Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Evladına hayatı zehir eden annelerimiz

Evladına hayatı zehir eden annelerimiz
 

Ülkemizde, bazı anneler farkında olmadan evlatlarına hayatı zehir edebiliyorlar. Bu arada kendileri de mutsuz oluyorlar. Ama mutsuzluklarının sebebinin evlatlarına karşı yanlış davranışları olduğunu anlayıp da değişen annelerimiz pek az.

''Size Anne Diyebilir miyim?'' ve benzeri programları günlerce seyrettik! Evlenmek için, milyonlarca insanın izlediği bir programa çıkma cesareti gösteren evlatları gördük! Hemen hepsi annelerinin maymunu gibiydi. Hiçbir şahsiyet sergileyemediler. Anneleri ne derse ona göre hareket ettiler. Ara sıra saygısızca çıkışlar sergiliyorlardı. Bu da mutlaka yapımcıların senaryosu gereğiydi. Semra kaynananın oğlunun başına gelenlerin sebebi neydi acaba? Ben yorum yapmayacağım bu konuda. Nasıl olsa herkes biliyor.

Tabii ki annelerimize saygı göstermeliyiz. Bizleri dokuz ay on gün karnında taşıyan, türlü fedakarlıklarla büyüten bu kutsal insanlara saygı göstermek boynumuzun borcu. Ama bu saygı evlatları esir haline getirmemeli. Belirli bir yaşa gelmiş evlatlar artık kendileri kararlar verebilmeli. Hayvanlar bile yavrularına belirli bir zaman, aşırı ilgi gösterirler. Geliştikten sonra serbest bırakırlar. Birçok annenin gözünde yaşlı evlatlar bile çocuktur. Bu tür bir yetiştirmenin Türk toplumu üzerinde çok kötü tesirleri olduğu, etrafımızdaki beceriksiz, kişiliksiz, cahil bırakılmış insanların davranışlarından anlaşılıyor.

Annelerini çok sevmelerine rağmen, ''Ah bana biraz daha anlayışlı davransa, çocuk muamelesi yapmasa, evlilik müessesemize karışmasa, eşimle aramı açmasa, insanların yanında beni rezil etmese vs.'' diye düşünenleri ben normal hayatta sık sık görüyorum. ''Annemi çok seviyorum ama benim hayatımı kararttı'' diye yakınan yakınlarım da var. Bu yazıyı yazmaktaki gayem bizleri bin bir eziyetle büyüten saygıdeğer annelerimizi kötülemek değil. Onların bazılarının istemeyerek evlatlarına kötülük etmeleri konusunu değerlendirmek. Böylece bazı annelere de düşünme fırsatı vermek.

Bazı anneler ya çok cezacı oluyorlar, ya da çok vurdumduymaz. Korkutarak çocuk eğitenler çoğunlukta. En ucuz korkutma sözleri de ''Akşam baban eve gelince söylemezsem'' Bu durumda çocuk babasından korkacak ve saygı duyacak. Korkuyla duyulan saygı geçici oluyor. Günün birinde korku kavramı ortadan kalkınca saygı olgusu da onunla birlikte yok olabiliyor.

Ablamın oğlu 18 yaşındayken, okuldan gelmeden önce annesi komşu ziyaretinden vaktinden önce dönerdi. Neymiş, CANER okuldan gelecekmiş... Eeee... Dolaptaki yemeği ısıtamazmış da yiyemez, aç kalırmış. 18 yaşındaki genç hazır yemeği ısıtmaktan aciz bir durumda yetiştirildi. Kalktığı yatağı düzeltmeden evi terketti. Ben eleştirdikçe, rica ettikçe de kötü dayı oldum.

Şimdi Caner çok fazla becerisi olmayan, akmayan, kokmayan bir delikanlı. Askerliğini bitirdi. Orada da bir şeyler öğrendiğini zannetmem. Zira komutan şoförü filan derken kaytarıcı bir posta bulmuştu kendine. Aptal çocuk değil ama davranışları pek akıllı değil. Ver eline çekiçle çiviyi, hangisini duvara çakacağını düşünür. Beceriksiz çocuklar o kadar çok ki ülkemizde. Bunlar hep anne şefkatinin çok fazla veya çok az olmasından kaynaklanıyor. Her şeyi annesi yapıyor çoğu çocukların. ''Dur çocuğum sen bilmezsin'' cümlesiyle başlıyor diğer cümlelerin çoğu. Evlilik programlarındaki çocukları gördük. Çoğu anasının kuzusuydu. Anasının sözünden dışarı çıkmıyormuş görünümü veriyorlardı. Oy toplamak için. Çünkü Türk toplum yapısının buna oy vereceğini biliyorlardı.

Evlatlarımızı hiç gelişmeyecek çocuklar olarak görmemeliyiz. Onlara şahsiyet kazandırmak bazen zor da olsa, bu konuda gayret göstermeli, her hatasını bir şamar gibi yüzüne vurmamalı, başarılarını görmeli ve takdir etmeliyiz. Hep eleştirmekle netice alınmıyor, methetmesini de bilmeliyiz.

Türkiyemizin, kendinden emin, iyi yetişmiş, kendi başlarına doğru kararlar verebilecek, akıllı ve çalışkan gençlere ihtiyacı var. Anasınının babasının korkusuyla, tir tir titreyen, şahsiyeti gelişmemiş, ürkek ve kötü meziyetli gençler ülkenin başına bela olmaktan öte gidemezler.

Çocuklar, anne babaları vasıtasıyla dünyaya gelseler de onların malı değildir. Hele evlenip yuva kuran evlatlar artık çocuk olmaktan çıkmışlar, toplumun yetişmiş, olgun fertleri durumuna gelmişlerdir. Anne baba bu evlatlara karşı sevgi ve şefkat duygularıyla yaklaşmalı, onların hayatına yön verme gayretleri içine girmemelidir. Evliliklerde mutsuzlukların ve boşanmaların çoğu anne babaların evlatlarına hakimiyetlerini devam ettirme ve onları yönetme arzularından kaynaklanmaktadır.

Bir de bilhassa annenin evladını eşinden kıskanması durumu vardır. Evlenen evladın eşini sevmesinde kıskanılacak bir durum olmadığını kavramalı aksine bu durumdan mutlu olmalıyız.
Mustafa Mumcu 12 Nisan 2007, saat: 02:46
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..