Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '07

 
Kategori
Aile
 

Filler yalnız ölür ya insanlar?

Filler yalnız ölür ya insanlar?
 

http://rosswarner.com


Askerden sonra köyden ayrılıp, emekli olduktan sonra geri dönmek moda!

O zamandan bu zamana değişmeyen; yıpranmış da olsa çatıları çürümüş, kerpiç evler ve hayaller...

Evlerin tamiratı, ölen anne, babanın köydeki mezarlarının yaptırılması...

Avlu çitlerinin yerini üzeri parmaklıklı duvarların alması...

Ahşap kapının demire dönüştürülmesi, ardından boyanması...

Kuyunun temizlenmesi, dere suyunun kuyu suyunu kirlettiğini görüp; çileden çıkılması.

Yıkılan fırının yerine yenisinin yapılması...

Kümes hayvanları, ekilen çiçekler, domates fideleri…

Köy evinin hiç de alışık olmadığı mobilyalarla evin düzülmesi...

Anılara, çocukluğa, delikanlılığa dönüş...

 

Ne zamana kadar?

Yerleşme işlemi bitip, kahveye çıkılmaya başlayıncaya kadar…

“ Amca hoş geldin”

“ Hoş bulduk ama misafir değilim ki ben!”

“ Misafir değil misin?”

“ Değilim tabi, buralıyım”

“ Kusura bakmayın ilk defa gördüm sizi”

“ Uzun yıllar gelemedik, gelsek de işimizi hallettik döndük... Bak, karşıdaki lacivert demir kapılı evler bizim”

“ Ben kendimi bildim, bileli boş o evler!”

“ Baban kim senin?”

“ Kemal, Çoban Kemal derlerdi, rahmetliye”

“ Baban okul arkadaşım, az mı balık tuttuk beraber, öldüğünden haberim yoktu. Kaç yıl oldu vefat edeli?”

“...Sekiz sene olmuş”

“ Hiç duymadık!”

 

Aynı soruları soran farklı, genç yüzler... Verilen benzer cevaplar…

Her cevap verişte; kah kısa pantolonlu, kah okul önlüklü, unutulduğu zannedilen siyah beyaz yüzler…

Ardından gelen ölüm haberi, yeni duyulan ölümlere duyulan taze elem, taze keder...

 

Kendi doğup büyüdüğü köyde, insanın “kim” olduğunu anlatmaya çalışmasından daha “acı” bir şey var mıdır?

 

Trakya’nın köylerinde gençten yüzler bulmak zor. Gençlerin çoğu kasabada oturuyor, fabrikalarda çalışıyor. Tarla, bağ, bahçe ilk ihtiyaçta satılıp parası ile ya evlenilip, ya son model araba alındığı, büyüklerde hakkın rahmetine kavuştuğu için sık sık gelinmesi içinde bir sebep yok...

 

Kahveye girişinizde, gözlerinizin sigara dumanından yanması geçince, sizi karşılayan, meraklı yaşlı gözler, yıpranmış vücutlar... Bir de masalardan farklı zamanlarda yükselen öksürük sesleri...

 

Müdavimlerin pek çoğunun hikâyesi aynı, askerden sonra kasabaya gidiş, evlilik, çocukların iş güç sahibi olmasının buralarda ki tabiri ile “elinin ekmek tutmasının” beklenmesi, şehir hayatından bıkış. Kadınların köye dönmemek için verdiği mücadele, bir şekilde onlar ikna ediş ya da bir yastıkta geçen onca yıldan sonra kadının çocuklarında kalması!

Yaşlı, emekli adamın yalnızlık hikâyesinin başlaması...

 

Pılının pırtının toplanıp tekrar köye dönülmesi…

Kimlik bunalımının çözülmeye çalışılması...

Masaya her oturana; şehir hayatının rahatlığının, orada verilen yaşam mücadelesinin, kendince kazanılan küçük zaferlerin anlatılması...

Panayır gibi pazarlar, büyük alışveriş merkezleri…

Ardından sorulan ilk soruda çuvallama!

“ Neden döndün be amca o zaman?”

 

 

Fillerin nasıl öldüğünü bilir misiniz?

 

Filler öleceğini önceden hisseder, acı çığlıklar atarak yakındaki bir mağaraya doğru, yalnız ve vakur adımlarla yürümeye başlar. O çığlığı duyan diğer filler de mağaranın ağzına gelir… Yaşlı fil gelen diğer fillerin hepsi ile vedalaşır, son olarak kendi ailesi ile baş başa kalır… Ardından mağaraya girer... Ailesi onun arkasından gelmek ister, diğer filler vücutları ile onlara engel olur... Mağaraya giren fil, son bir acı çığlık daha atar…

 


Velhasıl, filler hayata gözlerini yalnız kapar... 

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..