Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Mayıs '13

 
Kategori
Öykü
 

Esin

Esin
 

Dışarı çıkmaya hazırlanıyordu ki, üst katında oturan kadının aşağı iniyor olduğunu fark edip bekledi. Karşılaşmak istemiyordu. Hiç uyumadığını düşündüğü komşusu, evin içinde daima takunyaya benzer terliklerle dolaşıyordu. Kendisi ise bir defa arkadaşlarını eve çağırmıştı, gece yarısı saat bire doğru yatmaya hazırlanırlarken komşusu kapısında bitmiş ve rahatsız olduğunu söylemişti. Bunun bir daha tekrarlanması hâlinde polisi arayacağını da eklemişti. O gece fazla gürültü yapmadıklarını düşünüyordu; çünkü böyle hususlarda duyarlıydı. Bunun yanı sıra ilk seferde hemen şikâyetçi olunması da onu sinirlendirmişti.
 
Dışarı çıktı. Canı sıkılıyordu. Boğazı ağrımaya başlamıştı. Bademciklerinin yine iltihaplandığını düşünüyordu. Hastaneye gidip ilaç yazdıracaktı. Ama gitmeden önce dışarıda biraz oyalansa iyi olacaktı. O anda arayıp buluşabileceği arkadaşlarını düşündü, aklına birisi gelmedi. Bir müddet sonra, yolda yürürken liseden bir sınıf arkadaşı karşısında belirdi. Selam vermeye hazırlanmıştı; ama adam onu görmezden geldi. Okuldayken pek hoşlanmadığı bu adamın yaptığı, daha doğrusu kendisini düşürdüğü durum kanına dokunmuştu. Zaten bu günlerde çok yalnızdı. 
 
Yürümeye devam etti. Bir kafenin önünden geçerken, dışarıdaki masalardan birinde oturan bir grup, fotoğraf makinesi uzatarak ondan resimlerini çekmesini rica etti. Kendisini garson zannetmiş bile olabilirlerdi. Objektife neşeyle poz veren bu kalabalık grubun üç denemede iyi bir fotoğrafını çektikten sonra oradan uzaklaştı. Az ilerideki bir restorana gidiyordu. Bu sırada caddeden hızla geçmekte olan bir arabanın tekeri yoldaki çukura girdi ve çukurdaki kara su birikintisini üzerine sıçrattı. Sesli ve sessiz olarak seri küfürler etti. Montunu çıkararak önce silkeledi, sonra da peçeteyle üzerindeki çamuru sildi.
 
İçinde bulunduğu durumun bu kadar somut bir hâle dönüşmesi hiç gerçekçi değildi. "Ne oluyor ya? Her şey böyle bir arada, art arda olmaz. Hayır." diye söylendi, bir elini kaldırdı itiraz edercesine, artık her kime söylüyorsa. Sıkıntıyla oflayarak restorana doğru yürümeye devam etti. Bir şeyler yesin, ardından hastanede sıra numarası alıp bir iki saat beklemek sıkıntısını alırdı.
 
Restorana girdi. Menüye bakınırken dalıverdi. Gözünün önünde yalnızca flu şekiller ve renkler kaldı. Yazma hakkında düşünüyordu. Girişe yakın bir yere oturmuştu, kapı açılınca soğuk hava ensesine geldi. Bugüne kadar yazdıkları yeterince beğenilmemiş, kendisine çeşitli tavsiyelerde bulunulmuştu. Üstelik yazdıkları, kendisi de bir süre sonra tekrar baktığında içine sinmiyordu. Aklına bir fikir geldi. Artık öncelikli kaygısı yazdıklarını insanlara beğendirmek ya da birilerinin onayını almak olmayacaktı. Kendisi için yazacaktı, kendisini yazacaktı. Yarattığı en güzel hikâyeler, bunaldığında, üzgün olduğunda, yapacak başka bir şeyi olmadığında kendisini sakinleştirmek, mutlu etmek, güldürmek veya gururunu okşamak amacıyla hayalî serüvenlere daldığında ortaya çıkmıştı. Yazmak için bu öykülerden yararlanacak, daha sonra kendisini aradan çıkarıp yerine başka karakterleri yerleştirecekti. İnanıyordu, şimdi gelen bu ilham, diğer tüm ilhamlara kapı açacaktı.
 
Telefonu çaldı. Arayan arkadaşı, mezunların halı saha maçında buluşacağını, müsait olursa onun da gelmesini söyledi. "Müsait olursam gelirim tabii, neden gelmeyeyim. Tekrar konuşuruz, haberleşiriz." dedi kendinden emin bir edayla. Sağ taraftaki koyu camdaki görüntüsüne baktı. Sırtını daha da dikleştirdi.
 
Toplam blog
: 9
: 91
Kayıt tarihi
: 08.07.12
 
 

Öğrenciyim. Öyküler yazıyorum. Sinema severim. Ankara'da yaşıyorum. ..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara