- Kategori
- Futbol
Fenerbahçe'nin oyun sistemi, kadro yapısına uygun mu ?

CATENACCIO
Fenerbahçe’nin bugün hemen herkes tarafından kabul edilen saha içindeki performans sorununa çözüm olarak genel kanı transfer yapılarak sorunun giderilebileceğidir. Ancak tek bir futbolcu ile mevcut sorunlar çözüme kavuşmaz. Dün sorunların neler olduğunu yazmıştım. Bu yazıda ise sistemin uygunluğunu incelemeye çalışacağım. Dün akşam Aykut Kocaman´ın "çözümü transferde aramamak lazım" sözlerine de katılıyorum. Elbette orta sahada Baroni-Topal ikilisi‚ Fenerbahçe seviyesindeki bir takımın, özellikle de uluslararası hedefleri dikkate alınırsa yetersiz. Ona itirazım yok. Ama bir transferle oyun karakterinin değişeceğini sanmak da hayalcilik. Fenerbahçe´nin sıkıntısı oyun yapısında. Geride bol pasla başla‚ adım adım rakip kaleye git. Bunu yapmak için‚ topu müthiş bir hızla ve tek topla dolaştırmak gerekli. Bunu da günümüzde sadece Barcelona yapabiliyor. O nedenle de Barcelona gibi olmak‚ kısa vadede hayal. (Kısa vade derken 3-5 ay değil‚ 3-5 senedir kastettiğim). Bu anlamda ilginizi çekerse‚ daha önce yazdığım aşağıdaki blogumu okuyabilirsiniz.
http://blog.milliyet.com.tr/barcelona-g ibi-olmak-mumkun-mu--/Blog/?BlogNo=364632
Fenerbahçe´nin uygulamaya çalıştığı sistemde‚ herhangi bir rakibe üstünlük kurma‚ oyun anlayışını kabul ettirme ve oyunu forse etme, akip alana yıkarak bol pozisyonlu bir maç çıkarma şansı yok. Biraz önde basan‚ orta saha bloğu ve hücum bloğunu bütün olarak öne çıkaran her takım‚ eğer biraz da vasatın üstünde fizikli, koşan oyunculara sahipse‚ Fenerbahçe’yi zor duruma düşürecektir. Çünkü uygulamaya çalıştığı sisteme uygun altyapı eğitimi almış oyuncu grubu yok. Hedef, Süper Kupa maçından sonra Aykut Kocaman’ın söylediği ve vazgeçmeyi düşünmediği sistemi uygulamak ise‚ Kuyt tipi Hollanda´da altyapı eğitimini almış isimlerin sayısının takımın 11´i içerisinde en az 7-8 tane olması‚ kalecinizin de isabetli tek pas becerisine sahip olması‚ pas alternatifini artırmak için‚ orta oyuncularının sürekli hareket halinde olması‚ pası verenin "alan şimdi ne yapacak acaba" diye izlemeyip‚ tekrar pas almak için uygun alana hareketlenerek, top ayağındaki takım arkadaşına pas alternatifi sunması ve bunu da 90 dakikanın hemen hemen tamamında yapması gerekir. Fenerbahçe’nin mevcut as oyuncuları arasında ya da ilk 11 ile alternatifleri arasında yer alan Bekir‚ Orhan‚ Egemen‚ Selçuk‚ Baroni‚ Topuz‚ Caner‚ Semih‚ Yobo gibi isimler bunu yapamaz. Yapmaya en ideal isimler Alex ve Kuyt ile Özer´dir. Evet‚ Özer. O´nun da yaşadığı sakatlıklar‚ beyninin ayaklarını sağlıklı ve bizi O´nu transfer etmeye iten günlerdeki gibi koordine edemediği aşikardır. Yani düşündüğünü uygulamada sorun yaşıyor. Bunu aşmak metodik bir çalışma ile mümkün olabilir ancak psikolojik olarak beklentinin üst düzey olduğu Fenerbahçe gibi bir takımda kolay değildir. Mehmet Topal, Krasiç gibi Avrupa deneyimine sahip oyuncular ile, tek pas oyununda zaman zaman başarılı olabilen Gökhan Gönül de belki fazla sırıtmadan sistemi işletebilirler. Ancak geri kalan isimlerin kendilerine mesafeli ve darbeli gelen paslarda topu kontrol edişlerine bakılacak olursa, Aykut Kocaman’ın 3. Yılında da ısrarla uygulamaya çalıştığı sistemin, orta ve üst düzey takımlara karşı işlemesinin mümkün olmadığı görülecektir. Maçların çoğunda ortaya çıkan “daha fazla topa sahip olma istatistiği” ise yanıltıcıdır çünkü söz konusu istatistikte, topun kontrol altında olduğu bölge, genellikle savunma hattı olmakta, rakip alanda topun kontrolü sağlanamadığı gibi, tercih edilen ve uygulanmaya çalışılan bol paslı oyunun aslı amacından çok uzakta seyretmesine neden olmaktadır. Yine bol pas yapmış gibi görünen Fenerbahçe’nin, istatistiğe geçen paslarının tehlike yaratacak bölgede değil de, rakip kaleye uzak bölümlerde olması, amaçtan uzak paslaşmalar olarak kalmasına neden olmaktadır.
Fenerbahçe bugün orta sahaya Xavi´yi de alsa‚ Sneijder´i de alsa‚ sahaya yansıyan oyunda büyük bir değişim yaşanmaz. Oyunu 1-2 oyuncuya göre değil‚ elindeki oyuncuların genel yeteneğine uygun kurmak gereklidir. Önceki akşam oynanan Süper Kupa mücadelesinde dikkat ettiyseniz‚ kendisine gelen topu basit bir şekilde ve tek dokunuşla en boştaki arkadaşına aktarmayı başaran‚ kullanılan hemen her taçta taç atan oyuncuya yaklaşıp‚ gelen tacı pasla takım arkadaşına kazandıran tek isim Kuyt idi. Çünkü bu şekilde eğitildi. Günümüzde yerleşmiş savunmaya hücum ederek gol atmak en zor iştir. Çünkü ortalama her takım artık savunma yapmayı biliyor. Oyuncular savunmada yerleşme şansı bulduğunda‚ nerede durması gerektiğini biliyor. İtalya´da gelişen CATENACCIO‚ İngilizlerin DOOR-BOLT(Kapı-kilit) dediği‚ bazı kesimlerce ise THE CHAIN(Zincir) olarak adlandırılan savunma sistemi‚ rakibi beklemek ve uygun anda topu alıp‚ hızlıca öne doğru oynamaktır. Bu sistemi görüp öğrenen her takım‚ savunmada ihtiyaç duyduğu alan daraltmayı sağlamakta ve pozisyon vermemektedir. Elbette sıfır pozisyon denilemez ama asgariye indirmektedir. Bunu delmeyi başaran‚ Barça tarzı sistemdir. Bunun dışında kazanmak için rakibi ya üstünüze çekecek‚ kendi silahıyla vurmaya çalışacaksınız‚ ya da önde basacak‚ kaybettiğiniz topu en hızlı bir şekilde kazanıp‚ savunma dizilişinden‚ hücum zincirine geçmiş takımı hazırlıksız yakalayarak‚ yerleşme şansı vermeden kapının kilidini kıracaksınız.
Fenerbahçe´nin en hızlı bir şekilde oyun yapısını değiştirmesi‚ alternatif taktikler üretmesi ve buna uygun bir şekilde oynamaya başlaması gereklidir. Bunun‚ dünkü "sistemimizde ısrar edeceğiz" sözleri dikkate alındığında‚ Aykut Kocaman ile gerçekleşmeyeceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle de orta saha transferi şart olmakla birlikte‚ çare olmayacaktır. Hele ki Diarra veya Costa‚ asla Fenerbahçe´nin Topal veya Baroni´ye partner yaparak rahata kavuşacağı, Aykut Kocaman’ın kafasındakileri sahada gerçekleştirmesini sağlayacak isimler değildir. Eğer transfer yapılacaksa, Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan oyuncu tipi, Newcastle´daki Cabaye tarzı bir isimdir. Ama Aykut Kocaman´ın oyuncu yeteneğini keşfetme konusunda bana göre eksikliği‚ Hazard´a takılıp kalınan dönemde 5m euro gibi cüzi bir bedelle(Topal‚ H.Ali‚ Topuz‚ Dia‚ Bienvenu‚ Orhan Şam‚ Sezer‚ Serdar gibi isimler için ödenen bonservis bedellerine bakarak cüzi diyorum) transfer edilebilecek ve ciddi katkı sağlayabilecek bir adamı almak yerine anlamsızca alınması mümkün olmayan Hazard´ın peşinde vakit kaybedilmesine neden olmuştur. Tıpkı Gyan´ın peşinde koşup 15-18m euro bonservis bedelinin gözden çıkarıldığı günlerde, Gyan’ın takım arkadaşı ve hücum hattında partneri olan, sözleşmesinin sezon sonunda sona erecek olması sayesinde bedava alabileceği Sow´u farkedememesi nedeniyle‚ o günlerde bedava alınabilecek bir adamı, Fransa Gol Kralı apoleti taktıktan sonra 10milyon euro bonservis ile aldırması gibi. Bugün en önemli ve Avrupa’nın “zengin” sınıfındaki takımları dahi, her yıl bedelsiz veya cüzi bedelle alınabilecek potansiyelli oyuncuları araştırmaktadır. Çünkü gerek oyuncu ücretleri, gerekse de kulüplerin farklı kaynaklardan gelir elde etmeleriyle para için eskisi kadar kolay oyuncu satmıyor olmaları, UEFA’nın Finansal Fair-play uygulamasının devreye girmesine kısa bir zaman kala kulüpleri ekonomik davranmaya, adımlarını dikkatli atmaya itmektedir. Düne kadar vasat bir Fransız takımı olan Montpellier, stoperi M’Bia’ya talip olan Milan’dan 40 milyon Euro talep edebilmekte, 10-15 milyon Euro gibi rakamları dahi elinin tersiyle itebilmektedir. Bu nedenle de, Fenerbahçe’nin transfer politikasını, yeniden planlaması, oyuncu izleme ekibini, oyuncu yeteneğini ve potansiyelini keşfetme ve doğru tespit etme becerisine sahip kişilerden oluşturması gerekmektedir. Bu şekilde bir yapılanma, kulübün milyon euroları gereksizce harcamasının da önüne geçecektir. Ayrıca isme göre değil, sisteme göre oyuncu transfer edilmesiyle, Dia gibi maliyetli ancak sisteme uyumsuz olması nedeniyle verimsiz transferler de önlenecektir.