Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '12

 
Kategori
Mizah
 

En iyisi Fazıl Say'ı evlendirmeli...

En iyisi Fazıl Say'ı evlendirmeli...
 

Adam oturuyor oturuyor ondan sonra sağa sola bir sardırıyor… Maazallah, günün birinde korkarım Bedri Baykam’ın uğradığına uğramasın… Bizim ülkede, öyle fazla konuşanı, gerekli gereksiz konuşanı…Hele hele doğru konuşanı… Doğru yaşatmazlar.. Bedri’ye ne yaptılar… Yamulttular değil mi? Eskisi gibi konuşabiliyor mu? CHP toplantılarına gidebiliyor mu? Bilmem…

Yav .. Kim dinler, Fazıl Say’ın bir dünya sanatçısı olduğunu… Davetlerle yılda sürü sepet dünyanın muhtelif yerlerinde Türk’ün adını temsil ettiğini. Aynı zamanda  (belki de öldükten sonra belli olacak…) Mozart gibi büyük bir besteci olduğunu… Adam hem besteci, hem de icracı. Türkiye’de Ferdi Tayfur’dan , Orhan Baba’dan daha az tanınıyor… Ama dünyanın merkezlerinde “Fazıl Say…” deyince millet yerlere yatıyor. Konser verdirmek için, yıllar önceden sıraya giriyorlar…

Adamlara bak: Onun söylediklerine bakıp; “Zaten onun ağzı doğuştan biraz yamuk…” deyip işin içinden çıkıyorlar…

Ne yapsın gariban, bana söyleyin, ne yapsın… Beste …beste…beste…Ondan sonra, İcra… icra…icra.. Dört duvar arasında. Dışarı çıksa, insanların sevgisinden nefes alamıyor… O da “twitter”ın bilmem kaç kelimelik saçma sapan tuşlarına bakıp… Evrenden bir yanıt bekliyor. Aman öff… deyip. Bre millet anlasanıza… Bunlar yalnız bir yüreğin çırpınışları… Bir sanatçı hep böyle olur… Yalnızdır; kendini anlatamaz; ve onu anlamazlar… Biraz da sivridir sivri… her sanatçının sivri bir yanı vardır… Zaten sivri olmazsa kolay kolay sanatçı olamaz.

Yani denemedi değil… Evlendi, olmadı… Bazen olmaz . Ne yapalım! Hande ile biraz aşna fişne ettiler.. Ondan sonra, yine fitne fücur… (milletin fitnesi hiç bitmez ki..!) Hadi o iş de bitti.

Aslında bu adamın böyle işler için zamanı da yok. Nasıl zamanı olsun ki… Atlıyor bir uçağa. Hadi bakalım Avusturya..Otel… Sonra Konser Salonu. Konser… Sonra, yine otel.. Sonra uçak; hadi bakalım Almanya… Böyle , holdur holdur gezip duruyor… O arada nerede bir Havva kızı görecek de; iki satır  laf edecek te, kızı yemeğe çıkaracak… Koşup duruyor adam be…

Bizim memlekette insana da hiç yardım etmezler… Babası büyük sanatçı… Büyük öğretmen… Büyük yazar : Ahmet Say , hayatta mı bilmem… Ama bir yaştan sonra artık çocuklar babalarının sözünü dinlemezler ki… Babaları ne derse “Ihhh…” derler. Yani bu adamı bir baş göz edecek bir kahraman yok mu… İnsan üzülüyor be… Bu kadar büyük bir sanatçı otel odalarında , tek başına, bir de “twitter” mı nedir, o kızıl kurttun başında, hadi dedikodu üretsin… milletin eline tas versin… Zaten millet de çalacak bir tas arıyor… vur Allah vur… Kim dinler, bu adam dünya çapında bir insanmış… Adı çağımızdan yeni bir çağa kalacak üç beş insandan biriymiş. Öldükten sonra , (eğer dünya kalırsa…) beş yüz yıl sonra da besteleri kalacakmış… Kim anlar, kim dinler be… Millet denilen bu illete göre , bu yüzyıldan kalsa kalsa bir Ferdi Tayfur  (adamın adı da alıntıymış, iyi mi..) ; bir de Orhan Ağabey (Baba mı diyelim yoksa…) Diğer yanda  bakar mısın, Müslüm Baba , “Ben böyle kul yaratmadım…” diyebilir… Hani sanatçılarda , ego, tavan yapıyor ya… Müslüm Baba , böylelerini yaratmazmış… Şakaya bak be, şakaya… Tam Adana işi diyecem ama… Müslüm Baba’ya bu espri yakışır… Fazıl Say’ın esprileri yanında nasıl “Baba” espri ama...!

Kim bu büyük sanatçının yalnızlığına, garipliğine, büyük sanatçılığına çare bulacak… Ya dışarı çıksa, sanatçı, diye Orhan’ın, Ferdi’nin yanına gitse kabul ederler mi? Hadi canım sende .. deyip yol gösterirler… Arada sırada, “kaçıp gidecem…” diyor; kaçıp gitse nerede kalacak, nerede yaşayacak… Belki de, olsa olsa , ABD’de Romancı Orhan Pamuk’un Gökdeleninde , alt apartman komşusu olabilir… İkisinde de EGO tavan yapmış ya, zaten alçak bir yerde oturamazlar. Arada sırada, Türkiye’ye gelirler, Kadıköy’de “Çiya” ya giderler mumbar yerler, sonra memleket hasreti giderip, ABD’ye dönerler… Türkiye’ne yapsın onları; onlar ne yapsınlar Türkiye’yi…

Onlar gördüler, o kadar büyük sanatçılara, milletin ne yaptığını… Bedri’ye iki bıçak… Adam, sokaklara çıkıp … “Aman öldüm  , beni bıçakladılar…” diye bar bar bağırdı da.. millet “sen de kimsin,” diye aldırış bile etmedi. Adam , taksi tutup, hastaneye öyle gitti… Taksi’ciye bahşiş bile veremedi… Ne yapsın, şimdi millet bu adamı…

Bu sanatçıların hepsi de bir… Boş boş konuşurlar… arada sırada CHP.. filan derler, ne dedikleri anlaşılmaz… Ondan sonra milletin kafası bozulur… İki bıçak, sonra hadi bakalım, hastanedesin… Onun için Fazıl, Bedri gibi büyük sanatçıların, her zaman taksi paraları ceplerinde olmalı: hastaneden uzak bir yerde oturmamalılar… Otururlarsa gitsinler ABD’de otursunlar.. bakın Orhan Pamuk..  Fethullah Hoca… nasıl işlerini biliyorlar. Yoksa onlar da bilmezler mi Türkiye’de yaşamayı? Ama zor… Çok zor… Bunu bilen bilir…

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..