Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

30 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Evlilik Aşkı Öldürmez Süründürür!

Evlilik Aşkı Öldürmez Süründürür!
 

Yeni konu başlığımız "Evlilik Aşkı Öldürüyor mu?" Konu alengirli olmadığından tartışmaya iştirak edebilirim ve bu kategorideki ilk yazımı yazabilirim diye düşündüm.

Hasbelkader evlenmiş bir erkek olarak elbette kişisel tecrübelerimden faydalanacağım ancak daha ziyade çevrede gözlemlediğim ve tanık olduğum vakıalardan edindiğim fikirleri ön planda sunmayı yeğlerim.

Zira kişilerin kendilerini ve yakın çevrelerini değerlendirmeleri hem çok zor hem de ister istemez subjektiftir. Bana göre evliliğim aşkımı öldürmemiştir ama dışarıdan gözlem yapan birine göre öldürmüş olabilir. Bir başkasına göre ise evlilik aşkı düpedüz süründürmekte, adeta işkence etmektedir. Bunlar kişilerin bakış açılarına ve değer yargılarına göre değişebilen değerlendirmelerdir.

**

Önce kendimden örnekle başlamak isterim. Âşık olarak ve severek evlendim. Hatta o dönemde yazdığım yığınla aşk şiiri de vardır. Lakin bugünkü aklımla ve düşüncelerimle geriye dönük olarak analize kalkıştığımda durumun şimdiki hayat bakışma göre birazcık karışık olduğunu görüyorum.

**

Biz henüz aşkın tarifinde mutabık değiliz. Öyleyse evliliğin aşkı öldürüp-öldürmediği konusunda da mutabık olamayız. Hatta ve hatta iddia ediyorum ki “evlilik” konusunda birle mutabık değiliz.

Meseleye en başında yaklaşmaya kalkarak bir dizi fikir beyan etmeye davranırsam bu çene düşüklüğü ile (yenice başlattığım yeni yayın döneminde bariz görüldüğü üzere) bir yığın şey yazarım. Lakin yazarken artık dilimin ve elimin ayarını yitirmişim gibi hissediyorum. Klavye kendiliğinden takır takır tuşlara basıyor ve mahkemelerdeki “yaz kızım”lar gibi yazıyorum :)

**

Bunu neden söyledim? Şundan dolayı: Bu konuyu akıllıca ve etraflıca tartışabilmemiz için konuya temel teşkil eden kavramlarda uzlaşmış olmamız gerekir. Yani AŞK ve EVLİLİK konularında hepimiz hemfikir olmalı ve aynı şeyi anlamalıyız ki kim kimi öldürüyor sorusuna gelelim ve fikir beyan edelim.

Kim kimi öldürüyor derken ciddiydim. Hep evlilik aşkı öldürür ya da öldürmez konusuna odaklanırız. Oysaki odaklanmamız gereken bir diğer konu ve bence daha önemlisi AŞK EVLİLİĞİ ÖLDÜRÜYOR MU sorusudur.

Günümüzde aşk ve sevda konuları gittikçe saplantı haline gelmeye başladıysa bu konu da masaya yatırılmalı, etraflıca incelenebilmelidir. Çünkü günümüzde aşk beklentisi evlilikleri öldürmeye başlamıştır. Görülmeyen ama gerçek olan bir durumdur, gittikçe vahim boyutlara yol almaktadır.

**

Ancak formata uymak gerekirse önce açılan konu başlığından yola çıkarak fikir beyan etmeli ve değerlendirmelerimizi belirtmeliyiz. O zaman öncelikli konumuz olan “Evlilik Aşkı Öldürüyor mu?” sorusunu temel alarak tecrübe ve tespitlerimize göz atalım…

**

İlk olarak kendimden hareket etmeyi faydalı bulurum ki evvela iğneyi kendimize batırmış olalım. Âşık olarak evlendiğimi beyan etmiştim. Yazdığım şiirlerle de sabittir ki o verideki fikri yapıma göre âşık olduğumu düşünerek sevdiğim kızla evlenme bahtiyarlığına erişmiş, mutlu mesut bir hayatın otobanında yola koyulmuştum.

Oysa şimdi geriye dönük baktığımda gerçekten âşık olmadığımı, sadece âşık olduğumu sandığımı görebiliyorum. Çünkü şimdi yaşadığım duyguları analiz ettiğimde esas aşkı şu an yaşamakta olduğumu görüyorum. O zaman yaşadığım aşk ise şimdi yaşadım aşk ötesi bir şey, ya da şimdiki aşk ise o zaman ki “heves”miş diyebilirim.

**

Hâlbuki o dönemde yaşadığım şey esaslıca bir aşk idi. Zira istikametimi belirleyen yegâne şey sevdiğim insanın istekleri ve beklentileri idi. Yani kendimi onun aşkında eritmiş, benliğimi ortadan kaldırmış, sevdiğimin bakışına ram olmuş ve onun arzularına hizmetkâr olmuştum.

Şimdiki mantık yürütecim ile düşününce de buna aşk demekten başka bir şey diyemem. Ancak o zaman da şimdiki duygularım ne manaya geliyor sorusuyla karşı karşıya kalıyoruz ve başlıktaki ibaredeki mantıksızlık tam burada örtüşüyor.

Şöyle ki adına aşk dediğimiz o duygu yoğunluğu içerisinde aklı kullanarak durum değerlendirmesi yapılamadığı ve mantıklı bir analize girişilemediği için alınan kararlarda hata yapma olasılığı artıyor. O karmaşık dönemlerde alınan evlilik kararından sonra girilen düzlükte ak koyun kara koyun da belli oluyor. Kişiler yaşadıkları şeyin aşk olup olmadığı konusunda kuşkuya düşüyor.

Ben o dönemde yaşadıklarımın gerçek aşk olmadığını şimdiki aklımda tespit edebiliyorum. Aşka doğru yol alan bir konvoy olarak addettiğim duygu kafilesi, bilincimin yegâne sahibi olmuş ve kendini aşk olarak adlandırmış. Nasıl olsa aşk yönüne gidiyor. O zaman adına şimdiden aşk demekte sakınca yok diye düşünerek, kendini öyle adlandırmış. Ben de buna inanmışım…

İşte kişiler net olarak adına aşk denilemeyecek bu duygu yoğunluğu döneminde evlilik kararı aldıklarında; eğer o konvoyun yolunu kesen bir olay meydana gelirse kısa süreli ya da uzun süreli bir trafik problemi yaşanacağından evlenince aşklarının öldüğü sanısına kapılırlar. Bu mesenlin sadece bir açıdan görünümüdür.

Öte yandan evliliği farklı bir kulvar; hayatlarında olağanüstü bir değişiklik olarak addeden ve bu niyetle evlenen kişiler kısa sür içerisinde umduklarını bulamayacaklarından yine hüsrana uğrarlar. Çünkü onlar sanırlar ki âşık oldukları kişiyle evlendikleri zaman hayatları cennette yaşarcasına mutlu ve huzurlu geçecek. Oysaki evlilik başı başına bir müessese olup kendi içerisinde ayrı dinamikleri ve şartları olan, yürütülmesi oldukça meşakkatli ve fedakârlık isteyen bir akittir.

Hâlbuki “laylaylom âşıklar” evlenmeden önce evlilik hayallerini kurarken evliliğin hayatlarına olağanüstü güzellikler katacağını düşünür. Evlenince rahat rahat görüşebilecekler; istedikleri önlerinde istemedikleri arkalarında olacak; her yerde birlikte olacaklar; evin içinde hep mutlu yaşayacaklar sanırlar. İlk dönem öyle olur gerçekten. Tıpkı aşkın ilk safhalarındaki sarhoşluk gibi evliliğin ilk safhalarında da bir sarhoşluk hali olur ki bu bilinen bütün sarhoşluklardan daha tehlikelidir.

Zira o sarhoşluk içerisinde yapılan hatalar ilerde onarılması zor yaralara dönüşebilir ve hatta derin düşmanlıkları besleyebilir. Aşkın sarhoşluğu ile evlenen, evliliğin sarhoşluğu ile hemencecik çocuk yapan çiftler ne yazık ki ayıldıklarında dünyanın ne kadar mat; boğuk; soğuk ve çekilmez olduğunu görürler. Çünkü az önce bulutların üzerinde gezmekteydiler…

O nedenle bu iki sarhoşluk halinde iken ebeveynlerin kişilere sahip olması; kol-kanat germesi ve fikren önderlik etmesi çok önemlidir. Anne ve babalarınızın belki de size hayatınızda en çok faydası dokunacak dönemler bu dönemlerdir. Ancak ne yazıktır ki onları en az dinlediğimiz dönemler de bu dönemlerdir :)

Kısa süre öncesine kadar hemen hemen birçok yerde; günümüzde ise ağırlıklı olarak orta ve doğu Anadolu’da ebeveynler bu yönden oldukça etkilidir. Ancak yine ne yazık ki o etkilerini genellikle hep kendi istediklerini dikte etmek amacıyla kullanırlar. Yani evlatlarını kendi zevk ve çıkarlarına göre evlendirirler. Bu durum yine mutsuz evliliklere sebep olur.

Konumuza dönersek kısaca özetlemek gerekirse evliliğin aşkı öldürmesi tartışmasından önce aşk ve evlilik konusunda uzlaşmamız lazım. Zira aşkı ne yazık ki tam anlamıyla bilmiyoruz. Keza evliliği de çok iyi bildiğimi söylenemez. Elbette bu söylediklerimi genele yaymıyorum, ama çoğunluk bu ya da buna yakın bir durumdadır.(Özellikle genç nüfus)…

Hal böyleyken kim kimi öldürüyor tartışması havada asılı kalıyor ve mutlak surette çözümlenmesi gereken bir sorun değilmiş gibi duruyor.

1. Bu analiz neticesinde gerçekte evliliğin aşkı öldürmediğini bile iddia edebiliriz.
2. Aşk sanrısı ile evlilik kararı alanlar yaşadıkları hüsran neticesinde kalan aşk kırıntılarını da kendileri öldürüyor.
3. Aşka bağımlılık geliştirenler evliliğin manasını kavrayamadıklarından kafalarındaki şablonlar bozuluyor ve bunu evliliğin sebep olduğu aşk cinayeti sanıyorlar.
4. Bunlardan öte esas tartışılması gereken bir diğer husus da aşkın evliliği öldürdüğü mevzuudur. En az evliliğin aşkı öldürmesi kadar vahimdir.

Yazı çok uzadığı için bu verdiğim detaylara girmeyeceğim. Belki bir ikinci yazı ile bu 4 konuya da parmak basarız.

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com


 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara