Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Eylül Ekim 2009 siyasi gelişmeler

Konuşmak bile istemediğiniz biriyle barış protokolu imzalamaya zorlanırken tepenizde de dünyanın en büyük devletlerinin dışişleri bakanları dikili duruyorsa bu işte bir sakatlık var demektir. Detayları bilmiyoruz, ama bunun acısı sanırım yakında çıkar.

İmzalar atılırken bayraklara baktım. Avrupa Birliği, Rusya, İsviçre, Türkiye, Ermenistan, ABD ve en solda göremediğim bir veya birkaç bayrak. Protokol İsviçre’de imzalanıyor. O nedenle İsviçre bayrağı var diyelim. Diğer bayraklar, Hillary Clinton, diğer dışişleri bakanları orada ne arıyorlardı? Her zamanki gibi içerikle değil biçimle ilgileniyoruz.

Acaba neler imzalandı? Tarih bilincimiz diyor ki biz böyle çok imza gördük. Yine kendimi bir sömürge ülkesi vatandaşı gibi hissettim. Ben ne kadar değilim desem de onlar öyle görüyor. Sanırım yine ‘hasta adam’ olduk. Siz hiç savaş kazanıp toprak kaybeden ülke biliyor musunuz? Ben biliyorum: Osmanlı Devleti. 1897’de yapılan savaşta Yunanlıları yendik ama onlara toprak verdik. Osmanlı devletinin toprak bütünlüğü o zamanki baş aktör İngiltere’nin ve Fransa’nın güvencesi altındaydı. 1912 Balkan Savaşı çıktığında, bu devletler Osmanlı Devletinin yeneceğinden emin oldukları için savaştan önce ‘Savaştan sonra eski statünün korunacağını’ bildirdiler. Ama Osmanlı Devleti yenilince birdenbire söylediklerini unuttular.

Bu adamların bayrağı, yani Avrupa Birliği bayrağı imza salonundaydı. Ne kazanılıyor bu protokol ile? Ermenistan sınırlarımızı tanımış. Lütfetmiş. Bu protokol imzalanırken Osmanlı Devletinin Ermenilere yaptığı soykırımdan söz edilmemiş. Bu daha sonra söz etmeyecekleri anlamına gelmez. Ayrıca bu aynı zamanda onların uydurduğu bir şeydir. Tehcir olmuştur -bu da iyi bir şey değildir- ama kıyım olmamıştır. Üstelik o zamanlar daha beterini onlar Türklere ve Kürtlere yapmışlardır. Bunu laf olsun diye değil kaynaklara dayanarak söylüyorum (Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam). Biz bu durumda bir şey almış olmuyoruz. Yalnızca bunlar kazanç olarak sayılıyor. Bunun karşılığında ne veriliyor? İki ülke arasındaki sınır açılıyor. İlişkilerin düzeltilmesi, diplomatik ilişkilerin başlaması sağlanıyor. Sınır kapıları 16 yıl önce yapılan savaşla Azerbaycan Karabağ bölgesini kaybedince kapanmış. Şimdi orada değişen bir durum yok. Bölge Ermenistan işgali altında olmaya devam ediyor. Hal böyle olunca Azerbaycan çok gücenecek ve bize güvenemeyeceğini bilecek. Olan şey şu: Bize dediler ki, “Al ağzına bir parmak bal. Tamam, şimdi dön arkanı.” Ermenistan’a hiçbir zaman yaranamayız. Ondan bize dost olmaz ama bu arada Azerbaycan’ı kaybedeceğiz. Bu bizimle onların arasındaki bir durum. Ancak gözden kaçırılmaması gereken başka bir şey var. Azerbaycan, tepkisinde çok haklı sayılmaz. Çünkü K.K.T.C.’nin bağımsızlığını tanımadı. En sıkışık zamanlarımızda Azerbaycan’ı yanımızda görmedik. Bu demektir ki biz aynı ülke değiliz ve farklı kararlar alabiliriz. Azerbaycan K.K.T.C.’yi tanısaydı, hep bizimle olduğunu gösterseydi de biz onları satsaydık bu çok kötü olurdu. Şimdi Kıbrıs elden gidiyor. Bu arada onlar bunu düşünmeliydiler. Şimdi protokolün anlaşma sayılabilmesi için T.B.M.M.’den geçmesi gerekiyor. Belki bir şans daha vardır. Ne dersiniz?

12.Ekim.2009

Kurtlar Vadisi’nin sondan bir önceki bölümünde Amerikalı ajan bir toplantıda ortaya bir harita açtı. Yeni sınırlarıyla bir Ortadoğu haritası. (Bu harita’nın bir benzerini aşağıdaki sayfada bulabilirsiniz) http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=198545 Toplantıda Araplar, Türkler, Kürtler, mezhep liderleri var. Haritada aynı renkle tek devlet olarak Balkanlardan Basra körfezine uzanan bir bölge gösterilmiş. Toplantıya katılanlardan biri “Bu, ” diyor, “neredeyse Osmanlı Devleti haritası.” Ama Filistin, yani İsrail yok. “Evet, ” diyor Amerikalı, “ama hepiniz kendi bölgenizi yöneteceksiniz. Bir federe birlik olacak bu devlet.” “Peki ya Azerbaycan?” diye soruyor biri. “O, hangi cephede yer alacağına karar verecek. Bizim mi, Rusya’nın mı.”

İnternette haritalar dolaşıyor ancak burada gösterilen harita biraz farklı. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında düşünülebilir. Dizinin açılış jeneriğinde “Bu dizide geçen kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünüdür” diye bir yazı geçiyor. Ben gerçeğin nerede bittiğini, hayalin nerede başladığını tam olarak anlayamadım. Anlayan varsa söylesin. Azerbaycan’ın Karabağ’ı için şöyle düşünebiliriz. Azerbaycan şu anda tümüyle Rusya’nın çerçevesi içinde davranıyor. Karabağ Ermenistan, Rusya, Azerbaycan arasında belki bir çözüme ulaşabilir. Ama Amerikalı diyor ki, Azerbaycan orayı geri almak istiyorsa saf değiştirmelidir. Bizim Azerbaycan’la aynı şekilde davranamayışımızın altında da bu yatıyor. Azerbaycan Rusya’nın, Türkiye ABD’nin saflarında. Türkiye bir NATO ülkesi. Bazı ülkelerin ABD’de lobileri var. Bunlar, İsrail, Ermenistan, Yunanistan’dır ve ikisi komşumuzdur. O nedenle Kıbrıs’ta yalnız kalıyoruz, Ermenistan sınır kapısını karşılıksız açıyoruz, Azerbaycan da hiçbir olayda bizimle birlikte hareket etmiyor. Bizim yöneticilerimiz de ABD ne derse onu yapıyor. Korkarım Kıbrıs’ta verdiğimiz şehitlerle kalacağız. Ermenistan’a sınırın açılması da onların isteği. Bunu istemelerinin altında geçen sene yapılan Rusya -Gürcistan savaşı var. Bir petrol boru hattı geçecek ya, Bakü’den Ceyhan’a giden, bu hat Gürcistan’dan geçerse, ABD yolun güvenli olmayacağını gördü. Şimdi Ermenistan’dan geçirmek istiyor. Karabağ konusunu çözmek için AGIT veya Minsk ismi altında bir takım ülkenin katıldığı bir komisyon veya grup kurulmuş. Buna katılan ülkeler, ABD, Rusya, Fransa gibi bilinen ülkeler. Tabi bunların çıkarları doğrultusunda herkes Azerbaycan’ı ezmeye çalışıyor. Karabağ’da referandum istemişler. Türkiye yüz milyarlarca dolar borç altındadır. Rusya da son zamanlarda Türkiye’ye bir parmak bal verme niyetinde. Bu durumda ne Türkiye ne Azerbaycan bağımsız ve ortak davranamıyor. Ne yazık ki ilişkiler –özellikle Rusya’nın sosyalistlikten vazgeçmesinden sonra- yavaş yavaş Abdülhamit dönemine benzemeye başladı. Açın bakın tarih kitaplarını, olayları, yapılanları inceleyin. Her şey neredeyse aynı. Yine gırtlağımıza kadar borca batmışız, yine ülke kamplara ayrılmış. Tek fark İngiltere’nin yerini ABD’nin almış olması. Bir de Ortadoğu’yu ve petrol kaynaklarını çoktan kaybetmişiz. Ama onun yerine de doğal gaz ve petrol boru hatları gelmiş ve geliyor. Çünkü hâlâ dünyanın kesişme noktası üzerindeyiz. Türkiye Önderliğinde Bir Federasyon Türkiye’de ve Ortadoğu’da çok hızlı bir değişim yaşanıyor. Olaylar yürümüyor, sanki koşuyor.

1 aydan daha kısa bir sürede altı büyük olay oldu. 1. Türkiye-Ermenistan Protokolü. Bakü-Ceyhan boru hattı büyük bir olasılıkla Ermenistan üzerinden geçecek. Gerçekte Ermeniler de bizim gibi birkaç kampa ayrılmış durumdadır. Başka halklarla olduğu gibi Ermeni halkı ile de bir sorun yoktur. Nasıl olsun, binlerce yıl bir arada yaşamışız. Onlar da bizim gibi etten kemikten insanlar. Ama sorunların çözümünün –petrol boru hattı yapımı gibi- bu sıralara denk düşmesi anlamlı. (Bu arada protokolde bir madde varmış. Buna göre Türkiye, Ermenistan, -yasalarında soykırım yoktur demek yasak olan- İsviçre ve Fransa’dan oluşan bir komisyon soykırım olup olmadığını araştıracakmış)

2. Suriye ile vizenin kaldırılması. Bu küçük bir olay değil. Çünkü yakın zamana kadar Suriye Hatay üzerinde hak iddia ediyordu. Belki hâlâ ediyordur kim bilir. Türkiye’nin işi belli olmaz. ABD neredeyse Suriye’yi terörist ülke ilan edecekti. Yakın zamanda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer oraya ziyarete gitti ve çok sıcak karşılandı. Pankratlardan biri “Evinize Hoş Geldiniz” şeklindeydi. Şimdi Suriye ile can ciğer kuzu sarması olduk. Antakyalıyım ama bir kez olsun Halep’e gitmedim. Şimdi Antakya’ya gittiğimde ilk işim oraya da gitmek olacak.

3. Irak ile 48 antlaşmanın yapılması. Neler imzalandı yine bilmiyoruz ama yüzler gülüyor. Bu antlaşmalar Irak Kürtlerini de içeriyor. Barzani Türkiye ile kış bitti, artık bahar başladı diyor. Ancak ben eskiden beri Irak Kürtleri ile Türkiye’nin çıkarlarının neredeyse aynı olduğunu savunuyorum. Zaten şu anda bir çok Türk firması Irak’ta Araplarla da Kürtlerle de iş yapıyor. Başbakanımız Kerkük kentinin özel statüde olmasını isteyebiliyor.

4. İsrail’in Anadolu Kartalı tatbikatından çıkarılması. TRT1’de gösterilern ‘Ayrılık’ isimli dizi havanın gerilmesine tuz biber ekti. İzlemedim ama burada İsrail askerlerinin Filistinli çocukları vurması gösterilmiş. Türkiye Araplara sevimli görünecekse İsrail’den biraz uzaklaşmış gibi görünmesi daha iyi olur.

5. ABD’de PKK yöneticilerinin uyuşturucu kaçakçısı olduğunun söylenmesi. ABD Dışişleri Bakanlığı, Hazine Bakanlığı’nın, terör örgütü PKK’nın lider kadrosunda yer alan Murat Karayılan, Ali Rıza Altun ve Zübeyir Aydar’ı, ‘Uyuşturucu Kaçakçısı’ ilan edildiklerini ABD’de bulunan mal varlıklarının dondurulmasına karar verildiğini açıkladı… ABD belki de artıları eksileri tartıya koydu ve bu seçenek ağır bastı. Belki başka bir yerde daha büyük bir çıkar gördü. Açılım sözünden pek hoşlanmıyorum fakat buna bağlı olarak Abdullah Öcalan’ın emriyle bir takım PKK’lının teslim olacağı söyleniyor.

6. Rusya Türkiye ile bir takım enerji antlaşmaları imzalanması. Neler hakkında anlaşmaya varıldı yine bilmiyoruz. Rusya’dan gelen bir doğal gaz boru hattı zaten var. Türkmenistan’dan gelecek ve Avrupa’ya gidecek olan enerji hattı nereden geçecek? Bu tablo akla Büyük Ortadoğu Projesi’ni ve başka şeyleri getiriyor. ABD’den politikası gereği bütünleştirici değil dağıtıcı ve parçalayıcı olması beklenir. Acaba ABD’nin böyle davranmasının sebebi ne? ABD Büyük Ortadoğu Projesi’nden ne gibi bir çıkar bekliyor? ABD Irak’ta başarılı oldu mu? Irak’ın bölünmesi ABD’ye yaradı mı? Yoksa çoğunluğu Şii olan Irak halkı şimdi nükleer silah peşinde olan İran’a mı eğilim gösteriyor? ABD burada kurduğu hükümetle imzaları attı, petrol gelirini bağladı. Ama petrol bölgelerinin kalıcı güvenliğini sağlayabildi mi, yoksa dengeler pamuk ipliğine bağlı olarak mı duruyor? ABD buradan çıktığında ne olacak? 77 ülkeyi kapsayan BOP, Büyük Ortadoğu Projesi olacaksa bir yerden başlaması gerekiyor. Belki de başlangıcı budur. Şunu da söylemeliyim. BOP iki şeye hizmet eder. Bir tanesi tümüyle –komünist olması, olmaması önemli değil- Rusya’ya karşı olmasıdır. Bundan başka daha küçük çapta olaylar var. Makedonya’da Türkçe seçmeli ders olarak kabul edilmiş. Yugoslavya iç savaşında Türkiye NATO (galiba KFOR idi) gücü olarak Kosova’ya girdiğinde halkın nasıl Türk bayraklarıyla karşıladığı hatırlardadır. Türkçe Moskova’da Rusça’dan sonra ikinci dildir. ABD Türkiye’yi Afganistan’a bulaştırmak istiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri şu anda dünyada yaklaşık 16 ayrı ülkede görev yapıyor. Bir süre sonra Türkiye üzerinden enerji boru hatları geçen bir ülke olacak. Burada yaşanacak bir istikrarsızlık- örneğin yeni bir Kürt devletinin kurulması gibi- bütün dünyayı etkileyebilecek. Türkiye’nin de içinde bulunacağı ve geçmişten gelen bağlarla her kesime yakın olması nedeniyle yönlendireceği bir federasyon, bölgede uzun süreli bir düzen sağlayabilir. ABD direkt olarak girmese de Türkiye aracılığı ile bölgeye hakim olabilecektir. Sanırım düşünce budur. Bunların üzerinde bir de ılımlı Müslümanlık elbisesi var. Eskiden Osmanlı ama şimdi bize göre farklı milletlerden olan bu insanlarla bir federasyon oluşturabilmek için büyüklerimiz bize böyle bir elbise uygun görmüşler. 50’li yıllarda, Kore Savaşı sıralarında Dalles isimli bir Amerikalı ‘bütün iyi niyetiyle’ Türk Askeri’ni övmek için söylediği “çok masrafsız, günlük masrafı 23 cent’i aşmıyor, ” sözü üzerine Nazım Hikmet 1953’te bir şiir yazmış ve bu şiir nedeniyle, Türk askerine 23 sentlik asker dedi diye vatan haini ilan edilmiş. Konuyu dağıtmamak için buraya hepsini yazmayacağım. Ancak son dizelerinden alıntı yapmak istiyorum. … O tornacı Hasan köylü Mehmet öğretmen Ali’dir
Kaya gibi yumruğunun son ustalığı
1922 yılı 9 eylülüdür
Dedim ya Mister Dalles
Herhalde bütün bunları sizden gizlediler
Ucuzdur vardır illeti
Hani şaşmayın
Yarın çok pahalıya mal olursa size
Bu 23 sentlik asker
Yani benim fakir cesur çalışkan milletim
Her millet gibi büyük Türk milleti

Ben elbette ki Gazze’de yok olmakta olan insanlardan yanayım. Antakyalı olmam nedeniyle -Türk’üm ama- bölge insanlarına, Suriyelilere özel bir sevgim var. 3 yıl Diyarbakır’da, 6 ay Erbil’de çalıştım. Kürtleri de çok iyi tanırım. Hrant Dink’in öldürülmesine çok üzüldüm. Azeri türkülerini çok severim. Bir teyzemin çocukları Ahıska Türklerindendir. Bütün bunlar toplandığı zaman ortaya Anadolu insanının coğrafyası çıkar. Güzel güzel yaşamak varken neden didişelim değil mi? Eğer olursa ben böyle bir federasyona karşı değilim. Ama iş iyi niyetli düşünmekle olmuyor. Türkiye’nin milyarlarca dolar borcu var, iç barış sorunu var, 94 yıldır süren bir soykırım davası var, Kıbrıs sorunu var, milliyetçi duyguları var, bulunduğu blokta yer alan düşmanları, tam tersine yer almayan dostları var. Sonuca ulaşmak için bütün bu sorunların çözülmesi gerekiyor. Asıl en büyük soru, ABD bilinenlerden başka ne amaçlıyor? Aşağıdaki maddelere de bakalım.

http://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Ortado%C4%9Fu_Projesi

http://skyturkvngenc.wordpress.com/2009/01/19/nazim-hikmet-uzerine-bir-yorum-ve-bir-yazi/

19.Ekim.2009

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..