Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '06

 
Kategori
Resim
 

Gauguin ve altın vücutlu Tahiti kızları...

Ferrari'sini Satan Bilge misali oldukça iyi kazanan bir borsacı iken, resim yapmak uğruna her şeyden vazgeçti Gauguin. Eşi arkasında değildi, neden böyle yapması gerektiğini anlamıyordu. Neden borsacılığı bırakıyordu ki, çocuklar artık nasıl rahat yaşabilirlerdi? Resim yapacaksa işini bıraktığı gibi ailesini de bırakması, tüm bunlardan vazgeçmesi gerekiyordu. Karısını seviyordu Gauguin, hem de çok... Çocuklarını da... Artık onlarla olamayacaktı...

Gauguin olarak hayatı nasıl yaşaması gerektiğini biliyordu artık. Gauguin resim demekti, resim de Gauguin... Karanlık küçük bir atölyede Pisarro, Monet, Sisley gibi ressamların izinde empresyonist resimler yapmaya başladı. Yoksulluk vardı artık onun için, ama umurunda olan tek şey resimdi. Boğazına kadar resime daldı, çıkamazdı artık.

1886’da artık geçimini sağlayamadığı Paris’ten, Kuzey Fransa’da Pont Aven’e giderek insanlardan uzakta ruhuyla işledi resimlerini. Emile Bernard’la tanışınca sentesizm ismini verdikleri bir resim üslubu geliştirdiler. Çağının üç boyuta ulaşmaya hevesli eğiliminin tersine, renkleri iki boyutlu atıp, desenleri kalın çizgilerle çevreleyen bir üsluptu bu.

Sonrasında halk sanatına uygun Britanya resimleri ve Arles’de Van Gogh’la ev arkadaşlığı yapmaları da Gauguin’in hayatındaki önemli noktalardan biriydi. Yalnız, Van Gogh’un sıklıkla yaşadığı ruhsal sıkıntılar ikilinin arasını açtı.

1891’de resimlerini açık artırmaya çıkararak yol parasını denkleştirdiği Tahiti’ye gider ve yerli halkla birlikte her şeyden uzakta huzur içinde yaşadı. Benim en beğendiğim resimleri de Tahiti’de yaptıklarıdır. Huzur, basitlik ve masumiyet bulurum çünkü o resimlerdeki altın vücutlu yerli kızlarda. Gauguin de bunları bulmuştu sanırım Tahiti’de; çünkü kabaran borçları ve ciddileşen hastalıkları nedeniyle buradan ayrılsa da yine ilk fırsatta döndü Tahiti’ye.

14 yaşında, altın vücutlu kızlardan biriydi yeni karısı Pahura; ama eski karısını hep 'asıl kadın' olarak gördü Gauguin ve görüştükleri nadir anlarda hep bir sızı ve özlem hissetti içinde, ona ve çocuklarına dair. Yine de bir an bile pişmanlık duymadı resme adadığı hayatından...

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..