Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '09

 
Kategori
Futbol
 

Gelenek ve temsilcisi

Gelenek ve temsilcisi
 

Bir geleneğin temsilcisi olmak zor iştir. Kadrodaki sıkıntılar, teknik adam değişiklikleri, yönetimin tutarsızlıkları, kısaca yolunda gitmeyen bir sürü şey. Tüm bunlara rağmen, Avrupa'da başarılı olmak gibi bir geleneğin ülkedeki tek temsilcisi iseniz, olumsuzlukları bir kenara bırakıp işinizi elinizden gelen en iyi şekilde yapmak zorundasınızdır.

Galatasaray'ın bu sezon Avrupa'da yaptığı maçları dikkatle izleyen gözler Galatasaray'ın kendi yarattığı geleneğin tek takipcçisi olduğunu hemen görecektir. Bu gece de istediğini alan Galatasaray büyük final yolunda hiç de küçümsenmeyecek bir adım daha attı.

Dengeli bir oyun ve tam zamanında bulunan bir golün şenliğe çevirdiği ilk yarının ardınan, her Galatasaraylının kabaran zafer iştahı, Emre'nin oyundan atılmasıyla bir anda sönüverdi. Son kırk dakkayı deplasmanda on kişi tamamlamak zorunda kalmanın yanısıra, rövanşta elindeki tek sağlam defans elemanından da yoksun kalacak olmanın erkenden yarattığı sıkıntıyla zor bir ikinci yarı izledik. Bu sıkıntıyı ancak Süper Loto'dan çıkacak elli trilyon bastırır diye düşünürken, çıkan rakamlara bakarken "aslında bu rakamları ben de seçebilirmişim" diye düşündüğüm bir deja vu anına daha yakalandım.

Meira'nın da satılmasının ardından elinde defans oyuncusu kalmayan Galatasaray yönetimi, likit para sıkıntısını bu şekilde çözmüş olabilir ama, Bülent Hoca ve ekibine çözülmesi gereken yeni bir yumak vermiş oldu.

Bülent Korkmaz, on kişi kaldıktan sonra yıldızlardan birinin ışığını söndürmek zorundaydı; onun da seçimi Lincoln oldu. Ben olsam Kewell'i kenara alıp Lincoln'dan medet umardım, Nonda yerine Karan'ı kullanır daha hareketli bir hücum hattı yaratırdım; ama zaten hoca ben olmadığım için rahatça atıp da tutabilirim. Maçın sonlarına doğru direklerden dönen, De Santcis'in ellerinde eriyen topların da tek müsebbibi olsa olsa Galatasaray Ruhuydu.

Maçın en anlamlı kısmı ise Sarı Kırmızılıların Avrupa Kupalarındaki bininci golünü Ayhan'ın atmasıydı. Ayhan Akman onunla birlikte parlayan ancak kısa zamanda kaybolup giden bir çok yıldızın aksine, yıllar geçtikçe oyununu geliştirip hem Galatasaray'ın hem de Milli takımın vazgeçilmezi oldu. Böyle bir şerefin sahibi olmak gurur verici; kendisini kutluyorum.

Galatasaray çeyrek finale çıkar mı bilmem, ama bildiğim bir şey varsa o da şu: eğer çıkarsa bir tam bitirmeden o masadan kalkmaz!

 
Toplam blog
: 47
: 991
Kayıt tarihi
: 10.10.08
 
 

1980 İstanbul doğumluyum. Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe ardından Yıldız Teknik Üniversitesi'nde ..