Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '16

 
Kategori
Güncel
 

Gereği düşünülsün!

Gereği düşünülsün!
 

Çilem Doğan ismini hepimiz duyduk değil mi? 
Duymayan varsa açıp okusun lütfen hikayesini...
Sadece Çilem'in değil o hikaye! 
Onun hikayesinin benzerlerinden çok bu ülkede...
Çoğu gizli kalmış, bazısı açığa çıkmış...
Şiddet mağduru, tecavüz mağduru, öldürülen, fuhuşa zorlanan adları birbirlerinden farklı milyonlarca kadın.
Onun adı Çilem' miş. Adını değil aslında kaderini yazdırmışlar nüfus cüzdanına sanki.
Çileli değil midir kadın olmak...! 
"Çilekeş kadınlar" , "çilekeş analar" aslında hem evrensel ama biraz daha bizim coğrafyada yaşayan kadın betimlemeleri değil midir? 
Buna, 
Ne yazık ki...!
demeyeceğim.
Ne cahillik, ne aymazlık ki...! 
demek daha doğru...
 
Kendisine şiddet uyguladığı ve fuhuşa zorladığı kocasını tabancayla öldürdü Çilem.
Yaşayabilmek, hayatta kalmak için öldürmek, canını korumak için can almak noktasına sürüklenen insan ne yapar? 
 
Davanın karar duruşması görüldü, gereği düşünüldü, cezası belli oldu Çilem'in...
Ağırlaştırılmış ömür boyu ceza istemi ile yargılandığı davada iyi hal indirimi ile 15 yıl yedi! 
 
Zaten bu yaşına kadar geçen yıllarda ne yaşamış, görmüştü ki? Acıyla, çaresizlikle geçen yıllara şimdi dört duvar arasında olsa bile nefes aldığına şükredecek 15 yıl eklendi. 
Geçti mi bir ömür? Yaşamının, gençliğinin en güzel yılları...
İşte buna, " Ne acı ki ! " denmeli ve her insanın vicdanı sızlamalı bence.
 
Cezasını almış Çilem! 
 
Şimdi o cezayı almasına sebep olan suçun NEDENLERİ düşünülsün derim.
 
Maalesef kadın cinsini doğumundan itibaren zorda bırakan, hata yapmasına, hayatını karartmasına neden olan toplumun kendisi aslında. 
Çoğu erkeği "adam"a döndüremeyen de yine toplum. 
 
Siz, ben, biz, hepimiz yani...
Biz getirdik bu kadınları o mahkeme salonlarına, biz attık cezaevlerine onları...
 
Ben hayatımda sonu "ist" le biten hiçbir şey olmadım. Çünkü bana göre zamanla fikri sabitlik ve fanatiklik yaratabilir bu " ist" li tanımlamalar. 
 
Bu yüzden feministim demedim hiç.
Kadının da, erkeğin de önce insan olarak haklarının nasıl kullanıldığı, nasıl çiğnendiği ve nasıl mağdur duruma düşürüldüğüdür beni esas ilgilendiren. 
Toplumun her iki cinse de bakışı, bazen her iki cinse de farklı şart ve durumlarda geçtiği kıyakları ve bazen de her ikisine de düşmeleri için kazdıkları çukurlardır benim baktığım, bakmaya, anlamlandırmaya çalıştığım resim.
 
Suçlu biz değil miyiz aslında? 
Geleneklerimiz, göreneklerimiz, alışkanlıklarımız, cehaletimiz, katılığımız, vurdumduymazlığımız, bir türlü akıllanmayışımız değil mi? 
Kadına da, erkeğe de bu suçları işleten, suça meyilli ortam yaratan, fark edemeyen, hatalarını da görmek ve kabullenmek istemeyen suçlunun önde gideniyiz biz ! 
 
Neden mi? 
 
Aynı evde doğan kız ve erkek çocuğunu baştan ayırıp, hayata karşı aynı şekilde yetiştirmediğimiz, aynı fırsatları tanımadığımız için.
 
Eğitimin ne olduğunu anlamadığımız ve çocuklarımızı, gençlerimizi eğitmediğimiz için. 
Kız çocuklarını okutmayıp onu cahil ve muhtaç bırakarak zarar görmeye açık hale getirdiğimiz, erkek çocuğuna da vicdani değerlerden önce para kazanmanın daha değerli olduğunu bellettiğimiz için. 
 
Kız çocuğuna küçüklüğünden itibaren önce öğrenmeyi, birey olarak var olmayı, kendine güvenmeyi değil , evlenmeyi, gelin olmayı, doğurabilen kadın olmayı önemsettiğimiz için. 
Sağlıklı ve normal ilişkiler kuracak sosyal ortamlarda bulunmasını, karşı cinse ilgi duymasını, arkadaşlık etmesini yasakladığımız ve onu yalan söylemeye teşvik ettiğimiz için. 
 
Kız olsun erkek olsun çocuklarımızı karşımıza alıp en çok merak ettiği, öğrenmeye ihtiyaç duyduğu konuları " ayıp" diyerek ya da " yüz göz olmamak" adına konuşmadığımız, yalnız bıraktığımız ve başkalarının yalan yanlış telkinlerine açık hale getirdiğimiz için.
 
Kız çocuklarını, evde anneden ve özellikle babadan sevgi, değer göremediğinden ilk gördüğü, kendisine iki güzel söz söyleyen insana inanacak ve bağlanacak kadar duygusal olarak aç bıraktığımız için. 
 
Evde gördüğü kötü muamele, baskı ve zorlamadan kurtulmak için evliliği kurtuluş, kaçış yolu gibi görmesine neden olduğumuz için. 
 
" Babanın evinden gelinlikle, kocanın evinden kefenle " diye baştan araya duvar ördüğümüz ve çıkış kapılarını üstüne kitlediğimiz için.
 
Evliliğinde kocası ile şiddetli ve sürekli mutsuzluğu varsa "Zamanla düzelir " , "Çocuk yap, evliliğin kurtulur" diye akıl verdiğimiz, eşinden şiddet gördüğünde "Kocandır, sever de, döver de! " gibi akıl almaz ama sözde evliliği kurtarma ve yaşatma bilincine(!) sahip olduğumuz için. 
 
Her iki cinse de, bilinçli bir cinsel eğitim veremediğimiz, cinselliği tabu olarak gördüğümüz ve sağlıklı cinsel kimlikler kazandıramadığımız için.
 
Hem suçlu hem de kurban olan biziz. 
Yaptıklarımız, yapmadıklarımız kadar yapılmasına seyirci kaldıklarımız, arkamızı döndüklerimizden de sorumluyuz.
İnsan olarak görevlerimiz var. 
Bırakalım bu gündem değiştirmek, bazı şeylerin üstünü kaşımak için yapılan " tammış, yarımmış" söylemlerine takılıp kalmayı, kısır tartışmalar ve polemikler ile gün doldurmayı.
 
Aklımız, vicdanımız, eylemlerimiz, değerlerimiz tam mı, yoksa yarım mı ona bakalım.
O eksiği kapatalım.
Yandaki komşunun evinde, kendi evimizin içinde olası Çilem Doğanları farkedip önleyelim. 
Kimsesiz, imkanı olmayan kız çocuklarının eğitimine katkı sağlayalım. 
Kitap, gazete okuyan, önce kendini sonra evladını geliştiren anneler olalım. 
 
Eğitimli kadın ile eğitimli erkek arasında belirgin bir fark var. Erkek daha ben merkezli, ruhsal ve duygusal açıdan da daha bireysel. Kadın öyle değil ama...
Kadın verileni çoğaltır, yayar, geliştirir.
Erkek tahsil gördüğünde kendisini geliştirir ve değiştirir, kadın tahsil aldı mı bütün sülâlesini geliştirip, değiştirebilir.
Kurduğu sofradan başlar, kurduğu cümleye ve kurduğu yuvaya kadar her şeyi değiştirip, dönüştürebilir o! 
 
Gereği düşünülsün! 
 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..