Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '09

 
Kategori
Anılar
 

Emanet barut

Emanet barut
 

Evlerin baş köşelerinde başkaları var. Konuşanlar susmuş.


Televizyon icat oldu, mertlik bozuldu.
Televizyon insanları bireyselleştirdi.
İçine döndürdü insanları.
Kısacası; televizyonu suçlamayalım sadece. Bütün iletişim araçları. İnsan için icat edilmiş, bütün cihazlar…
Evde televizyon karşısında, suskun dinliyoruz görünenleri/görüntüleri.
Bilgisayarda, yazılı konuşuyoruz.

Kulağımızda, aypot(dinleme cihazı).
Cepten, sesli konuşuyoruz.
Hiçbirinde, karşımızda “canlı birisi” yok.
Kimsenin, “yüzünü” görmüyoruz.
Gülüş yok, ağlamak yok.
Kimsenin, “sevincine kederine” ortak olmuyoruz.
“Ruhu yok” iletişimin.
Herkes kendi dünyasında, sürdürüyor saltanatını.
İletişim kopuklukları, anlaşmaz/anlaşamaz kılıyor insanları.
Okullarda bile arkadaşlıklar çok yapay.
Artık öğrenciler, birbirlerine sarılarak fotoğraf bile çekinmiyorlar.
Öğretmenler, birbirleriyle tanışmadan ayrılıyor okullarından,
Artık , “Allahaısmarladık/Hoşçakal” sözleri samimi söylenmiyor.
Moda sözcük, ”görüşürüz.”
Laf güzelde…
Birbiriyle, görüşen yok.
Plastik bir esenleşme.

70’li yıllarda ve de önceden, insanların birbirleriyle iletişimi çok farklıymış.
Kolay kolay kızmazmış, birbirlerine insanlar.
Zor şakalara da katlanırlarmış.
Bir radyo var, insanların arasına giren.
Oda insanları bir araya toplayıp türkü söyletirmiş.
Bir kahvede oturuyorduk, 70’li yıllarda.
Radyoda Özay GÖNLÜM, ”Aşa köyün pınarları yandan şarlıyo/Azimede gızın saçları parlıyo.” Diye söylemeye başlayınca, İzmirli Bekir Dayı;
“Yaşaaa Ulen Yaşaaaaa!” diye bağırdı.
Meğerse Bekir Dayı’nın hanımının adı “Azime’ymiş.”

İbrahim İbiş, Nam-ı değer , “Deli İbram.”
Bir gün komşu köy olan, Nevruz Köyü’ne gider.
Hani şu, İbrahim BODUR’un köyü. Caminin yanındaki kahveye girer. Selam verir. Selamını alan ve de yer gösteren olmaz.
Deli İbram bu işe çok bozulur. Çıkar dışarı, kahveden.
Bakınır etrafına. Bir çimento torbası bulur. Torbanın kâğıtlarından yırtıp, bir kese kâğıdı yapar. İçine de yarım kilo kadar çimento koyup ağzını kapatır.
Gelirken yolda karşılaştığı, kahvede olmadığına emin olduğu birisini hatırlar.
Dalar kahveye. Yüksek sesle selam verir.
Yine, kahve de tık yok.
Soba gürül gürül yanmakta… Köylülerin hepsi, oturduğu yerden memnun. Mayışanlar, uyuklayanlar…
Gelene, gidene bakan yok.
Deli İbram;
-Arkadaşla, İremzi burada mı? Sülümanın İremzi…
Birisi dönüp, cevap verir.
-İremzi yok. Niye sordun?
-Bizim Sivan’dan Latifa, İremzi’ye barut gönderdi de. Onu vercektim.
-Yok gardeşim. İremzi yok. Ya evdedir. Ya da ilçeye gitmiştir.
Deli İbram, sinirlenir gibi rol yapar, daha da bağırır.
-Ulen sabahtan beri, bu barut torbasını elimde taşıyom. Ben, emanet barutla mı dolaşıp durcim. Yeter be! Der.
Doğru sobaya gidip, kapağını açıp atar torbayı sobanın içine. Sobanın kapağını da çarparak kapatır.
Kahvedekiler, sobaya atılan paketi görünce bir hücum ederler dışarıya. Kapı almaz milleti. Köylülerin hepsi dışarıda. Kimisinin pabucu çıkmış ayağından, kimisinin şapkası düşmüş başından. Bir patlama, bir gümbürtü beklerler.
Ses yok, seda yok.
Birisi yanaşır kapının yanına, bakar içeriye korkarak.
Birde ne görsün.
Deli İbram, kahvenin en güzel köşesine yanlamış, yatıyor.(Eskiden köy kahvelerinde yatmak için sedir olurdu.)
Yavaş yavaş içeri girenler, Deli İbram’a çıkışırlar.
-Ule senin yaptığın doru mu? Böle eşek şaksı olu mu?
Deli İbram,
-Hadi len! Köyünüze misafir geldik. Selam vedik. Ne selam aldınız ne de yer vediniz. Bu size az bile. Az! Sizin yaptınız doru mu?
-Kaveci, geti bakam misafire bi çay! Üç topaklı olsun.
Köylüler tek tek, kahveye girerler. Kimisi pabucunu, kimisi şapkasını bulup alır.
Deli İbram köşesinde.
Hürp hürp çeker beleş çayı.
Birde takılır köylülere;
-Çok ödlekmişsiniz siz. İsan bu gıda gorkar mı?
-Alt tarafı bi avuç çimento. Heeee. Hehehe.
Hürrrppp. Ohhhh.
Gaveci tazele bakim.


Toplum olarak, “barut” gibiyiz.
Bir kıvılcım, bir bahane bekliyoruz, patlamak için.
Bir küçük kıvılcım."Güm!"

Günümüzde, bu şakayı yapabilecek bir babayiğit var mı?
Varsa tanışalım.
Yapın da, kahvenin orta yerinde oysunlar sizi.

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..