- Kategori
- Spor
Rotasyon Aydın'da travma yaratır mı?

Rotasyon yoğunluğu arttırılmış böylesi maçların taktiksel analizi yapılmaz. Başka detaylara bakılır. Kuşkusuz rotasyon denilince aklıma ister istemez Manchester United – Beşiktaş maçı ve İngiliz ekibi geliyor. Aslına bakılırsa iki örnek arasında da benzer bir denklik olduğuna da söyleyebiliriz; renklerine varıncaya kadar.
Sturm Graz takımı Galatasaray’ı en çok zorlayan takım oldu bu grupta. İlk karşılaşmada takımın aslarını, ikincisinde de yedeklerini oldukça yordu ve yendi. Toplamda dört puan aldı.
Galatasaray’ın yedeklerine gelmeden önce asil listede ismi olan futbolcuların bu maçta gösterdikleri performans çok ilginçti. Sturm Graz’ın golünü Emre yoktan var etti. Önce Servet’e asist yaptı, o da topu gitti rakibe verdi ve iki hamlede Galatasaray bir anda kalesinde gol gördü. Maç boyu da hem Servet’in hem de Emre’nin fazlasıyla aksadığını görmek sanırım Galatasaray taraftarının canını sıkmıştır. Emre'nin vücut yapısı da futboldan hızla uzaklaşmaya başlamış.
Defansın sağında ve özellikle solunda oynayan futbolcuların fazla adam kaçırması da belki bu iki emektar oyuncunun hata sayısını arttırdı.
Linderoth sakatsa oynamamalıydı. Yok sakat değilse görüntüsü, kaptırdığı toplar insanın içini dağladı.
Aydın öyle bir pozisyon yakaladı ki; sanırım kendisi için de bir kader anı olabilirdi.
Mutlak bir gol anıydı; kaleciyi de geçti, ancak atamadı. Zaten maç da onun için orada bitti. Burada Aydın’ın kaçırmasından çok o pozisyonda nasıl davranacağını bilememesi dikkat çekiciydi. Baros’un benzer pozisyonları nasıl değerlendiriyor olduğunu özellikle Avrupa Ligi maçlarından hatırlıyoruz. Bu tamamen yetişme, futbol altyapısı ile ilgili bir göstergedir. Aydın kaleci ile karşı karşıya kaldığı an ne yapacağını bilmez bir haldeydi ve üzerine yüklenen ağırlığın altında da ezildi. Umarım Aydın bunu bir travmaya dönüştürmez.
İşte bazen rotasyonlar genç futbolcular için böylesi sonuçlara da dönüşebiliyor.
Ayhan ve Barış her zamanki görüntülerindeydiler; yaratıcılıktan uzak, oyun kuramayan ancak orta sahada topun Galatasaray’da kalmasını sağlayan oyuncular oldu.
Kuşkusuz böylesi bir Galatasaray’ın içinde Keita gerçek kimliğini gösteremezdi. Rijkaard onu maç eksiğini kapatması için Graz’a götürmüştü. Atak organizasyonlarında tek başına ve etkisiz kaldı.
Genç oyuncular için olumlu ya da olumsuz anlamda konuşulacak fazla bir şey yok. İnsanın aklında kalacak bir isim sivrilmedi bu maçta. Bir ay önce Manchester United’ın aynı yaştaki gençlerinin neler yaptığını görünce, Alparslan ve Serdar için insanın içini aydınlatacak fikirler edinmek kolay değil.
Rijkaard Avusturya’ya forvet götürmemiş. O bölgeyi ilk yarı Aydın, ikinci yarı da uzun süre Keita ile doldurmak istedi. Ancak olmadı. Etkili ataklar hep ev sahibi ekipten geldi.
Galatasaray Antalya’da defansı orta sahaya yakın bir bölgede kurmuştu. Bazı pozisyonlarda da ofsayt taktiğini denediler; iki gol gördüler kalelerinde. Açıkçası bu maçta da benzer şeyleri görmek bunun Rijkaard’ın taktiği haline geldiği yönünde bir düşünce yarattı. Burada şu sorunun cevabını arayacağız:
“Galatasaray defansını ileride mi kuruyor yoksa ofsayt taktiği mi uyguluyor?”
Sanırım cevap ne olursa olsun bunu hakkıyla yerine getirecek oyuncu donanımından da yoksun görünüyor.
Bir de böylesi bir oyun stratejisinin ne kadar modern olduğunu da sorgulamak gerekiyor.
Asla bu maçı ölçü alarak almıyoruz sadece aynı futbolcular gibi zihin antrenmanı yapıyoruz.
Sonuç olarak kötü bir rotasyon oldu. Manchester da Beşiktaş’a yenilmişti; ama böyle oynamamıştı değil mi?
Avusturya ekibi bugün Galatasray'a karşı oynayan diğer takımlar gibi biraz dikkatli oynamış olsa böyle küçük farklı bir skorla bitmeyebilirdi bu maç. Rakibin kaçırdıkları aynı zamanda kalitelerinin, güçlerinin, yeteneklerinin ve yapabileceklerinin de kanıtıydı. Gol vuruşu bile fazlasıyla savruk ve tesadüfiydi.
Uzay Gökerman