Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '10

 
Kategori
Felsefe
 

Evrim ya da yaratılış teorisi, insan sonuç mudur neden midir?

Evrim ya da yaratılış teorisi, insan sonuç mudur neden midir?
 

Valentin Georgiev


Tanrıya inanan insanlar genelde insanın bir neden olduğunu savunur. Herhalde, insanın neden olması gibi bir ifadeyi hiç duymadınız. Ama böyle bir soru sorulabilir.

Yaratılışçılar şöyle derler: İnsan, ya da bunu genişletelim dünya ve hatta evren, bir nedendir. İnsan mükemmel canlıdır, yemek yesin diye Tanrı ona, örneğin ağız vermiştir, düşünsün diye akıl vermiştir, Tanrı, insanı öyle aç sefil bırakmamış, yesin içsin diye, ne nimetler vermiştir. Her şeyi, en ala şekilde birbiriyle bağlantılı olacak şekilde yaratmıştır.

Bu tarz düşünenler, insanı ve doğayı inceleyince olağanüstü mükemmellikler görürler, bütün bu mükemmelliklerin bir nedeni olması gerektiğini kabul ederler.

Bu bağlantıyı insanoğlu şöyle kurar: İlk olarak, bu mükemmellik belirlemesini yaparken insanoğlu kendisini baz alır ve insanoğluna göreceli olarak bir mükemmellik düşünür, oysa kendisini baz almaya hakkı yoktur, çünkü insan da tüm varolanlardan sadece birisidir. Tabi, düşünce ilginçtir, zamanla, insanın tüm canlılardan üstün olduğunu, akıl sahibi olmasını, mutlak hakikati bilme yetisi olarak konumlar, bir mutlak hakikat kavramı üretir, sonra akıl böylece bu mükemmliği anlama bilme imkanına sahip olur. Böylece, insanı baz alan, göreceli sonuç, evrenselleştiririlir ve mutlaklaştırılır. Bu bir oyun üretmektir aslında. Oyunun kendisi tamamiyle keyfidir, ama oyunun oynanması için iç kuralları vardır. Her iç kural birbiriyle bağlantılıdır ve o şekilde anlamlıdır. Ancak oyunun bütünlüğü, kendiliği hiçbir şekilde anlamlı değildir, keyfidir.

İkinci olarak, mükemmellik kavramında bir totoloji saklıdır. Yani, insan kendini baz alarak ürettiği mükemmellik kavramını, Tanrı kavramıyla aynılaştırır, sonra yine düşünce oyun üretmeye başlar, bu mükemmel dediği şeyi, bu Tanrı kavramı ile yeniden temellendirir, yani ancak Tanrı bu mükemmelliği yaratabilir der. Oysa, ikisi aynı şeydir ve zaten, temelinde de, kendisini baz alarak elde ettiği göreceli bir değer sözkonusudur.

İşin doğrusu, dünyada hiçbir şey mükemmel değildir. Daha doğrusu bu kavramın gerçekliği yoktur. Yani dünya, ne mükemmeldir ne de na-mükemmeldir. Mükemmellik, salt insanın kendini baz alarak atfettiği bir değerdir. Bu mükemmelliği biz, Tanrı kavramı ile eşitliyoruz, sonra, bu mükemmelliği kanıtlamaya çalışıyoruz. Bu, kanıtlanması istenen bir şeyi kendine başvurarak kanıtlama yöntemidir, yani totolojidir ve içi boş bir önermedir.

Şimdi, bu bakışla, insan, dünya ve evren bir neden olarak görülür. Yemek yiyebilsin diye ağız verilmiştir. Ağız olmak, bir sonuç değildir, bir nedendir diye görülür. Oysa, gerçek tam tersidir, insan olmak, bir ağız sahibi olmak, neden değil sonuçtur.

Evrim teorisi bu ana fikre dayanır. Binbir türlü canlı dünyadaki yaşam koşullarına göre evrimleşmiştir. Canlıların uzuvları, dış uyaranlara karşı gelişmiştir. Örneğin, insanoğlunun suyla olan ilişkisi, insanın bedeni su içsin diye tasarlandığı için örgenleşmemiştir, su var olduğu için ona uyumlu olarak örgenleşmiştir. Su değil de gaz olsaydı ona göre örgenleşecekti.

Bu açıdan, bir taş parçası ile insan arasında fark yoktur. Birisi öyle olmuştur diğeri böyle. Biz sadece, insan olmaya, insan olduğumuz için, gerçekliği olmayan bir şeyler atfediyioruz, ve bütün dünyayı, varlığı kendimizi baz alarak anlamlandırıyoruz, bu anlam da, sadece bizim için bir anlam, yoksa anlam diye bir şey de yok. Yani kendimiz çalıyor kendimiz oynuyoruz.

Tüm mutlakçı insan hakikatleri bu eleştiriden pay alır. Hümanizm ile deizm birbirine karşıttır ama onlar daha bir iç dalgada karşıttır, daha sonraki bir halkada ya da düzlemde, hümanizm de deizm ile aynı asgari müştereklere çıkar. O da insanı bütün anlamlandırmaların merkezine koymaktır. Oysa gerçeklik bu değildir. İnsan da bir atom yığınıdır, her hangi bir varlık diyelim, Mars'taki bir çakıl taşı da. İkisi arasında, kendimizi baz almaz isek, hiçbir fark yoktur, aralarında mükemmellik farkı da yoktur, kendi başlarına mükemmel de değillerdir, neyse odurlar. Neyse odura, insan kendini baz alarak anlamlar yükler, kendi çalar kendi oynar. Duyan da bir şey sanar.

Varolanı ve gerçekliği sonuç yerine neden diye görmek, yaratılış teorisinin dayanağıdır, ama eğer yukarda anlatabildiysem, bu dayanak, temelsizdir. Bir oyundan ibarettir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..