- Kategori
- Futbol
Engin futbol kültürümle, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın son durumu

Futboldan hiç mi hiç anlamam. Mutlu Demirezer’in deyişiyle ; “Baver futbol topu görse, bomba sanar kaçar.”
Bu anlamamazlığımı şöyle de örneklendirebilirim. Anadolu’nun köyünde okuma yazması olmayan bir çobanımızı düşünün. İşte o çobanımız, doğal sayılar ile sayma sayıları arasındaki farktan ne kadar anlarsa ben de futboldan o kadar anlarım.
Kuzenim Ersen’in zorunlu bir daveti dışında, ömrümde futbol maçına hiç gitmedim. Bununla da kalsa iyi; bir futbol maçını televizyon ekrânından baştan sona hayatımda hiç seyretmedim.
Yanımda bir futbol tartışması başladığında ya da kendimi bir futbol tartışmasının ortasında bulduğumda ise ne konuştuklarını hiç anlamam. Tartışan tarafların birbirilerini rakip olarak nasıl gördükleri, bu yüzden birbirlerine nasıl sataştıkları, birbirlerini nasıl sinirlendirdikleri, ilgimi daha fazla çeker.
Bu engin futbol kültürümden hiç de haberi olmayan birisiyle, iş yerimde tesadüfen tanışmıştım birkaç sene önce. Benimle konuşurken konuyu sürekli futbola, futbolculara getirmeye çalışıyordu. Sonra baktım olmuyor, söz sırası bana geliyor ama tek kelime konuşamıyorum…
Sonunda dayanamadım ve uygun bir üslupla kırmadan şöyle dedim kendisine; “Bakın ben futboldan hiç anlamam, Tanju ve Rıdvan’dan başkasını da tanımam.”
Bu sözüme karşılık, artık konuyu herhâlde kapatır diye düşünmüştüm ki beni şaşırtan yanıtı gecikmedi : “Tamam, ben size yarın Tanju Abi’yi getireyim o zaman”
Ben de alaycı bir gülümsemeyle “tabi tabi”, içimdense “hadi oradan” dedim.
Ertesi gün yine işteyim. Çalışırken bir baktım masamın karşısında bir ses “ merhabaaaa” dedi sempatik bir şekilde.
Kafayı bir kaldırdım ki; karşımda dünkü o şahıs, yanında ise Tanju Çolak.
Tanju merhaba demiş ve gülümseyerek bana bakıyordu. Şoktaydım ama Tanju’yu gördüğüm için değil, adamın bir gün sonra, hiç de ummadığım bir şekilde sözünü tuttuğu gerçeğiyle yüzleştiğim için.
Tanju geldi gelmesine ama bir iki cümleden sonra konu yine futbola döndü. Ancak şanslıydım; çünkü bir gün önceki o şahıs yanıma gelmeden önce Tanju’ya benim engin(!) futbol bilgimden bayağı bahsetmiş.
Öyle ki, Tanju’nun büyük bir keyifle bana söylediği şu cümleyi yine aynı keyifle karşıladım ve hiçbir zaman unutmadım:
“Arkadaşıma demişsin ki, ben futboldan hiç anlamam, Tanju’yu Rıdvan’ı tanırım başkasını da tanımam…Sana bir şey diyeyim mi, futboldan en iyi ve bir tek sen anlıyorsun aslında da farkında değilsin, başkalarıysa hiçbir şey anlamıyor!”
Sabrın sonu ile