gibi toplumsal hayatta bir takım fonksiyonları yerine getirirler. Eğitim gibi tüm diğer toplumsal etkinlikler bireye değişik yönlerden etki eder. Eğitimi tüm toplumsal etkinliklerin önüne koymak hayatın gerçeklerine de uymaz. Eğitim önemlidir ama en önemli veya tek önemli değildir. Birey eğitimle bir takım değerler edinir. Eğitimin vermek istediği değerler yanında toplumsal yaşamda yer alan farklı değerlerde vardır. Eğitim toplumsal yaşamda yer alan tüm değerleri kapsayamaz. En azından Türkiye toplumu dikkate alındığında eğitimin toplumsal yaşamda yer alan tüm değerleri kapsadığını iddia edemeyiz. Eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü ortamlar gerçek toplumsal hayattan yalıtılmış bir durumdadır. Eğitim ortamlarını toplumsal ortamların aynısı haline getirmeyi istiyor değilim. Ama eğitim ortamı toplumsal ortama ne kadar benzerse bireyin hayatında o derece önemli bir yere oturabilir. Bireye eğitim ortamında kazandırılmaya çalışılan değerlerle toplumsal yaşamda var olan değerler farklılaştıkça bireydeki parçalanmanın seviyesi de artar. Aynı beden içinde iki veya daha çok farklı değerin uzun süre birlikte kalabilmesi zordur. Birey böyle bir durumda kişilik sorunlarıyla karşı karşıya kalabilir.

Eğitim toplumsal bir ihtiyaç olarak kabul edildikten sonra bu ihtiyacın karşılanması hususu ortaya çıkar. Toplumsal yaşamın gerektirdiği bir çok ön koşullar söz konusudur. Bu ön koşulların oluşması, işlemesi aşamasında yaşananlar farklı sonuçların ortaya çıkmasına yol açabilir. Toplumsal yaşam denilince akla birlik beraberlik içinde hareket eden, her şeyi aynı yapan makineler benzeri bir kitle, bir yığın gelmemelidir. Toplumu oluşturan bireyler kendilerine göre düşüncelere, duygulara, beklentilere, alışkanlıklara, ilişkilere sahiptir. Her birey bu özellikleri itibariyle bir diğerinden farklıdır. Bu farklılık kişileri birbirinden ayrıştırır. Manzaraya şöyle bir bakınca uzaktan toplum adı verilen bir bütün görülürken, biraz daha yakından bakılınca toplum içindeki farklı bireylerin varlığı daha net görülür. Bir bakıma bütünün içinde tek tek bireyler söz konusudur. Toplum içinde yer alan bireyler tek başlarına hareket etmezler. Bireyler içinde bulundukları çevrede bir takım başka kişilerle ilişki içinde bulunurlar. Bu kişilerle farklı şekillerde bir araya gelirler. Bireyler bir grubun üyesi olarak hareket ederler. Bireyin üyesi olduğu grubun sayısı ise birden çoktur. Her grubun oluşum biçimi ve oluşum amacı farklı farklıdır. Toplumu, bireyi ve grupları analiz etmeksizin toplumsal bir faaliyeti kendi kişisel, öznel bakış açımızla dizayn etmemiz doğru bir davranış olmaz.

Her toplumsal faaliyet içinde bulunduğu çevreden olumlu veya olumsuz şekilde etkilenir. Aynı durum eğitim için de söz konusudur. Eğitime olumlu bakışa sahip yerlerde eğitim daha iyi gelişme göstermekte ve kalitesi de artmaktadır. Okulun bulunduğu fiziki çevre yanında sosyal bir çevre de vardır. Okulun çevresindeki komşular, okulun civarında yaşayanlar, gelenler gidenler hep bu sosyal çevreyi oluştururlar. Okuldan yararlanan her türlü kişi ve diğer gruplar okulun fonksiyonunu yerine getirebilmesinde oldukça önemli bir güce sahiptirler. Okulun bulunduğu yerleşim yerindeki toplum, insanlar, sosyal çevre eğitimin amaçlarına ulaşmasında katkıda bulunabilecekleri gibi onun amaçlarına ulaşmasına engel de olabilirler.

Çocuğun yetiştirilmesi yani eğitilmesi ailede, okulda ve çevrede olarak üç farklı ortamda gerçekleşir. Okulda yapılan yetiştirme faaliyeti yani eğitim, devletin belirlediği kurallar çerçevesinde bu alanda yetişmiş uzman kişiler aracılığıyla olur. Buna formal eğitim de denir. Ailede yapılan yetiştirme faaliyeti yani eğitim çocuğun ilk karşılaştığı ortamdır. Eğitim faaliyetleri de bu nedenle ilk defa ailede başlar. Eğitim faaliyetine katılan birey içinden geldiği çevreden tamamen yalıtılmış bir durumda değildir. Eğitim faaliyetleri dışındaki zamanlarda bu çevrenin içinde yaşar. Bu çevrenin de kendine özgü özellikleri vardır. Bu çevreyi tamamen görmezden gelmek eğitimdeki başarıyı düşürür. Olumsuz etkiler. Mantıklı, tutarlı yani bilimsel bir çalışma yapılmasını engeller. Öğrenci ve aile eğitimi olumlu veya olumsuz bir şekilde mutlaka etkiler. Okul çağındaki çocuk sonuç olarak anne ve babasının kararlarına göre hareket etmek zorundadır. Bunun dışında bir şey düşünebilmek de zordur. Bu durumda öğrencinin anne ve babasının eğitime bakışı öğrencinin eğitim hizmetinden yararlanmasında etkili olmaktadır. Bunun için de öğrencilere eğitim hizmetini götürmek yetmemektedir. Öğrencinin anne-babasının eğitim anlayışı üzerinde de pozitif bir etki oluşturabilmek gerekmektedir.

Buraya kadar eğitimin günümüz toplumsal yaşamında oldukça karmaşık bir faaliyet olduğunu, bu toplumsal karmaşık faaliyetin önemli olduğunu ama her şeyi dönüştüren sihirli bir değnek olmadığını, toplumsal yaşamda var olan olumlu tüm değerlerin eğitime yansıması gerektiğini, bu yansımanın artması oranında başarının da artacağını, zira toplumsal faaliyetlerin içinde yapıldıkları her tür çevreden bağımsız olmadıklarını, bireyin içinden geldiği sosyal ve kültürel çevrenin görmezden gelinmemesi gerektiğini, bu çevrenin başarı ve başarısızlıkta doğrudan payının olduğunu vurgulamaya çalıştık.

Unutulmamalıdır ki eğitim sorunları sadece eğitim öğretim işlerini yürütmekle görevli birimlerce çözülmez. Birey veya toplum olarak sosyal sorumluluk duygusu taşıyıp bu sorumluluğun gereği olarak neler yapabilirim, neler yapmam gerekir, gücüm neye yeter diye düşünülmeli ve bu konularda çalışmalar yapanlara yardımcı olunmalı, fikir ve destek verilmeli, yapıcı eleştiriler ve sorgulamalar yapılmalı, yani bu faaliyetlere gerçekten katılınmalıdır.

Ali Hikmet Demir
(<ı>ahdiron4@hotmail.com)

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara