Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Ekonomi forumu 2010

Ekonomi forumu 2010
 

—Kerim Korkut’un çalışma

hayatı sistemi tartışılıyor—

Atılımcılar: Burhan Ünlü(İş adamı), Sevginur Badem(ekonomi yazarı), Selma Tunç(çalışma bakanlığı uzmanı), Güneş Sulardan(Ekonomi uzmanı), Hayri Yorgun(sendikacı), Cem Tuna(öğretim üyesi), Mehmet Ali Sarı (halktan kişi)


Burhan Ünlü(İş adamı):Malum bu sitede Kerim Korkut takma adıyla (Bu arada ilgili şahıs Kerim Korkut isminin takma ad olmadığını, nüfusunda ne yazarsa yazsın halkın kendisini Kerim Korkut olarak bilmesini istiyor) bir kişi blog adı altında yazılar yazıyor. Bizleri ne sitenin formatı, ne bu yazılara bolg denilmesi ne de şahsın kişiliği, ne yapmak istediği ve kim olduğu ilgilendirmiyor. Sitede bu imza altında yer alan çok sayıda yazıdan ekonomi konulu bazılarını tartışmaya değer bulduğumuz için bu forumu düzenledik.

Baktığımızda Kerim Korkut Türkiye’de yeni bir düzen kurma iddiası taşıyor. Elbette bunun pek fazla inandırıcılığı yok. Ama dikkat çekici düşünceler ileri sürülüyor. Kişiye inanmayabilirsiniz ama yazılanlar da ortada. Ve bunlar kesinlikle konuşmaya, tartışmaya değer düşünceler. Yazılardan seçilerek tartışma gündemine aldığımız konular şöyle:

____ 9.00–15.00 çalışma modeli

____ Second Life emeklilik modeli

____ Çalışma hayatına getirilen yenilikler

____ Gelir düzeyi düşük kimselere çalışma mecburiyeti getirilmesi


Cem Tuna(öğretim üyesi): Ben yazıları okudum. Berbat bir dille yazılmış. Belge yok. Referans yok. Kendi kafasına göre bir kişi kalkmış Türkiye’nin ekonomisine yön vermeye çalışıyor. Akademik bir özellik taşımayan böyle bir toplantıya beni niye çağırdınız? Kahvehane sohbeti mi yapacağız burada? Bu sayın şahsın bilimsel gerçeklere dayanmayan söylemleri ve çalışma hayatımız hakkındaki atmasyon iddiaları ciddi bir ekonomi formunun konusu olabilir mi?

Burhan Ünlü(İş adamı):Sizi buraya zorla getirmedik Cem bey. Karşı çıkar eleştirirsiniz. Yahut susar önemsemediğinizi gösterirsiniz. Zaman kaybı olarak görüyorsanız gidebilirsiniz.

Cem Tuna(öğretim üyesi):Mesele benim katılmam değil; hiçbir bilimsel kariyeri olmayan, ne bir tez ne de bir kitap yazmış sokaktan bir kişinin ekonomik düşünce diye karaladığı bu zırvalar için forum düzenleniyor.

Sevginur Badem(ekonomi yazarı): Burhan Bey siz Korkut’un 9.00–15.00 çalışma düzenine ne diyorsunuz?

Burhan Ünlü(İş adamı): Ben iş adamıyım. Aslında işime gelmez. Çünkü burada 6 saat çalışılıyor. Ama öyle mantıklı gerekçeleri var ki işimize gelmese bile desteklemek zorundayız. Biz 8 de işbaşı yaptırıyoruz. Servisimiz var ama işçilerimiz uzaktan geliyor. Hepsi de yorgun ve uykusuz. Akşamdan kalma yani. Çoğu kahvaltı bile yapmamış. Tezgâhın başında uyuyorlar. Hiç verim alamıyoruz. Böyle çalışma sistemi olmaz. Bugünkü çalışma bakanı Korkut’un talebesi bile olamaz. Adam her şeyin doğrusunu biliyor. Sabah 9’dan önce insan işe başlayamaz diyor. Uyanamaz ki başlasın. İşçi de olsa insanın normal hayatı olmalıdır diyor. Eşi ve çocuklarıyla birlikte sabah kalkıp temizliğini, sporunu, kahvaltısını yapmalı diyor. İşyeri yakın olmalı kilometrelerce uzağa işe gitmemeli diyor. İnsan sabah 9 ile öğleden sonra 3 arasında çalışmaya istek duyabilir diyor. İstek olmadan çalışma beş para etmez diyor. Bugün işçiler sabah 6’da evinden çıkıyor akşam 9’da 10’da eve geliyor. Böyle insanlık dışı bir şey olur mu ya?

Selma Tunç(çalışma bakanlığı uzmanı): İşçilerin yaşadıkları sorunlar ülkemizin içinde bulunduğu şartlardan kaynaklanıyor. Evinin yakınında ona uygun iş ve işyeri yok; mecburen uzaklara gitmek zorunda. Servisle işe gitme konusu da abartılmış. Çoğu işyerleri en fazla yarım saat. Üstelik sabahları yollar açık oluyor. Bence Korkut ne dediğini bilmeyen bir şaklaban! Biz 8 saati bile uygulayamıyoruz. 6 saat çalışmaya hangi işveren razı olur? Burhan beyi bakanımla ilgili sözünden dolayı kınıyorum. Korkut çalışma bakanlığında kapıcı bile olamaz!

Cem Tuna(öğretim üyesi): Second life’miş. Önemli bir şey sansınlar diye İngilizce uydurma terimler kullanmak moda oldu. Çalışan kendisi diyecekmiş ki “Ben artık kendimi yetersiz hissediyorum. Bu nedenle emekliliğimi istiyorum.” Kim böyle bir şey der ki? Ya da idare diyecekmiş ki “Kardeşim sen artık çalışamıyorsun. Biz seni emekli edeceğiz” Güldürmeyin beni ya! Böyle manyakça şey olur mu? Adama nasıl “Sen artık işe yaramıyorsun”dersin?

Mehmet Ali Sarı (halktan kişi): Cem bey misin nesin, beni konuşturma! Ayağa bile kalkamıyorsun. Allah bilir 5 milyar maaş alıyorsundur. Senin dersini dinleyen öğrenciler de büyük ihtimal uyuyor ya da kâğıttan uçak yapıp kampüste uçuruyorlardır. Korkut 300 bin memurun hiç çalışmadan maaş aldığını söylüyor. Adam 50’sine, 60’ına gelmiş. Gözü kör, kulağı sağır, elleri tutmuyor. Ya da genç ama hasta. Psikolojisi bozuk. Astımlı. Durmadan öksürüyor. Şekeri var. Tansiyon hastası. Bunlar bu halleriyle çalışmaya devam mı etsinler? Böyle iş olur mu?

Selma Tunç(çalışma bakanlığı uzmanı): Öyle iddia edildiği gibi 300 bin memurun çalışmadan maaş aldığı elbette doğru değil. Hangi belgeyle bilgiyle bunu tespit etmiş? Ama çalışma hayatımızda, özellikle devlet dairelerinde çok büyük istismar var. Personel alımında yeterli titizlik gösterilmiyor. Ben bakanlık personeliyim ama gerçeği konuşmalıyız. Akıl hastası derecesinde psikolojik bozukluğu olan kimse dahi memur olarak alınıyor. Kabul etmeliyiz ki öngörülen Second life emeklilik sistemi çok çağdaş. Çalışan kimsenin verilen işi yapabilmesi şarttır. Öyle herkes için geçerli genel, işte kadınlar şu yaşta, erkekler bu yaşta emekli olur demek hayat gerçekleriyle bağdaşmıyor. Ülkemizde 65 yaşında insanlar zaten ölüyorlar. Sen onları bu yaşta emekli ediyorsun. Bırak gücü varsa çalısın. Kişi ya kendisi emekliliğini istemeli ya da onun keyfine bırakılmamalı gerekli görüyorsa çalıştığı kurum emekliye ayırmalı.

Sevginur Badem(ekonomi yazarı): Üstelik emekliye ayrılan kişinin çalışma hayatı bitmiyor. Kişi ömrünün son demine kadar kendine uygun sevdiği hobileriyle uğraşıyor. Emeklilikte fiili çalışmanın yarısı kadar maaş alıyor ama yaptığı işler değerlendirilerek buradan da kazanç sağlıyor. Yalnız idarenin resen emekliliğe karar vermesi durumunda kişinin işini yapamadığının tespiti güç olabilir. Bu durumda çalışamaz raporu mutlaka aranmalıdır.

Burhan Ünlü(İş adamı): Ben özellikle belli bir gelirin altındaki kişilere çalışma zorunluluğu getirilmesini çok doğru buluyorum. Adam çalışıyor. Asgari ücret alıyor. Evi kira. Geçinemiyor. Ya da tembel. Akşama kadar kahvede oturuyor. İş beğenmiyor, ücret beğenmiyor. Karısı çocuğu onun bunun yardımıyla geçiniyor. İşte böyle kimselere çalışmaya mecbursun deniliyor. Komünizme benziyor. Uygulanması çok zor. Kriterler nasıl tespit edilecek? Şu kadardan aşağı malın varsa ya da evine ayda şu kadardan az para giriyorsa çalışmak zorundasın denilecek sanırım.

Güneş Sulardan(Ekonomi uzmanı):Çalışma hayatına getirilen yenilikler ilgi çekici.21 yaşına girmeden çalışamıyorsun. Herkesin mutlaka tek bir iş, meslek ya da sanatı oluyor. Elinde meslek belgesi olmayan kişi çalışamıyor. Kişi meslek belgesini seçtiği ya da yaptığı işle ilgili belli bir eğitim görerek alabiliyor. Siz iş aramıyorsunuz. İş birimi çalışabilir durumdaki kadın erkek 45 milyonu aşkın işgücünü ayrıntılı olarak sisteme kaydediyor. Ve bunları ülkedeki çalışma noktalarına göre özürlü, muhtaç durumda, dul kadın vs öncelikli olmak üzere meslek belgelerinde yazan işlere yerleştiriyor. Vehbi Koç’un torunu bile olsanız iş birimi aracılığı olmadan bir işe giremezsiniz. İşte bu, Türkiye’de torpili, kayırmayı, rüşveti kesinlikle ortadan kaldırır.

Selma Tunç(çalışma bakanlığı uzmanı): Konuları çabuk geçiyoruz gibi geliyor bana. Örneğin şu 9–15 çalışması. Öngörülen çalışma saatleri böyle. Vardiya yok. Gece çalışma yok. Mesai yapma yok. Sadece hizmet birimlerinde çalışanlar insanlara hizmet ettikleri ve insanlarında her an hizmete ihtiyaçları olacağı için günün tamamında çalışıyorlar. Ama onlarında hayatı var. Bu nedenle ikiye bölünüyorlar. Yarısı sabah 9.00–15.00 arası, diğer yarısı ise 15.00–21.00 arası görev yapıyor. Her hafta değişerek tabii ki.

Şimdi Sayın Korkut’u bazen eleştiriyoruz ama hakkını da vermek lazım haklı gerekçeler öne sürüyor. Bir kişinin günde en fazla 6 saat sağlıklı çalışma yapabileceğini, 10–12 saat çalışırsa sağlığının bozulacağını söylüyor. Ayrıca kişiye her gün ailesi ve çocuklarıyla birlikte geçireceği uygun bir sürenin verilmesi gerektiğini söylüyor. Sabah 9–15 arası insanın fiziken ve ruhen en iyi durumda olduğu ve bu nedenle kişiden en iyi verimin bu saatler içinde alınabileceği öngörüsü de tamamen doğru gibi.

Hayri Yorgun(sendikacı): Hepsi güzel de bugün 8 saati bile az bulup işçisini bazı yerlerde 10–12 saat çalıştıran aç göz patronlar 6 saate razı olurlar mı?

Güneş Sulardan(Ekonomi uzmanı) : İş yerleri esir kampı değil; işçiler de köle değiller. Forsa gibi çalışma mı olurmuş? Bu ülkede insan hakları, AB yasaları konuşuluyor. 13 saat çalıştırılan işçi var. Korkut mesai konusunda da haklı. Açgöz patronların işleri yetişsin diye insanlarımız üç kuruş karşılığında hem de dayatmayla hayvanlar gibi çalıştırılıyorlar. Biz AB’ye girmek için boşuna uğraşıyoruz. Getir Korkut’u devletin başına, al sana AB.

Cem Tuna(öğretim üyesi): Kim bu adam ya? Adı bile sahte. 4 yıllık işletme fakültesi mezunu. Çalıştığı işte şef bile olamamış. Sorunlu, her şeyden mahrum bir çocukluk yaşamış. Ahlaki çizgisi de bozuk. Gay leri travestileri savunuyor. Toplumdışı, sapığın biri. Böyle bir adamı sokaktan alıp başımıza Atatürk ettiniz!

9–15 dediği çalışma saçma sapan bir şey. Sanki öğrencileri okula yolluyorsun. İş bu kardeşim, iş. Çocuk oyuncağı mı? Para alıyorsun; çalışacaksın elbette. Fabrikanın işleri her gün aynı olmuyor ki. Bir hafta boş sonra bakmışsın dağlar gibi yığılmış. Adam acele istiyor; patron da mecburen vardiya yapıyor, gece çalıştırıyor, mesai yaptırıyor. Parasını veriyor elbette. İşçiler mesai olsun diye Allaha yalvarıyorlar. Adam aldığı maaşla geçinemiyor, ne yapsın.

Sevginur Badem(ekonomi yazarı) : Maşallah tek başınıza muhalefet ediyorsunuz. Terbiyenizi de bozuyorsunuz üstelik. Hâlbuki bulunduğunuz konum nedeniyle bize örnek olmanız gerekiyor. Şansızlık bu ya foruma sizin gibi düşünmeyen insanlar katılmış. Reşit olma yaşının 21’e alınması Korkut’un fikri. Bu yaşa kadar gençlere evlenme ve çalışma yasağı getirilmesini savunuyor. Gerekçeleri çok mantıklı. Bu yaşlarda gençler hem gençliklerini yaşıyorlar(ki bu en doğal hakları) hem okuyor ya da mesleklerini öğreniyorlar hem de henüz evliliğe ve hayatın yükünü omuzlarına almaya hazır değiller.

Güneş Sulardan(Ekonomi uzmanı) : Çalışma zorunluluğu getirilmesi komünizme benziyor gerçekten. Gerekçesi çok mantıklı. Ben ailemi fakir yaşatacağım. Bu hayata razıyım. Fakirliğim kimseyi ilgilendirmez denilmesi doğru değil ama bunu uygulamak pek kolay olmayacak. Kişi haklarına müdahale sayılır. Sen ne karışıyorsun çalışıp çalışmama diyenler olacaktır. Korkarım bu madde halktan %76 oy alamaz. İnsanlarımız zaten tembel. Hiç kimse zorla çalışmaya razı olmaz. Kriter belirlemek kolay.100 bin liranın altında varlığı olanlar ya da 1000 liranın altında aylık geliri olanlar çalışmaya mecbur dersin. Özellikle ülkemiz için çok doğru bir uygulama ama yapılabilir mi bilmiyorum. Bu ülkenin itleri bile zorla davara gitmiyor çünkü.

Mehmet Ali Sarı (halktan kişi) : Korkut çalışacak kişilerin mutlaka sağlıklı olması, işini ve görevini yapabilecek durumda bulunması zorunludur diyor. Belki şimdi de böyle ama uygulamada öyle kişilerle karşılaşıyoruz ki kesinlikle çalışamaz ve çalıştırılamaz. Evinde bakmak zorunda olduğu kimseler varsa ne yapalım denilecek belki ama bu mantıklı bir gerekçe değil. Başka yolu bulunacak. Hasta kimseyi çalıştırmak hem ona hem de onunla çalışanlara kötülüktür. Tımarhanelik deli, ağır astım, şeker komasına giren, tansiyon hastaları… Bunlar belki çalışmak zorundalar ama çalıştırılmaları doğru değil.

Burhan Ünlü(İş adamı): İş birimi üzerinde de biraz durmalıyız. Hiç kimse hiçbir işe İş biriminin aracılığı ve onayı olmadan giremez. Vehbi Koç’un torunu bile olsan bir yerde çalışacaksan seni İş birimi işe sokacak. Bugünkü gibi iş arama diye bir şey yok. Çalışma durumunda olan 50 milyona yakın kişi iş birimi tarafından ayrıntılı olarak sisteme kaydediliyor. Ekonomi birimi durmaksızın ülkede yatırım ve iş alanı yaratmakla uğraşıyor. Bugünkü gibi özel sektör, devlet diye ayrım yok. Ayrıca uzmanlar dışında tüm yönetim kadroları kaldırılıyor. Herkes çalışan. İşe almada öncelik eğitimde gösterilen başarı, o kişinin çalışma mecburiyetinde olması, ailevi durumlar falan. Ama elbette herkesin işe alınması esas hedef. Yani kişi özürlüdür, bakanı edeni yoktur, dul bir kadındır vs durumlarda bunlara iş almada öncelik verilir.

Cem Tuna(öğretim üyesi): Adamı günahım kadar sevmem ama bir şeyi hoşuma gitti. Şu Bağ kur, SSK, Emekli sandığı, şimdiki adıyla SGK ve bunların pirim ödeme sistemleri öylesine pratik bir yönteme bağlanmış ki. Korkut hepsini kaldırıyor. Kişi işe girdi maaşı 1000 lira. Emekli keseneği 100 lira. Kişinin maaşı otomatikman 900 lira oluyor. İşveren her ay 100 lirayı o kişinin emeklilik hesabına yatırıyor. Pirim her yıl enflasyon ya da belirlenen bir standart oranda artıyor. Süper bir sistem. Denilebilir ki işçi işten çıkınca ne olacak. İşçinin muhattabı iş birimi, yani devlet. Kişinin sigortasında kesinti olamaz. İş birimi çalışanlara işten çıkmalarda en kısa zamanda tekrar iş bulmak zorundadır. Aradaki ödenmeyen pirimler ise bilahare çalışandan düşülmek üzere iş birimince ödenir. Şu anki SGK’nın tasfiye edilerek yerine bu sisteme geçilmesini istiyorum.

Selma Tunç(çalışma bakanlığı uzmanı) : Sistem güzel de bir eksiği var ama. Kesintinin tamamı işçiden yapılıyor. Bence bu düzeltilmeli. Yarısı işverenden olmalı. Çünkü bazı durumlarda bu pirimler aylık 300 lirayı geçiyor. Bu kadar kesinti düşük maaşlarda maaşı kuşa çevirir.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara