Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '08

 
Kategori
Güncel
 

Faydasız tartışmalar

Faydasız tartışmalar
 

Gerilimin yararı


Muhalefetin eleştirilerinin, meclisi ve iktidar partisini aşıp, Türk Silahlı Kuvvetlerine kadar ulaşması, askerleri oldukça rahatsız etmiş görünüyor. Konuyla ilgili Genel Kurmay açıklamasında yer alan aşağıdaki iki cümle bunu doğruluyor.

"TSK, 24 yıldan bu yana süren terörle mücadele sürecinde, ilk defa anlamsız saldırılara hedef yapılmak istenmektedir. Bu saldırılar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadele azmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir"

Milli kimliği ile öne çıkan MHP'nin ve devlet partisi görünümündeki CHP'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yüksek perdeden eleştirmeleri, "farklı bir döneme girdiğimizi gösteriyor" desek yanlış olmayacaktır. Eskiden Genel Kurmay, ağzını açanı veya yaptıklarını beğenmediğini, "tokat gibi cevaplar" vererek sustururdu. Daha doğrusu medyamız, mezkur açıklamaları birer şamar haline getirir, memnuniyetle ve olanca sertliğiyle muhataplarının yüzüne indirirdi.

Bu kez ortaya, "aşağı tükünsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" vaziyeti çıktığı için, basın bile nasıl bir yol izleyeceğini şaşırdı. Boşlukta kalan polemik uzadıkça uzadı, tokat haline getirilemediğinden, seyirlik bir düelloya dönüştü..

Eleştirilerin iktidar partisine yönelik olduğu anlatılmaya çalışılsa da, sarfedilen cümlelerin gösterdiği istikamet, askerleri işaret ediyordu. Nitekim Bahçeli, yaptığı son açıklamada bir yandan, "bu konudaki tenkitlere cevap vermesi gereken hükümettir" derken diğer yandan, "Hiç kimse, muhatabı olmadığı konularda durumdan vazife çıkarmaya çalışmamalıdır" demeyi de ihmal etmiyordu.

Deniz Baykal ise, sanki ondan aşağı kalmadığını göstermek istercesine, "Muhatabımız Başbakan'dır. Kimse araya girmek için özel bir gayret sergilemesin. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tartışmaların dışında tutmak sadece siyasilerin görevi değildir. Hakaret ederek haklılığınızı kanıtlayamazsınız. Tam tersine hakaret, haksızlığın karinesidir" diyerek, sözlerinin hedefini göstermiş oluyordu .

Liberaller, dindarlar ve sosyalistler, ordunun devlet yönetimindeki etkisinden duydukları rahatsızlığı, köşe yazılarında dile getirirken bile, bu kadar sert ve cesur davranamamışlardı. Buna rağmen bir kısmı, mahkemelerde hesap vermek zorunda kalmışlardır. Şu andaki tartışma ise, askerin asıl göreviyle ilgilidir ve daha ciddiye alınacak niteliktedir.

Aslında demokratik bir ülkede, herkesin yanlış gördüklerini tenkit etme hakkı olmalıdır. Bunlar asla dava konusu yapılmamalıdır ama yapılmıştır. 28 şubat (1997) ta yazarlar, uydurma ifadelerle andıçlanarak gazetelerinden uzaklaştırılmıştır.

Garip olan, dün; "ordu yönetimden elini çeksin" dediği için yargılananlara sırt çevirip askere toz kondurmayanların, bu gün aynı duruma düşmeleridir. Şimdi geçmiştki olanlara bakıp, "madem ötekiler eleştirilerinin bedelini ödedi, bunlar da ödemeli" mi demeliyiz. Asla! Fakat işgal edilen kurumsal ve siyasi pozisyonların, açıklamaları edep dairesinin dışına çekmesine, aklı teslim alıp eleştirileri saldırıya dönüştürmesine fırsat vermemelidir.

Ayrıca iki siyasi partinin, orduya yönelik eleştirilerinin altında aynı maksadın yattığını da zannetmiyorum.

Kanaatimce MHP olaya, daha milli ve daha erkeksi bir açıdan bakmaktadır. Genel Kurmay'ın açıklamalarındaki içeriğin, PKK'yı savaşılan düzenli bir ordu gibi gösterdiğini düşünmekte ve bu beyanları silahlı kuvvetlere yakıştıramamaktadır.

Diğer taraftan, erken çekilmenin üzerine düşen Amerikan gölgesinden de rahatsızdır. Kısacası MHP'nin eleştirilerindeki ana tema, "milli onur" üzerine oturmaktadır. Acaba "milli onur" nasıl bir şeydir? Herkese kafa tutmak mıdır? Kimseye "evet" dememek midir? Avrupa ülkelerinden mülk almayı, dernek ve vakıf kurmayı hak görüp, aynı şeyi bizde yapmak isteyenleri, "sömürgeci" saymak mıdır?

Önceleri Kuzey Irak'a girmemize şiddetle karşı çıkan koskocaman Amerika bile sonunda, buna rıza göstermiştir. Bu bize, bağımsızlığın "yani milli onurun, " diklenerek, herekese kafa tutarak değil, akıllı ve ölçülü siyasetle korunabileceğini göstermektedir. Acaba yanlış mı düşünüyorum?

CHP'nin ordu ile köprüleri atmasının görünen sebebi, "Amerikan baskısı ile Kuzey Irak'tan zamansız çekilme" gibi yansıtılsa da bence, esas neden bu değildir. Muhtemelen bu, türban meselesiyle ilgili bir kırgınlığın ve kızgınlığın sonucudur. Genel Kurmay bu defa, her zamanki gibi davranmamış, başörtüsü konusunda destek çıkıyor görüntüsü vermemiştir. İnternet sitesinde muhtıra yayınlayarak veya sert açıklamalar yaparak, CHP'nin arkasında olduğunu hissettirmemiştir.

Kısacası Baykal ve bağlıları türban davasında yalnız bırakılmışlardır. Onlar da tavır koyarak, bunun acısını çıkarmaya çalışmaktadırlar. Eğer bir de Anayasa Mahkemesi'nden arzularına uygun bir karar çıkmazsa artık, "varlık sebepleri" sorgulanabilir hale gelecektir. İdiaları halk tarafından, dayandığı kurumlar tarafından kabul görmeyen bir partinin varlığının, ne gibi bir faydası olabilir ki?

Doğrusu CHP, değerlerimize ters düşen mevcut yapısıyla halktan destek alamamaktadır. 22 temmuz seçimleriyle bu ispatlanmıştır. Güç aldığı kurumsal yapılar da ardından çekildiğinde, ya CHP mecburen değişecek veya küllerinden yeni bir parti doğacaktır.

CHP, yürüttüğü siyasetin kendini, hukuku ve toplumsal değerleri aşındırdığının bir türlü farkına varamamaktadır. Başörtüsü serbestliği için çıkarılan kanunun iptali için mahkemeye başvurarak toplumla sürdürdüğü kavgaya, Kuzey Irak'tan erken çekilmeyi bahane ederek, askeri de ilave etmiştir . Artık iki cephede birden savaşmaktadır. Allah sonumuzu hayreyleye...

Resim: www.payidar.net/attachments/karikatur-sanati-...

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..