Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Emekli paşa Edip paşa...

Emekli paşa Edip paşa...
 

Birkaç kez dedim ya…

Eğer “kaptırma” ve “kendinden geçene kadar” boyutuna varıdıysa “Yazma” tutkusu, işte orada “Hastalık” da başlamıştır.

Sorsanız “Yazmak nasıl bir şey” diye. İnanın ki cevabı kişiye göre değişir. Ben, kırk yılı aşkın bir zamandan beri “Yazma” hastalığına tutulanlardan birisiyim.

İlk önceleri “Konuşamadığım” için yazmaya başladım…

İki lafı bir araya getiremediğimden, özellikle “Kız” tarafına da derdimi anlatamıyordum. O günün koşulları altında en iyisi “Yazarak” anlatmaktı. Karşı karşıya gelmiyorsunuz, diliniz tutulmuyor filan…

İster “Düz”ünden yaz ister “Şiir”inden…

Nasıl istersen yaz…

Ben böyle başlamıştım...

Sonra birden dilim de çözülüverdi. Bulunca “Dinleyecek” birilerini, konuşmaya da başladım. Başlayınca da “Siyaset”e bulaştım.

Ama hem “Yaz” hem de “Konuş“ olunca olmadı, kovaladılar…

Mesela “Emeklidede” ismiyle aramıza katılan arkadaşımızı da kahvehaneden topladık geldik… Daha doğrusu Sayın Eşi hanımefendi topladılar… O da hastalık ucundan ucundan başladı bulaşmaya…

Neyse, meramımız o değil zaten…

Şimdi masama oturdum, laptopumu açtım, çayımı fincanıma koydum, küçük termosumda “Yedek” çayımı da unutmadım. Fotoğrafta olduğu gibi…

Yazmanın ilk koşulu bana göre, “Konu” bulmak…

Öyle bir konu olacak ki, yazdığınız zaman sonucunda okuyanlara bir tat verecek. Okuma tadı… Sonra da “Konu” veya “Görüş” olarak ortaya bir şey koyacak…

Mesela bu yazı gibi “Laf olsun, torba dolsun” gibilerinden olmayacak.

Genellikle de “Konu” veya “Görüş” ortaya koyan yazılar yazmaya gayret gösteriyorum.

Örneğin, şu dakikada gelişen ve yeni yetme yayıncıların deme şekli ile “Flaş… Flaş…” bir haberi ele alalım…

Hükümet, yedi saat süren bir toplantının ardından “Terörle mücadele özel temsilcisi” Emekli Orgeneral Edip BAŞER’i görevden aldığını, yerine de Dışişleri Bakanlığı Müsteşar yardımcısını atadığını duyurdu…

Başbakanlık basın merkezinden yapılan açıklamanın bir bölümü aynen şöyle:

“Bu çerçevede daha önce görevlendirilen emekli Orgeneral Edip BAŞER’in konu ile ilgili olarak ulusal ve uluslar arası platformlarda ve basın-yayın organlarında yer alan bazı beyanatlarının çalışmaları olumsuz yönde etkileyeceği göz önünde bulundurularak görevinin sona erdirilmesi uygun görülmüştür.”

Ortaya konulan bu “Gerekçe” çok su kaldırır cinsinden…

Hükümet olarak yapacaklarınız konusunda demek ki “Talimatlandırma” yapamamışınız. Atadığınız kişi, verdiğiniz talimatları “Uygun” bulmamış ve bunları da açıkça değil ama, dolaylı yollardan kamuoyuna duyurmayı görev saymış.

Yerine atadığınız kişi “Devlet memuru” ve ne derseniz onu yapmak zorunda olan bir kişi. Belki “Fikrinin” söyler ama talimatlarının doğrultusunda görüşmeleri götürür…

Bu da Türkiye’yi nereye götürür, orasını Allah bilir…

Bizim de “Terörle mücadele” konusundaki kuşkumuz bu. Hükümet olarak AB’ye nasıl girmeyi düşündüğünüzü bilemediğimiz gibi, terörle de nasıl mücadele etmeyi düşündüğünüz, nasıl pazarlıklar içinde olduğunuzu bilemiyoruz.

Güvendiğimiz “Emekli Paşa” idi, onu da aldınız…

Şimdi paşa, bunca senelik devlet geleneğini unutarak her hangi bir açıklama da yapmazsa, bu konuda bu güne kadar geldiğimiz nokta neresidir, onu da bilmeyeceğiz…

Merakımız da var, endişemiz de…

İşte değerli kardeşlerim…

Yazdığımız blog yazılarının bir şeyler içermesini ve bir şeyler ortaya koymasını istiyor ve ona göre de yazmaya çalışıyorum…

Becerip beceremediğimiz de bilemiyorum…

Çayımı içiyorum, yazı yazmanın keyfini çıkarmaya çalışıyorum…

21 MAYIS 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..