Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '14

 
Kategori
Tarih
 

Farklılaşma ne zaman başladı?

Farklılaşma ne zaman başladı?
 

Farklılaşmanın (benimseme-benimsememe) nedenleri ayrıntılı olarak ileride incelenecektir. Tarihe baktığımızda ayrışmanın cumhuriyetten çok önce başladığını söylemek mümkündür. Halil İNALCIK' a göre;

"Osmanlı Devleti Bizans Uç (Serhad) bölgesinde ortaya çıktığı zaman, daha Orhan (1324-1362) döneminde bugünkü çatışmaya benzer bir ayrılık ve çatışmanın ilk izleri göründü. Devleti idare edenler, halk kitaplarında, Anonim Tevarih'te, Frenkleşme ile, İslam'a aykırı fiiller işlemekle suçlanıyordu. Başka ifade ile, bürokrasi ile halk tutuculuk konusunda karşı karşıya gelmişlerdi. Anonim halk tarihleri, idareciler Frengi taklit ederek sakallarını kırkıyorlar, diye yazıyordu. O zaman bazı padişahlar sakallı bazıları matruş idi, sakalı olmayanı tam Müslüman saymazlardı.

(Halil İNALCIK " OSMANLI " Sayfa 124.)

 

Metin HEPER' e göre;

"Osmanlı-Türk devletinde özellikle kuruluş devrinin sonlarına doğru, dinsel kurallar siyasal kurallara egemen olmuş, yahut daha doğru bir deyişle, dinsel kurallar siyasal kuralları oluşturmuştur."

"Cumhuriyet, Osmanlı-Türk siyasal normları üzerindeki değişmez, emredici İslami ilkelerin etkisini ortadan kaldırırken söz konusu normlar bu defa laik fakat yine bir anlamda emredici başka tür ilkelerin etkisi altına girdi. Milliyetçilik ve diğer ilkeler. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ile yeni rejimin siyasi felsefesi, dine karşı değilse de, dinsel olmayan yoğun bir milliyetçilik ilkesi etrafında gelişti. Yeni gelişen düşünsel sistem, din gibi kapsamlı ve emredici bir siyasal kurumdan arta kalan boşluğu doldurmak zorunda olduğundan, değiştirmeye çalıştığı sistemin özelliklerine büründü; onun kadar kapsamlı olmasa bile benzer bir biçimde emredici oldu."

"Böylece 1920'ler ve 1930'larda *Büyük Değişim* yahut *Toptan Modernleşme* şeklinde de adlandırılan gelişim içinde emredici ve dini normatif sistemin yerini laik ve fakat yine belli bir ölçüde emredici başka bir normatif sistem alıyordu. Bu hali ile yeni normatif sistem de genellikle değişime kapalı ve yapısal-işlevsel-farklılaşmanın gereksinimlerini karşılayamaz durumda idi"

(Metin HEPER. " BÜROKRATİK YÖNETİM GELENEĞİ" SAYFA 18)

*Ertelenen demokrasi

Cumhuriyetin coşku dönemi sona erince vatandaşlar arasındaki farklılaşmaların görünür olmaya başladığını daha önce konuşmuştuk. Değiştirmeye çalıştığı emredici İslami değerler sisteminin yerine geçmeye çalışan laik sistem, anılan farklılaşmalara sosyolojik çözüm üretememiş, kendisi de emredici nitelikte olduğu için baskı ve zorlamalara başvurmaya başlamıştır. Yeni yöneticiler cumhuriyetin varlığının tehlikeye gireceği endişesiyle demokratikleşmesini sürekli olarak ertelemişlerdir. Demokrasinin vatandaşların tümünün ortak iradesine dayanması gerektiği göz ardı edilmiş, demokrasiye geçmek için tüm vatandaşların benzer düşüncelere sahip olması gerektiği düşünülmüştür. Erteleme ihtiyacı bugüne kadar devam etmiştir. Bu yanlış yaklaşım değişmediği sürece de devam edecektir. Bir ülkede yaşayan vatandaşların her konuda aynı düşünce ve yaklaşımda olmaları mümkün değildir, gerekli de değildir. Demokrasi farklılıkları herkesin menfaatine uygun bir noktada buluşturmak için vardır.

Bu erteleme kararı sonucu millet iradesinin ortaya çıkması hep engellenmiştir. Bu irade ortaya çıkarılmadığı halde sanki çıkarılmış gibi kullanılmıştır. Kullanılan irade doğal olarak milletin değil başkalarının iradesi olmuştur. Belirli zümreler cumhuriyet kurulduğundan beri kendi iradelerini milletin iradesi olarak göstermeyi başarabilmişlerdir.

*Halkın beğenilmeyen iradesi

Geride kalan doksan yılda demokrasiyi şeklen de olsa sürdürme ihtiyacı nedeniyle, zorunluluktan, seçimden seçime milletin oyuna başvurulmuştur. Bu durumlarda ortaya çıkan irade beğenilmemiş, küçümsenmiş ve saygı duyulmamıştır. Milletten kendi iradesini değil başkalarının hoşuna gidecek ve aferini hak edecek bir irade ortaya koyması istenmiştir.

Her millet ancak kendi kültürüne dayalı, kendi özünde mevcut iradeyi ortaya koyabilir. Demokraside hiç kimse halkın iradesini değerlendirme ve yargılama hakkına sahip değildir. Esas olan bu iradenin özgür bir şekilde baskısız, hilesiz-hurdasız, bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamaktır.

Demokrasimizin önündeki temel engelin yaşam tarzlarımızdaki farklılaşma ve bunun siyasete yansıtılması kolaycılığı olduğu görüşümü tekrar vurgulamak istiyorum. Temel sorunumuz olan farklılaşmayı yaratan nedenleri incelersek huzur içinde birlikte yaşamamıza katkısı olur diye düşünüyorum.

Ayrışmanın nedenlerini irdelemeye başlayalım...

 

 

                 

 
Toplam blog
: 82
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.05.13
 
 

Emekli pilotum. 1950 yılında Polatlı Çekirdeksiz köyünde doğdum. İlkokulu köyde ve Polatlı'da, li..