Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Şubat '13

 
Kategori
Tarih
 

Geçmişiyle yüzleşmeyenler, aydınlık bir geleceğe, asla adım atamazlar..!

Geçmişiyle yüzleşmeyenler, aydınlık bir geleceğe, asla adım atamazlar..!
 

Maraş katliamında duvara yazılan bir yazı


Tarihe olan merakım daha ilkokul yıllarında başladı. O yıllarda radyoda yayınlanan okul radyosu programlarını ilgiyle dinlerdim. Ortaokul ve lise yıllarına daha konular işlenmeden ben ders kitaplarını adeta ezberlerdim. Tarihi zayıf olan arkadaşlar imtihanlarda çevremde kümelenir benden kopya çekmeye çalışırlardı.

Okul radyosu programında celali isyanlarının Kuyucu Murat tarafından nasıl bastırıldığı ve hatta Kuyucu Murat’ın 7 yaşındaki bir sabiyi devletin bekası için kendi elleriyle nasıl boynunu kırarak kuyuya attığı hamasi biçimde Kuyucu Murat’ın yüceltilerek anlatılması tüylerimi diken diken etmişti.

Düşünün ki boynu kırılarak kuyuya atılan 7 yaşında bir sabiydi. Programı dinlerken gözlerimin dolduğu ve içimin bir tuhaf olduğu hala dün gibi aklımdadır. İşte o günden beri benim tarihe bakışım, hiçbir zaman mensubu olduğum Türk Milleti gibi olmadı.

İşte benim tarih yazılarım hala merakla alıp okuduğum tarih kitaplarından edindiğim ve muhakkak farklı tarih kaynaklarıyla bu bilgilerin sağlamasını yaparak eleştirel değerlendirmelerin sonucu oluştu. Yazılarımda interneti terci etmiyorum. Zaten internette var olan ve pekte güvenilmeyecek bilgilerin yazılarak tekrar internete verilmesi benim yazarlık anlayışımla kesinlikle uyuşmaz.

İşte bu yüzden okuyucunun birkaç dakikada okuduğu bir tarih yazım, en az yarım gün ve bazen bir hafta sonunu verdiğim emeğimin sonucunda oluşur. İnanın ekonomi yazmak bana tarihten çok daha kolay geliyor. Çünkü ekonomi sürekli güncel ve yazacak konu da bayağı çok.

Tarihin hamasi ve destansı bir üslupla aslında hiç olmamış hikâyeler ve menkıbelerle doldurulması insanların tarih anlayışını belli amaçlar için dumura uğratma çabasından başka bir şey değildir. İşte buna en güzel örnekler: Osman Bey’in rüyası, Şeyh Edebali’nin nasihatleri, Yavuz sultan Selim’in Sina çölünü geçerken peygamberin rehberlik etmesi, Karadan yürütülen gemiler, Ulubatlı hasan, kömürü bulan Uzun Mehmet ve daha niceleri.

Söz konusu Hristiyan âlemi olunca haçlı seferlerinin vahşeti,  Avrupalıların Afrikalı zencilere, Amerika Kızılderililerine yaptıkları zulüm ballandırarak anlatılırken. Türk ve İslam tarihinin din adına yapılan cihatları söz kolunca, başka milletlerin topraklarının işgal edilerek insanlara köle ve cariye mallarına da ganimet olarak el konulması ve bu savaşlarda yaşanan kıyım ve vahşetin din ve Türklük adına yüceltilerek anlatılması, nalıncı keseri gibi hep kendine yontmaktan, riyakârlıktan ve insanların tarih anlayışını belli amaçlar için maksatlı olarak dumura uğratma çabasından başka bir şey değildir.

İşte bu anlayışla ne Türk ne de İslam tarihinin objektif ve eleştirel değerlendirilmesinden, nedeni belli bir şekilde hep ısrarla kaçınaılmakta, tarihi şahsiyetler haksız ve gereksiz bir biçimde yüceltilerek gerçek yüzleri saklanmaktadır. Güya böyle yapmakla milletimiz yüceliyor.

İşte bu yüzden bu günümüzün nedenlerinin geçmişimizde yattığını göremiyor ve bir türlü uygar bir toplum da olamıyoruz.

Türk milleti geçmişiyle korkusuzca ve açık yüreklilikle yüzleşmeden asla geleceğe doğru aydınlık bir adım atamayacaktır.

AHMET ELDEN

 
Toplam blog
: 138
: 5557
Kayıt tarihi
: 05.10.11
 
 

1968 Afyon doğumluyum Antalya'da yaşıyorum. Antalya end. meslek. lisesinden sonra Anadolu Ünivers..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara