Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '12

 
Kategori
Dünya
 

Geçiş dönemi zorlukları

Geçiş dönemi zorlukları
 

Yeni gelişim düzeylerine geçişte hep küçük krizler etkin olmuştur. Günümüzde ise eğitim, sosyal, finansal ve diğer sistemler gittikçe bozulmaya başladı. Evliliklerin büyük bir kısmı boşanmayla sonuçlanıyor. Yavaşça fakat düzenli bir şekilde yayılan yasa dışı uyuşturucu madde kullanımı, alkolizme baskın çıktı. Bir anda tüm dünyada  terörizm belirgin bir hale geldi.

İnsanlık tedirginlik içinde, çünkü bencil kurallara göre inşa edilmiş ve herkesin sadece kendisi ile meşgul olduğu bir durum hakim: ”Bu senin, bu benim ve sakın bu sınırı geçme.” Herkes kendi özgürlüğünü ve kişisel özel alanını savunuyor. Doğa ise aramızdaki sınırları yok etmek, duvarları yıkmak ve bizim uzak kalmak istediğimiz, hazır olmadığımız, toplu ve ortak yaşam biçimine doğru bizi yöneltmek üzere hareket ediyor.

Egoların derecesi çok küçük iken, insanlar her şeye açıklardı. O dönemlerde, tek bir aile şeklinde, bir köyde yaşayıp yaşamamak pek fark etmezdi. İnsanlar kapılarını kilitlemek zorunda değillerdi ve birbirlerine karşı daha samimi, daha naziktiler. Kocaman bir aile (ebeveynler, çocuklar ve torunlar) bir odayı paylaşabiliyor ve birbirlerinden çekinmiyorlardı.

Günümüzde ise durum farklı. Büyük bir bencillik nedeniyle birbirimizden ayrıyız. Herkes kendine ait ayrı bir oda istiyor, ya bilgisayarın arkasına saklanmaya ya da cep telefonuyla meşgul olmaya gayret ederek diğerleri ile olan bağlantılarını mümkün olduğu kadar aza indirgiyor. İnsanlar artık aile olmak üzere birleşmiyorlar, daha çok cinsellik için beraber olup kısa sürede birbirlerinden uzaklaşıyorlar.

Fakat görünen o ki doğa, bizim birbirimizden kopmamızı önlemek için, bu ayrılıkları ortadan kaldırmaya çalışıyor. Şu an yaşadığımız kriz, bugüne kadar yaşamış olduğumuz krizlerin en büyüğü. Bunu geciktirmek için ise elimizden gelen her şeyi yapmaktayız.

Şu sıralarda ailelerin birbirleriyle bağları kopmuş durumda. Ailelerin çoğu, aile sayılmaz ve hiçbir şekilde kendilerini yeniden düzenlemek ve canlandırmak arzusunda da değiller. Evlenmek istemeyen kişi sayısı her geçen gün artıyor. Bugün aile bireylerinin birbirlerine karşı sevgi ve saygı ile, iyi bir şekilde davrandığı aile yapısı, neredeyse bir eski zaman modeli durumuna düştü.

Diğer bir temel sorun, uyuşturucu sorunudur. Bu çok ciddi sorunla yeterince mücadele etmiyoruz, etkisini artırmasına izin veriyoruz, çünkü içinde yaşadığımız toplum ve bu yaşam, insanları sorunlardan kaçış yolları aramaya itiyor.

Gençliği nasıl yetiştireceğimiz ise bir başka sorun. İnsanlar çocuklarını nasıl yetiştireceklerini, onlara nasıl bakacaklarını bilemiyorlar. Ebeveynlerin büyük çoğunluğu, çocuklarıyla yeterince ilgilenemiyor. Çocuklar artık aileleri ile birlikte büyüyemiyor. Eskisi gibi bir aile bağının olmadığı, nesiller arası mesafenin gittikçe arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Gelecek nesli kaybetmek üzereyiz, fakat kimse onlar için pek endişe duymuyor. Çocuklarımızın yetiştirilme tarzının iyi veya kötü olması durumuna karşı duyarsız kalıyoruz. Çoğumuz durumun farkında değil, problemin özünü bile kavrayamıyor.

Daha önce yaşanmış krizler, henüz bizleri yaşama dair tüm alanlarda iflas etmiş bir zihniyet içinde olduğumuzun farkındalığına ulaştırmadı. Gelişim süreci daima küçük ve zayıf olandan büyük ve güçlü olana doğru etkili olur. Bu çocuklarımızı cezalandırmamıza benzer, yani önce onları ikna etmeye çalışırız, sonra büyük bir kargaşa ortaya çıktığında da onları tehdit ederiz. Bu noktada, hepimiz gayet ciddi bir süreçten geçmekteyiz, bir ölüm kalım meselesi kadar muhim bir durum içindeyiz.

Doğa ile aramızda çok büyük bir çelişkinin olduğu bir süreçten geçiyoruz. Doğada var olan bütünsellik, bizim doğaya ve onun tüm sistemlerine karşıt şekilde davrandığımızı fark etmemizi sağlar. Yani, birbirimizle ve doğayla bağ içerisinde olmamız gerekirken, birlik içinde olmamak için elimizden gelen her şeyi yapmaktayız.

Beraber bağ içinde olmamız gerektiğini ve bunun iyi bir şey olduğunu anlıyoruz, fakat bu duruma nasıl erişebileceğimizi bilemiyoruz. Dünyadaki herkes, eğer insanlar eğitim, teknik ve kültürel sebepler nedeniyle birleşirlerse, tüm bu durumun daha da kolaylaşacağını idrak ediyor. Fakat nasıl egolarımıza karşı zıt davranabiliriz? Bizler bunu yapma yeteneğine pek sahip değiliz.

Burada yatan problem şudur: Eğer insanlık olarak, birlik nosyonunu benimsemez ve birleşmezsek, hepimiz aç kalacağız. Çok basit! Beslenme, barınma, ısınma, güvenlik, sağlık gibi hayatta kalabilmemiz için gereken temel ihtiyaçlarımızı karşılayacak durumda olamayacağız. Doğa bizi o kadar sıkıştırıyor ki eğer doğanın koşullarını karşılayamazsak, beş temel ihtiyacımızı tedarik etmemiz mümkün olamayacak. Çevre bilimi gibi bir kavram, güvenlik koşulumuzun bir parçasıdır. Yiyecek temin etmek ve ekolojik bir çevre sağlamak ve korumak konusunda, dünya genelinde başarısız durumdayız; bu iki koşul birbirine bağımlıdır ve biri diğerini etkiler.

Endişe, korku ve kargaşa, insanoğlunu muhtemelen şiddetli önlemler almaya zorlayacaktır. Eğer doğaya karşı tutumumuzu değiştirmezsek, doğaya karşı olan bu direniş ve karşı koyuş, tüm insanlığı ıstıraba, savaşlara, yıkıma ve yok olmaya doğru götürecektir. Hayatta kalabilme şansımızı tekrar, ciddi olarak değerlendirirsek, bunu sağlamak için birleşmemiz gerektiğini anlayacağız. Ancak bu anlayış ile “insan” seviyesine ulaşabiliriz.

 
Toplam blog
: 78
: 427
Kayıt tarihi
: 01.11.11
 
 

Yaşam yolculuğu hepimizi farklı duraklarda indiriyor. Bu duraklara varmak için çeşitli eğitimler ..