- Kategori
- Spor
Fenerbahçe Ülker'in yarattığı hayal kırıklığı

Euroleague’de son yenilgisini Cibona karşısına alan Fenerbahçe sekiz maç sonunda beş yenilgi üç galibiyetle içinde bulunduğu A Grupta dördüncü sırada kaldı.
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da Asvel karşısında aldığı yenilgi ile çok önemli bir avantaj yitirmişti. Biraz dikkatli olmuş ve o maçı kazanmış olsa kuşkusuz gruptan çıkma şansını son maça bırakmamış olurdu. Fenerbahçe’nin bir hafta sonraki rakibi Siena ve sadece grubun değil, Euroleague’in en iddialı takımlarından biri.
Fenerbahçe’nin işi bundan çok zordur. Çünkü görünürdeki en büyük rakip olan Cibona’nın haftaya zayıf Zalgaris’le oynayacak olması çok ciddi bir dezavantaj yaratıyor takımımız için.
2007’deki 100. Yıl şampiyonluğundan sonra alınan radikal karar ile Aydın Örs’ün takımdan uzaklaştırılarak "Avrupa’da Final Four oynayacak bir takım yaratma efsanesi" de sanırım bu sene sona eriyor.
Fenerbahçe’nin sadece ligde değil, Avrupa’da da üst üste aldığı istikrarsız sonuçlar bir anlamda teknik yönetimin sorgulanmasını zorunlu hale getirecektir.
Aslında Fenerbahçe bu sürecin ipuçlarını geçen sene fazlasıyla verdi. İlk on altı takım arasına girmesine karşın dörderli grup maçlarında elenerek turnuvayı tamamlamıştı.
Fenerbahçe’nin Ülker gibi çok önemli bir sponsorla çok ciddi bir işbirliği varken son üç sezondur takımı alıp götürecek transferler gerçekleştirememiş olmasının bu başarısızlıkta etkili olduğunu düşünüyorum. Çeyrek final için oynayan rakiplerinin, yani kafadan ilk sekize girmeye aday takımların büyük bölümü bu işi sıkı tutarak kadrolarını güçlü tutuyorlar. Bu iş fazlasıyla sporcu temeli üzerine yükselmektedir. İdare etmeyi kaldırmamaktadır.
Fenerbahçe’nin Tanjeviç ile takıma kazandırdığı Vidmar ve Preldzic hamlesi oldu. Onun üzerine bir sene sonra Ömer Aşık katıldı. Üç yıl boyunca da ismi olan ama varlığıyla takıma çok önemli katkıları olmayan Amerikalı basketbolcular geldi geçti. Yanlış anlaşılmasın, burada transfer edilen oyuncuların kalitesini, tecrübesini ya da kariyerlerini sorgulamıyorum. Tanjeviç’in de bu anlamda teknik adamlığını sorgulamanın pek anlamı kalmıyor.
Fakat şöyle bir şey var; elinizde ne kadar değerli benzininiz olursa olsun eğer motorunuz efektif verimle çalışmazsa aracınız hızlı gitmez ve çok daha fazla yakıt harcar.
Fenerbahçe’nin üç yıllık dönemdeki göstergeleri de işte bu “verimsizlik” üzerine yoğunlaşmaktadır.
Sezon boyu hiçbir oyuncusu gerekli istikrarı sağlayarak belli bir çizgi üzerinde devamlılık gösterememiştir. Belki bu anlamda Ömer Onan, Damir Mirsc isimlerini kabartarak ön plana çıkarabiliriz; emektardırlar ve birçok maçta Fenerbahçe’nin tutunmasını sağlayan oyuncular olmuşlardır.
Fenerbahçe Ülker’in basketbol şubesi bu anlamda çok ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu sene taraftarın da takıma karşı artık net olarak görülmüş bir soğukluğu da vardır. Şu bir gerçek ki, geçen hafta Ayhan Şahenk salonu Fenerbahçe taraftarı ile dolmuş olsa sonuç böyle olmazdı. Boş salonlar hatırlayacağınız gibi Euroleague’in de tepkisini çekmişti.
Kadro Ömer Aşık’ın da çok ciddi sakatlanması ile artık ciddi alarm sinyalleri vermeye başladı. Avrupa macerası büyük bir ihtimalle tamamlanmak üzere olduğu için yönetimin Türkiye Ligi için yeterli olacağı kanaatiyle takviye yapmayacağını da bekleyebiliriz. Bu takım içindeki ataleti daha da arttıracaktır.
Genç basketbolcuları bulup çıkartarak kendi takımını kurmakla ünlü, yıldız basketbolcularla arasının olmadığını bildiğimiz Tanjeviç’in Fenerbahçe’deki bu üç yılı bu anlamda değerlendirmekten çok uzak kaldığını gözlemledik. Tanjeviç’in Fenerbahçe’ye kazandırdığı tek bir isim sayamıyoruz. Bundan sonraki süreçte neler yaşanacağı da üç aşağı beş yukarı ortadadır.
Her şey bir yana Fenerbahçe’nin ortaya koyduğu basketbol da keyif vermektedir. Fenerbahçe bazı maçları kazanmayı beceremediği için kaybetmiştir ki bu teknik adam yetersizliğinin direkt nedenidir.
Fenerbahçe kuşkusuz Türkiye’de büyük bir ihtimalle ilk dört takım arasına kalıp, belki de final oynamaya yetecek bir kadrosu bulunmaktadır. Ancak bu kadronun zaman zaman kendisinden beklenmeyecek performanslar gösterdiğini de biliyoruz.
Yani bu takım istikrarsızlık sembolü haline gelmiştir.
Uzay Gökerman