Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '07

 
Kategori
Güncel
 

Gençlik nereye?

Gençlik nereye?
 

Öncelikle herkese sevgiler, selamlar, dolu, dolu paylaşımlar.

Çok yakın zamana kadar böyle bir blog hazırlama düşüncesi yoktu aslında kafamda. Fakat son kuşak gençliğin halini gördükçe, izledikçe bu işe bir el atma zamanının geldiğini düşündüm.

Neden derseniz?

Gençlik deyince ne gelir aklınıza?

Geleceğe umutla bakan, enerjik, gözü kara, gönlü ak, her tuttuğunu koparabilecek güçte olan, olması gereken delikanlılar, genç kızlar!

Fakat ne yazık ki son zamanlarda tanık olduğum gençliğin (Genellememekle birlikte) tüm bu öğelerle uzaktan yakından alakası olmadığını görüyorum. Sergiledikleri ruh halleri, duruşları, hayata bakışları ile bir zamanlar ti ye aldığımız, arabesk kültürü diye devletin kanallarında bile yer vermediğimiz, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Hakkı Bulut v.s. gibi sanatçıların parçalarında yer alan umutsuzluğa, sefilliğe, çaresizliğe el öptürür hale gelmiş. Hepsinde bir karamsarlık, dünyaya küsmüşlük, kendi fanusuna kapanmışlık, bir duyarsızlık, ilgisizlik ki sormayın gitsin. Onları görünce kapkara bulutlar çöküyor benliğime. Dünya batmış altında kalmışlar sanki.

Ne oluyoruz gençler? Ne bu halleriniz, tavırlarınız?

Biliyorum hayatınız çok zor. Daha altı yaşında başladığınız eğitim maratonunuz çok uzun, çok zorlu. Üstelik onca yıl emek verdikten sonra iş garantisi de yok. Ve daha bir sürü şey. Fakat tüm bunlara rağmen bu duruşu hiç yakıştıramıyorum sizlere. Oysa sizlere bakınca serin bir meltem dokunsun istiyorum yüzüme. İrade, kararlılık, inanç, fışkırsın istiyorum gözlerinizden ama ne gezer! Olmuyor gençler, olmuyor. Biz size de güvenemeyeceksek kime güveneceğiz söylesenize? Kalkın ayağa ve silkelenin! Kendinize gelin! Atın artık size hiç yakışmayan, şu ölü toprağını üstünüzden! Ve altta sunacağım metni dikkatlice okuyarak bir şeyler çıkarın. Size düşenler neymiş? Bir tek siz mi çaresizmişsiniz? Bir tek sizin hayatınız mı zormuş? Bir bakın, irdeleyin, bir muhasebe yapın bakalım kendi kendinize. Eğer bu metinde bir şeyler anlatmıyorsa size… diyecek, anlatacak, konuşacak bir şey kalmamış demektir. Annemin deyimiyle “biz yatıp ölelim gayrı.” Umarım bu metinden almanız gereken mesajları alır ve dönüp dersiniz ki kendinize; bu duruş yakışıyor mu bize?

Unutma!

ÇARESİZSEN

ÇARE SENSİN

HAYATI,

ÇARESİZLİKLERLE DOLU BİR ADAMIN ÖYKÜSÜDÜR!

7 Yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı.

Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.

8 Yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı.

Zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi.

10 Yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi.

Ailesi onu okuldan aldı.

Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.

17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için

gerekli not ortalamasını tutturamadı.

24 Yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi

ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.

25 Yaşında sürgüne gönderildi.

27 Yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı,

kendisinin de üyesi olduğu derneğin çalışmaları ile

kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu.

Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken,

o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.

30 Yaşında kendisi başka şehirleri

düşman elinden kurtarmaya çalışırken,

doğduğu şehir düşmanların eline geçti.

30 Yaşında amiri,

onu kendisinden uzaklaştırmak için

başka göreve atanmasını sağladı.

Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı.

Aylarca boş kaldı.

37 Yaşında böbrek hastalığından

Viyana'da iki ay hasta ve yalnız halde yattı.

37 Yaşında Komutan olarak yeni atandığı ordu, dağıtıldı.

38 Yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden atıldı.

38 Yaşında bir toplantıda giyebileceği

bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve

başkasından bir redingot ödünç aldı.

Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.

38 Yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.

38 Yaşında en yakın beş arkadaşından üçü,

onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.

39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.

42 Yaşında

Türkiye Cumhuriyeti CUMHURBAŞKANI oldu.

Şimdi düşünün,

sizin başarılı olmanızı engelleyen

ATATÜRK' ün

Karşısına çıkmamış bir engel var mı?

Sağlığınız mı bozuk?

Atatürk' ünde bozuktu!

Paranız mı yok?

Atatürk' ünde yoktu!

Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var?

Atatürk' ünde vardı!

Aileniz çok zengin değil miydi?

Atatürk' ün ki de değildi!

Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu?

Atatürk' e de vurdular!

Amirleriniz hakkınızı mı yiyor? Atatürk' ün kini de yemişlerdi!

Sizden daha beceriksiz ama hırslı insanlar,

sizden daha hızlı yükselip, size amirlik mi yapıyor?

Atatürk' ün de başına gelmişti!

Geçmişte bazı denemelerinizde başarısız mı oldunuz?

Atatürk' de olmuştu!

Hakkınızda idam fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz?

Atatürk' ün de başına gelmişti!

HERŞEY

SENİNLE BAŞLAR

Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..