- Kategori
- Futbol
Fatih Terim’in kitabında yazmayan, kaderinde yazılan...
Bilineni söylemek, marifet değildir.
Sözgelimi Fatih Terim istifa etmez, demek, Fatih Terim’in “huyu”nu bilmekten başka bir şey değildir. Çünkü Fatih Terim’in geçmişinde “istifa” yoktur. Çünkü o, kendi deyişiyle, ödün vermez, sözünden dönmez, kısacası “pes” etmez!.
EURO 2016’da İspanya yenilgisi sonrası, Çek Cumhuriyeti maçı öncesi söyledikleri içinde geçen “gerekeni yapacağım” demekten yola çıkanlar, “istifa geliyor” sandılar. O günlerde biz, "Reklamlarda biz varız, sahada biz yokuz!." başlıklı yazımızda dedik ki:
Fatih Terim, gerekeni yapacakmış!.
Anlaşılan, Çek Cumhuriyeti maçına farklı bir kadroyla çıkacak. Yoksa siz, gerekeni yapacağım diyen Fatih Terim'in, son maçtan sonra, “Türk milleti adına, gururla yürüttüğüm..... Milli Takım’ı bırakıyorum” diyeceğini mi sandınız? Sandığınız an, yanıldınız demektir. Çünkü Fatih Terim, maç sonrası konuşmalarında daha ilk cümlesinde “Futbolculuğumda, teknik direktörlüğümde bırakan, terk eden, vazgeçen olmadım” dedi.
(Özellikle Arda Turan, Burak Yılmaz, Selçuk İnan'ın, 2018 Dünya Kupası grup maçları kadrosunda niye olamadığına şaşanlar, “gerekenin” ne olduğunu “istifa” diye anlayanlardı.)
*****
“Bırakmayı, erken bırakmayı, vazgeçmeyi kabul etmeme”, Fatih Terim’in kitabında “istifa” kavramının olmadığını anlatır.
Kitabında “istifa etmek” yazmayan Fatih Terim’in kaderinde, "görevden allınma", medyamızın diliyle “kovulmak” vardır.
Kanıt için iki çarpıcı örnek yeter:
Ünal Aysal dönemi. Aysal, Fatih Terim’i “eleman” olarak görüyor. Medyamızın, hangi akla hizmetse, teknik direktörlere “patron” unvanı bağışladı bir ülkede, “eleman”, hakaretten sayıldı.
Ve bir gün, Fatih Terim, Florya'da takımla çalışırken, kızından görevine son verildiğini öğrenir.
Saygısızlık diye adlanacak karar, gelip Fatih Terim’i bulmuştur.
Fatih Terim, Milan’da da benzer bir durumla karşılaşmıştı. Bir seminer için geldiği İstanbul’dan İtalya’ya dönmek için gittiği Atatürk Havaalanı’nda görevine son verildiğini öğrenir.
Görevine son verilmesini “meslek hayatına aykırı” bulan Terim, bunu zaten beklediğini dile getirir.
*****
Sona doğru...
“Futbolculuğumda, teknik direktörlüğümde bırakan, terk eden, vazgeçen olmadım” diyenden, gidiş iyi değil diye, “istifa” istemek, boş adam işidir!. Öte yandan, “geleceğin takımını kuruyor” demek de, Milli Takım’ı, “kent takımı” görmekten başka bir şey değildir. Çünkü Milli Takım, futbolcu yetiştirmez. Milli Takım’a alınması gerekenler, yetişmiş ya da oynadığı takımda parlayan “genç yetenekler”dir. Kuşkusuz, seçimler, yerinde olmalı, kayırmacı olmamalı.
Kendi takımlarında başarılı, ama Milli Takım’da başarısız gözükenler varsa, sorun, onlarda değildir.
Önemli olan, kişilerin dün ne oldukları değil, bugün ne oldukları / yaptıkları, bugünkü düzeyleridir.
Sözün kısası, takım teknik direktörü ile Milli Takım teknik direktörüne farklı bakmak gerekir. İkincisi için, takım milletin olduğuna göre, her futbolsever yurttaşın eleştirel bakışla söz söyleme hakkı vardır.
Yurttaşın gördüğünü, millet adına görev alanlar/ verenler görmüyorsa, sorun derindedir. O zaman biz, derine inmeden, sorunu sorunla çözmeyi marifet sayanları baş başa bırakarak bitirelim.
Son söz:
Kişiye, asıl görevinin dışında başka görevler yüklenirse, kişi, zamanla "yük" olur.
https://www.facebook.com/turgutcelik
https://twitter.com/#!/turgutcelik