- Kategori
- Şiir
Firari sevdalar

...
Sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
Herkesin perde perde çekildiği bir akşam
Siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun
Ağzında eriklerin aceleci tadı
Elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası
Bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
Yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor
Aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
Bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen
Uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun.
Uzak dağ köylerine vuran ay ışığı
Kerpiçlerden saraylar kuruyor yoksulluğa
Ne suların ibrişimi ne gökyüzü ne rüzgâr
Sen bende, gözlerinin anne ışığıyla
Bir solgunluktan doğan kocaman bir çocuğu öpüyorsun
Herkesin simsiyah kesildiği bir akşam
Yıldızlarla yedirenk gökyüzünü öpüyorsun.
………………………………Şükrü Erbaş………
Bilemedim zamanın acımasızlığını
Çözemedim hayatın şifresini
Olamadım kadınların sevgilisi
Yaşadım acemi şairler gibi saf
Aradım durdum beni anlatacak kelimeleri
Oysa çoktan tüketilmişti o kelimeler, çoktan
Öğrendim yaşarken
Aşk yakar
...
Sevdim
Aldandım
Sevdim
Aldandım
Yine sevdim yine
...
Yaşadım dağların yamaçlarına koşan rüzgarlar gibi
Yüreğim de bir hüzün inceden inceye
Koştum nerde bir ayrılık varsa oraya
Nerde bir yangın varsa oraya
Sevmesini beceremedim
Aşktan sınıfta kaldım
Oysa çok çalışmıştım hayat dersini
...
Koştum
Vuruldum
Düştüm
Kalktım
Yine koştum, yine
...
Mağlup oldu aşk
Bırakıp gittiler kentleri birer birer
Bırakıp gidemedim yaralı kentimi
Sardım yaralarını, yaralarım kanarken
Oysa aşk kazanırdı her zaman
...
Firar ettim tutuklu yüreklerden
Kuşatılmış aşklardan
Vefasız insanlardan
İhanetle örülmüş zindanlardan
Sevdam kalbimde özgür
Yürüdüm
Yürüdüm
Yürüdüm aşk için