- Kategori
- Kitap
Foucault Sarkacı okumak-05 Şövalyelik Tarikatı'nın kuruluşu

Tapınak Şövalyeleri’nin kuruluş tüzüğünde Kutsal Topraklara giden hacıları koruma amacı yazıyordu. Ancak bu temelde bir askeri örgütlenme değil, dini bir tarikat birlikteliğiydi. Hz. İsa’nın temel inancı ile çelişip çelişmediği bugün hala tartışma konusudur.
Şiddeti meşru müdafaa sayan düşüncenin ürünü Kudüs’teki Kutsal Kabir Kilisesi Tarikatı’nca da benimsenmiş olan, Hippo’lu Augustinus Tüzüğüydü. (1)
Kudüs Kralı Boudouin Tapınak Dağı’nın üzerinde Müslümanların kutsal yapısı Mescidi Aksa’nın bir bölümünü yerleşmeleri için onlara vermişti.
Bir tarafta dini tarikat diğer taraftaysa askeri bir şövalyelik kurumunun birleştirildiği İsa Mesih’in ve Süleyman Tapınağı’nın Yoksul Askerleri o zamana kadar benzeri görülmemiş bir örgüt kurmuş oldular.
Outremer adı verilen yeni krallık Avrupa’dan desteklenen ancak ondan bağımsız bir devletçikti. Devletin bir kralı olduğu gibi kilisenin de başında patrik vardı ve yeni tarikat bu patriğin onayı ile kurulmuştu. Ancak Haçlı Seferlerini düzenleyen Papalık kurumunun tarikata karşı ne tutum takınacağı bir merak konusuydu.
Tarikatın ilk üstadı Payns’lı Hugues Fransa’nın Champagne Kontu Hugues’ün emrindeki bir şövalyeydi; muhtemelen aralarında bir akrabalık bağı da vardı.
Champagne’nın bulunduğu bölge Haçlı Seferleri için konsilin toplandığı Clermont’a oldukça yakın bir yerdi ve dönemin ruhani merkezlerinden biriydi.
Cluny kentinde Benedikten cemaati yaşıyordu. Sert ilkelere bağlı cemaatin bir üyesi olan Molesme’li Robert Citeaux’da 1098’de Cistercium tarikatını kurdu. Robert, Payns’lı Hugues’in yaşadığı Troyes yakınlarında doğmuş, muhtemelen de birbirlerini tanıyorlardı. Robert, Haçlı Seferlerinin öncüsü Papa II. Urbanus’la Cluny Manastırında bir süre birlikte kalmışlardı.
O dönemi canlandırmak çok kolay değil. İnsanlar ya savaşçı ya da din adamı oluyorlardı. Milyonlarca kişiyi etkileyen ve etrafında toplayan bu ismini andığımız din adamlarının iyi birer hatip olduğunu aklımızda tutmalıyız. Bu dönemde din adamlarının belirleyici bir rol üstlenmiş olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.
Birkaç yıl sonra sahne alacak olan “Aziz” Bernard Citeaux’da üç yıl kaldıktan sonra “on iki” keşişle birlikte Champagne Kontu Hugues’ün bağışladığı Wormwood Vadisi’nde bir manastır kurar ve vadinin adını “Işık Vadisi” anlamına gelen “Clairvaux” olarak değiştirir. Clairvaux kısa bir süre içinde önemli bir manyetik çekim alanı yaratacak ve çok sayıda kişinin manastıra dâhil olmasını sağlayacaktır.
Champagne Kontu çok geniş topraklara hükmeden, dini bütün iyi bir Hıristiyan olmalıdır. Haçlı Seferlerine büyük maddi destek vermekle kalmamış, emrindeki şövalyelerin seferlere katılmasını sağlamış, bu bölgede faaliyet gösteren din adamlarına da yukarıda söz ettiğimiz gibi lojistik destek veren topraklar bağışlamıştır.
Bernard, genç yaşından itibaren dini konularda büyük beceri göstermiş, ilham kaynağı olmuş, manastır kurmuş, birçok kişinin bu manastırlara girmesini sağlamış, daha sonra da Azizlik mertebesine yükseltilmiş tarihin çok önemli aktörlerinden biridir. Bu kadar insanı etkilemiş olması yeteneğinin ve başarısının bir göstergesidir.
…yetenekleri ve fırsatları tam olarak birbirine uymuş olağanüstü insanlardan oluşan küçük bir gruba dahildi. Önder, yazar, vaiz ve aziz olarak kişisel cazibesi ve ruhani gücü büyük ve karşı konulmazdı. İnsanlar Avrupa’nın bir ucundan Clairvaux’ya geliyor ve sonra kıtanın dört bir yanına gönderiliyorlardı… Citeaux-Clairvaux kırk yıl boyunca Avrupa’nın ruhani merkezi oldu; bir noktada Aziz Bernard’ın eski keşişleri arasında papa, York başpiskoposu, sayısız kardinal ve piskopos bulunmaktaydı. (2)
Birinci Haçlı Seferlerinin sonunda bir hedeflenen şeye ulaşılmış, Kudüs Serazenlerden geri alınmış, bir krallık kurulmuştu. Artık Avrupa’dan buraya hacılar geliyordu. Ancak hazcılar yollarda öldürülüyor, soyuluyordu.
Tapınak Şövalyeleri bir ihtiyaçtan var olmuştu.
Kısa süre sonra Kudüs Krallığı zayıf düşecektir. Serazenler sürekli tacizde bulunuyor, yeniden güçleniyor, çok ünlü soyluları rehin alıyorlardı. Artık İkinci Sefer bir zorunluluk haline gelmişti.
Outremer Kralı, Tapınak Şövalyeleri’nin üstadı Payns’lı Hugues’ü tekrardan Avrupa’ya gönderdi. Hugues’ün buradaki ilişkileri ve yaptığı çalışmalar Tapınak Şövalyeleri’ne yeni bir vizyon kazandıracaktır.
Az önce Tapınakçıların Kudüs patriği tarafından tanındığı Papa’dan onay almadığını konuşmuştuk. Bu Tarikata üye yazılımını ve bağışları etkiliyor olmalıdır. Outremer Kralı kendisine bağlı bu kurumun kilisenin en yüksek kurumu tarafından onaylanmasından sonra çok daha güçleneceğini tahmin etmiş olabilir. Böylece Avrupa ile Kutsal Topraklar arasında düzenli bir şövalye gücü bağlantısı yaratılmış olacaktır.
Dönemin Papa ve önemli din adamları arasındaki ilişkilerinden de söz etmiştik. Bernard, Champagne Kontunun arazisinde kurmuştu manastırını ve yaptıklarından dinden çok laik işlerle ilgilendiğini ve düzenlediği sonucunu gözlemliyoruz.
Payns’lı Hugues da Tarikata resmiyet kazandırmak için Bernard’ın kapısını çalacaktır.
Konsil 1129’da yeni Champagne Kontu Thibaud’un yaşadığı Troyes da toplanır. Thibaud, Champagne Kontu Hugues’ün yeğeniydi. Hugues ölmeden önce son kez Outremer’e gitmiş ve Tarikata katılmıştı.
Tarikatın biraderleri Payns’lı Hugues, Saint-Omer’li Godefroi, Saint Armand’lı Archambaud, Geoffroi Bisot, Montdidier’li Payen ve Roland kuruşul amaçlarını ve tüzüklerini Konsil’e sundular.
Konsil Tapınak Şövalyeleri’nin varlığını 73 maddelik bir tüzük yazarak kabul eder. Bu tüzüğün Papa II. Honorius tarafından onaylatılması görevini Bernard üstlenir ve “Yeni Şövalyeliğe Övgü” başlıklı risaliyesini kaleme alır.
Papa’nın onayından sonra Tarikat kendisine farklı bir rota mı çizmiştir? Kuruluşunda yer alan tüzüğün dışına çıkıp, bambaşka bir şekle mi girmiştir, yoksa en başından beri amaçlanan şey bu muydu?
Biraz tarihi arka plana girdik. Ancak bu kitabı okumanın zorluklarından biridir.
(1)Tapınak Şövalyeleri S.103 – Piers Paul Read)
(2)Tapınak Şövalyeleri S.110 – Piers Paul Read)
Uzay Gökerman