- Kategori
- Türkiye Ekonomisi
Enflasyonumu geri ver

Ecevitli koalisyon hükümeti kaçıncı Cumhuriyet hükümetiydi nerden bileyim. Bir tutturdular "enflasyonu düşüreceğiz" diye. Sonunda enflasyon değil ama kendileri düşüverdi. İyi de, düşmeden önce başımıza ABD'den öğütlü Kemal Derviş'i getirmişlerdi. Türkiye'nin içinde bulunan bütün ekonomistler denenmiş, bitmiş, şimdi de ABD ve Dünya Bankası'ndan bir Türk ekonomistinden yardım istenmişti.
Kemal Derviş tuzu kuru adamdı. Bütün elleri balda olduğu için Türk halkını da kendisi gibi sandı. İlk zamanlar halk da hükümete güveniyordu. Nasıl güvenmesindi ki? Bir tarafta demokratik solun büyük partisi ve büyük lideri Bülent Ecevit; diğer tarafta liberalizmin önderi ANAP'ın büyük ve karizmatik lideri Mesut Yılmaz; öte tarafta milliyetçilerin hası, bayraktarı, önderi MHP ve elleriyle bir türlü bozkurt işareti yapamayan büyük lideri Devlet Bahçeli...
Bu ne demektir biliyor musunuz? Türk halkı sosyal haklar bakımından emin ellerdedir; çünkü sosyal demokrat bir lider baştadır. Türk halkı ekonomide tam özgürdür ve tüm girişimcilerin önü açılacaktır, Türkiye ekonomisi bu sayede büyük atılımlar yapacaktır, çünkü liberal bir parti hükümete ortaktır. Türk halkı her türlü bağımsızlığa kavuşacak, İMF denen sömürü fonundan derhal kurtulacak ve hiç kimseye kendini sömürtmeden, başı dik yaşayacaktır, çünkü, milliyetçi bir parti de bu hükümete ortaktır.
Biz bu düşler içinde yaşarken, bir gün Başbakanlığın merdivenlerinden bir yazar kasa yuvarlanıverdi. Bir başka gün bir tanker yanaştı Başbakanlığa. Bir başka gün birileri çıkıp "açız" diye bağırmaya başladı. Sonraki günler intiharlar başladı. Türk insanı işsizdi, açtı, satışlar durma noktasındaydı. Ve bir akşam normal uyuduk ama sabah anormal uyandık. Çünkü, herkes % 50 fakirleşmişti. Devalüasyon yapılmıştı. Bazı kesimler vardı ki, bunların bir kısmı Merkez Bankası tarafından "döviz toplayın" diye uyarılan destekli vatandaşlardı, bir gecede servetlerini ikiye katladılar.
Türk halkı sosyal bakımdan sıfıra inmemişti, sıfırın da altına inmişti. Oysa hükümetin başında sosyal demokratlar vardı. Türk ekonomisi bırakın üretmeyi, üretimi yapan fabrikaların kapanmasıyla eksiye geçmeye başlamıştı. Oysa liberaller hükümetteydi. Ve Türkiye tarihinin en bağımlı durumuna gelmişti. Kemal Derviş'in gelmesiyle de tam anlamıyla dışarıdan yönetilmeye başlanmıştı. Oysa yıllardır "milliyetçiyiz" diye geçinenler hükümete ortaktı.
Her şeye rağmen "enflasyon" düşmeliydi. Madem ki "üretim yaparak enflasyonu düşüremiyoruz" dediler, o halde tüketimi kısarak enflasyonu düşürürüz dediler. Çünkü Afrika'nın geri kalmış bir çok ülkesinde enflasyon böyle düşürülmüştü. Halk yoksul olduğundan alış veriş yapamıyor, istem olmayınca sunu da olmuyordu. E istem olmayan malın fiyatının artması olmayacağına göre, halk açlıktan "zıbarırdı", fabrikalar kapanırdı, işsizler ordusu artardı... Ama olsundu enflasyon düşmeliydi.
Sonunda bunu tam anlamıyla başaramadan bir seçimle silinip gittiler. Ancak, seçimle tek başına iktidara gelen hükümet daha kurulmadan önce ABD'ne gittiğinden, onlar da geçmiş hükümetin kaldığı yerden devam etmeye söz verdiler. Seçimler yapıldı, ertesi gün Türkiye'de enflasyon tek haneli rakamlara iniverdi. Tabi hükümet lideri de "Enflasyonu düşürdük" diye kasım kasım kasılmaya başladı. "Yahu, bir günde ne yaptınız da enflasyon düştü?" diye soranları da hemen "vatan haini" ilan ediverdiler.
Oysa enflasyonu belirleyen maddeler, cirlop (misket), çalı süpürgesi, inşaat çivisi, minare gölgesi, davul tozu, duman isi... gibi abuk subuk şeylerdi. Oysa gıda maddelerinde fiyat düşmüyordu, çünkü herkes karnını doyurmak zorundaydı. Diğer tüketim mallarının fiyatları düşmeye başlamıştı, çünkü hem alan yoktu, hem de üretimin maliyeti düşmüştü. Çünkü, üretim Çin'de yapılmaya başlanmıştı. Türkiye'yi çok düşünen işadamlarımız fabrikalarını Çin'e kaydırmıştı.
"Enflasyonu düşürdük" yalanlarıyla ücretlilere komik zamlar yapılmaya başlandı. Oysa, geçmişte enflasyon öylesine artırmıştı ki fiyatları, birden bire ücretleri neredeyse dondurmak, yaşamı katlanamaz duruma getirdi. Oysa, ücretlere geçmişteki enflasyon farkını kapatacak kadar zamlar bir süre daha uygulanmalıydı. Ama enflasyonu düşürdük diyenlerin asıl amacı, emeği ile geçinenlerin ücretlerini dondurmaktı.
Ama her zaman olduğu gibi bunun da dozunu kaçırdık ve Türkiye şimdi "Deflasyonu" yaşıyor. Yani fiyatlar öylesine geriledi ki (temel gıda maddeleri dışında) maliyetin altında satışlar başladı. Bu, fabrikaların kapatılması, esnafın iflası ve işsizliğin artması demektir.
İnanın biz enflasyonlu yaşamaya alışmıştık. Enflasyon oranında ücretlerimize artış alarak, hiç değilse enflasyonla eşit yaşıyorduk. Ama şimdi, temel gıda maddelerinde hızla fiyatlar artarken, ücretlere yapılan zam bu artışların çok gerisinde kaldı. Bu gıda maddeleri ile ücretlerin arasındaki makas daha da açılırsa, inanın sefillik, açlık kapımızı çalacaktır. Hastalıklar ortaya çıkacaktır. Hırsızlık ve gasp artacaktır. Ücretler % 3, temel gıda maddeleri % 60 arttıkça bunlar kaçınılmaz olacaktır.
Yeni kurulacak hükümetten bir ricam var: Gözünüzü, kulağınızı seveyim enflasyonlu günlere geri dönelim. Yıllık enflasyon % 70'lere çıksın. Bankalar yüksek faiz versin paralarımıza, şimdiki gibi bedava kullanmasınlar paralarımızı, hiç değilse o faizler bile ekonomiyi canlandırıyordu. Ücretlerimize enflasyonla başedecek kadar zam alıyorduk. Enflasyonlu yaşamda inanın ticaret daha berekliydi.
Ne olur, enflasyonumuzu geri verin.