Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '17

 
Kategori
İlişkiler
 

Erkeklerin gözünde dul kadın, bakire kız gibidir

Erkeklerin gözünde dul kadın, bakire kız gibidir
 

Dul kadınlarımızın yeniden evlenmedikleri ya da evlenemedikleri görülüyor. Elbette bunun nedenleri var. Belki mutsuz geçen evlilik yılları onları evlilikten soğutmuştur. Belki çocuklarını düşünüyorlardır. Ölen eşlerinden kalan maaşı kaybetme endişesi olabilir.

Biliyor musunuz bu sadece benim derdim. Dul kadınlarımızın umurlarında bile değil. Türkiye’de son yıllarda kadın yaşamında yeni bir trend gelişmiş: Erkeksiz hayat. Ya şimdi eğri oturup doğru konuşalım, bu trendin bir ayağı topal gibi geliyor bana. Hiç erkeksiz hayat olur mu? Hem de bal gibi olur. Erkek neye yarar? Çocuk yapmaya. 2 milyon dul kadınımız ayrılmadan önce o işi gördüler. Hepsinin de maşallah çifter çifter oğulları kızları var.

Dışarıdan bakılınca dul kadınlarımızın “Şen dul” hayatlarından mutlu oldukları sanılır. Gerçekten de en güzel gülüşler, kahkahalar onlara aittir. Ben hiç suratsız dul görmedim. Hepsi birer Perihan Abla’dır. Ancak maalesef bana göre bu görüntü gerçek değil. Sevgili dullarımız yüreklerindeki hüznü bizlerden saklayarak mutluluk oyunu oynuyorlar. Çünkü hayatta bazı şeyler vardır ki yerine başka bir şey konulamaz. Eşin, sevgilinin yerini “ altın günleri” ile dolduramazsınız.

Dul kadınlarımız etraflarına mutluluk saçarlar ama kendileri mutlu değildirler. Gündüz sizleri güldürürken akşam evine gittiğinde gizlice ağlayan palyaço gibidirler. Çok onurlu oldukları için biz dul kadınların gözyaşlarını göremeyiz.

Şimdi herkes sanır ki değişen dünya ile insanların yaşam anlayışları da değişti, iki milyon dul kadınımız evlenmekle hata ettiklerini anlayıp eşlerinden ayrıldılar ve serbest bir hayat yaşamaya başladılar. Elbette özgür kalmak için ayrılmış olanlar vardır ama gerçekten hepsi böyle olsaydı bu yazıyı yazmamıza gerek kalmazdı.

“Kocam öldü ya da kocamdan ayrıldım. Yeniden evlenmek isterim ama artık bu yaşta yakışık almaz. 50 yaşındayım ve boyumca çocuklarım hatta torunlarım var. Ayıp olur. El ne der sonra”

“Biz yeniden evlenmek isteriz ama etrafımız izin vermiyor. Üzerimizde baskı var. Mali sorunlar engel oluyor. Ardında üç veletli karıyı kimse almıyor. Erkekler evlenme taraftarı değiller. Niye evlenip sorumluluk altına girsinler ki. İşlerini görüyorlar nasılsa”

Komiser Kolombo iş başında. Hiçbir girişimi yarım bırakmıyoruz. 2 Milyon dul kadınımızın varlığı, yani bu acayip olay, kadından sorumlu bakanın umurunda olmayabilir ki öyledir zaten, onların neden bu halde olduklarını, daha doğrusu hangi halde olduklarını halkımıza anlatacağız. Şurası bilinsin ki biz dul kadın filmi çevirmiyoruz. Bu, toplumun en mağdur kesiminin varlığını duyarlı yüreklere duyurmaya çalışıyoruz.

Kadınlar bildiğimiz nedenlerle dul kalmışlardır. Eşi ölmüştür, kocası terk etmiştir, ayyaş kocasını bırakmak zorunda kalmıştır, anlaşamayıp ayrılmıştır, para için ayrılmıştır, serbest yaşamak için ayrılmıştır falan.

Üstelik haklı bir yeniden evlenememe gerekçeleri vardır. Neyi söyleyeyim ki, dayak ve kötü muamele yüzünden erkeklerden nefret etmiştir, doğru dürüst talibi çıkmamış ya da beğendiği birini bulamamıştır, çocukları küçüktür, üzerinde aile ve toplum baskısı vardır, maddi imkânsızlıklar, evliliğe karşıdır, özgür ve serbest bir yaşam istemektedir.

Bu trend yeni bir kadın tipi yarattı. Ellili yaşlardan itibaren kadınlık özelliklerinden uzaklaşmış, arzuları kaybolmuş, torun seven, dizi izleyen, arkadaşları sadece kadın olan, altın günleri düzenleyen bir tuhaf kadın.

Dul kadınların sayısının erkeklerin neden dört katı olduğunu yetkililerin açıklaması gerekir. Benim ülkemin kadınları kolundan tutulup sokağa mı atılıyor? Bu 2 milyon kadının 1, 5 milyon eski kocası nerede? Başka kadınlarla evlendilerse dul kadınlar neden başka erkeklerle evlenemiyorlar?

Dul yaşamak hayatın bir şekli değildir ama sağ olsunlar kadınlarımız dulluğu o kadar benimsemişler ki onların yüzünden dul kadınlar diye bir sınıf meydana geldi.

Adam bırakıp gitmiştir ya da kadını ayrılmaya mecbur etmiştir. Erkekler genellikle ceketini alıp giderler. Ya da zaten hiç gelmezler. Tamam, varsa ev ile eşyalar kadına kalmaktadır ama çocuklar da kadına kalmaktadır. Kadınlarımızın çoğu zaten fakirdir, mesleği ve işi yoktur. İki, üç hatta daha fazla çocuğun geçiminin kadına bırakılması ( Normal boşanmalar sizi aldatmasın. Bazı kocalar mahkemenin belirlediği nafakayı bile vermiyorlar) sonucu dul kadınlar dünyasında bilinmeyen dramlar yaşanıyor. Devletin göstermelik bir iki kurumu var. Uygulama belli “Muhtardan fakir kâğıdı al yardım edeyim” İnsanlardan fakir kâğıdı istemek doğru değil. Dul kadın fakirim demeye utanır. Geçimini sağlamak için dilenen hatta etini satan kadınlarımız var. Bu arada bazı aşağılık kocalar, kadın çocukları sanki birinden peydahlamış gibi öylece gamsız, anuşkaların kapı aralıklarında it gibi sürtüyorlar.

Bilemiyorum ben ama haklı bir gerekçesi olmadığı ya da bir nedene dayanmadığı halde dulluğu seçen, evlenip yeniden yuva kurma şansı olduğu halde evlenmeyen, düzenli bir hayat için mücadele etmeyen, kaderine razı olan ve iyi kötü kocasından kalan bir maaşı da varsa ömür boyu böyle yaşayan kadınlarımızın bu davranışı mantıklı değil.

Mağdur ve çaresiz kadınların sorunlarını çözmek kolay. Zor olan hiç gerekmediği halde dulluğu seçen kadınlarımızı bu anlaşılmaz tutumlarından vazgeçirmek. Kocan öldü veya ayrıldın, iki çocuğunla yalnız kaldın. Erkeklere güvenin yok, evlenmeyeceksin. Karşıma helal süt emmiş biri çıkarsa ki genelde çıkmıyor… Daha henüz yirmi yaşındasın. Otuz oluyor aynı, kırk, elli, altmış oluyor aynı… Harcanmış bir hayatın ve kaybolan yılların o güzel yüzünde bıraktığı derin izlerle birlikte bebeler büyür, çocuklar tahsillerini yaparlar, evlerin işleri görülür, para kazanırsın ve çevirdiğin şen dul filmi hâsılat rekorları kırar ama yine de alnındaki çizgiler ve boşa geçen yaşanmamış yıllar “Nerde senin hayatın?” diye sorarlar.

Yukarıda yazdığımız gibi canları istediği için bunu yapsalar diyeceğimiz olamaz. Ama sanki devlet ve toplum ( Türkiye devletinin ülkedeki 2 milyon dul kadın hiç umurunda değildir) tarafından sahipsiz bırakılmış olmaları onların ümitlerini kırmış, hayatın ortasında çaresiz bırakmıştır. Çocukları olmasa, ah o çocukları olmasa hiçbirisi yaşamak istemeyecektir. Nasıl istesinler? İşi yok, aşı yok, yarıdan fazlası sefalet içinde, bir de üstelik çocukları var. Çocuğuna okula giderken kahvaltı yaptıramadığı için kendini öldürmek istediğini söyleyen bir kadın tanıyorum.

Kadınlarımız dul kaldıklarında serbest olacaklarını düşünebilirler. Ama bu serbestlik en fazla gece yatağında sırtüstü ya da yan yatmasına izin verecek kadardır ki ineklerin bile böyle bir serbestliği vardır. Toplumumuzda herkesin gözü dul kadınların üzerindedir. Namus bakımından dul kadınlar bakire kızlarla aynıdır. Dul kadın bir erkekle yan yana görüldüğü anda toplumumuza göre ahlaksızdır. İşte bu alçak paranoya dul kadınlarımıza hayatı zindan ediyor. İnsanlarının çoğu yobaz olan bu ülkede sizi rahat bırakmaları için dul kadın olmanız yetmez, ölü kadın olmanız gereklidir.

Aşağılık kocaları onların adına dükkân açmış borcuyla harcıyla bırakıp gitmiş. El kadar çocukları bırakıp gitmiş. Nafaka vermiyor. Mahkeme nafaka belirlemiş adam vermiyor. Sonra bu ülkenin başbakanı dünya lideri seçiliyor. Mahkeme nafaka tayin etmiş adam karısına vermiyor. Şerefsiz bırakıp gitmiş çocuklarını kadın ne yaparsa yapsın!

Özgürsen ayrı ama gerekçe ne olursa olsun (onur, namus) gibi insana kattığı değer ispatlanmamış şeyler için hayatın otuz, kırk hatta elli yılını yalnız geçirmek akıllıca değil. Eğer mecbursan, hani eğer zorunluysan başka. Dul kadınlık diye bir hayat şekli yok. Dul kadın için aşk, sevgi, heyecan, merak olamaz. Mutluluk bencildir; başkaları için yaşamak, yaşamak değildir. Gözlerin açık gider, inan!

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..