Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '16

 
Kategori
Deneme
 

Bir Baba ve Kızı

Bir Baba ve Kızı
 

Hayatımda tanıdığım ve kokusunu duyduğum ilk erkek o, her kız çocuğu gibi.
Çocukken az kucağında taşımadı beni.
Yakışıklı da bir adamdı gerçekten. 
Onu gözümü açtığında çok yakışan üniformasıyla gördüğüm için.
Benim için hep " çakı gibi" bir askerdi. 
Üniversite yıllarında onu gören kız arkadaşlarımın esprileri gelir aklıma...
" Senin baban bekâr mı...? " 
Hâlâ da ilerleyen yaşına rağmen bir karizması vardır hani. 
 
Dış görünüşü sert hatta aksi, ama içi yumuşak ve şefkatlidir. 
Birşeye sinirlenmediği ya da keyifli olduğu zamanlarda güzel bakar. 
Şiir sever, müzik sever, romantiktir ama belli etmez.
Duygularını hele de sevgisini çok belli edemeyen ama hissettiren biri. 
Bizim memleketteki çoğu baba ve erkek gibi yani.
Güven veren, insanı yolda asla bırakmayan, cesur ve gözüpek bir adam. 
" Her kızın ilk aşkı babasıdır " derler ya...
Ben babama hiç aşık hissetmedim kendimi.
Ama babama benzeyenden hoşlandım. 
Demek ki var bir ilgisi...
 
Ağladığını ilk defa dedemin öldüğü gece gördüm. 
40' lı yaşlarındaydı ve o zaman anladım erkeklerin de canları acıdığında ağladıklarını...
Sonra yaşı ilerledikçe gözleri daha sık dolmaya başladı. 
Kendisini duygulandıran, sevindiren, üzen her şeye, hatta televizyonda izlediği bir filmde bile bize belli etmemeye çalışarak gözlerini sildiğini gördüm. 
 
İlk başta güldüm bu duruma, hatta takıldım ona. 
Küçükken onun bize söylediği gibi 
" Baba ! Film onlar film...Gerçek hayat değil! " dedim. 
Sonra anladım ki aslında gerçek hayat, yaş ilerledikçe hayat karşısında hep dik durmaya, güçlü olmaya çalışanların,zaman içinde özündeki duyguların açığa çıkmasına engel olamayışıydı. 
Ve ben babamı en çok o zaman sevdim. 
 
Sakın her günümüz güllük gülistanlık sanmayın.
Arada anlaşmazlıklarımız, tartışmalarımız, onun alınganlıkları, bana küsmeleri çoktur. 
Ama hep kısa sürer.
Çünkü bilir, ona benzediğimi.
Belki de bu yüzden hiç susturmamıştır beni. Hakkımı arayan, kendine güvenen biri olabilmişsem bunu babama borçluyum. 
 
Hiçbir konuda zorlamadı beni, kararı hep bana bıraktı. 
Mesela o Fenerli' lidir ben Galatasaray' lı. 
Zaten küçükken de sırf babamla erkek kardeşim Fenerbahçe' yi tutuyor diye Galatasaray' lı olmuştum. 
Ailede tek solak olan da benim. 
" Bu kız zaten doğuştan muhalefet" der bana. 
İnatçı bulur beni, sanki kendisi değilmiş gibi.
Halbuki ben inatçı olduğumu hep reddettim. 
Öyleysem de ne yapayım
Babamın kızıymışım demek ki...
 
Hata yaparsak kızmaz, " saklar ya da yalan söylerseniz ona kızarım " derdi.
Bu yüzden 18 yaşında sigara içtiğimi babama kendim söyledim. 
" Bacaklarını kırarım senin...! " dedi bana. 
Kızdığından değil, kendime zarar verdiğime üzüldüğünden.
Kırmadı, ne bacağımı ne de cesaretimi hiçbir zaman kırmadı. 
Ben babamdan bu yaşıma kadar doğru dürüst tokat bile yemedim. 
 
Çok şükür 80 yaşına geldi ve hâlâ onu arkamda, yanımda hissetmenin bir lütuf olduğunu biliyorum. Bu yüzden daha çok canımı acıtıyor küçük yaşlarında hergün babasız kalan çocukları izlemek. 
 
Elbette babamın da her baba ve her insan gibi hataları yok değil. 
Çoğu zaman kabul etmiş görünmediği...
Ama fedâkarlığı, ilgisi, şefkâti ve bana verdiği güven onların hepsinin önüne geçti. 
 
Gerçek sevgi, bir insanı her yönüyle kabul etmek, değer bilmek ve hakkını teslim etmek değil mi? 
Ben babama bu hayatta en çok " baba" olmayı yakıştırdım. Başka ne olduğu ya da olmadığı beni hiç ilgilendirmedi. 
 
Bir baba başka ne ister ki? 
 
Babalığı kendisine yakıştıran ve evlatlarına böyle hissettiren tanıdığım, tanımadığım tüm babaların ellerinden öpüyor, sevgilerimi sunuyorum.
 
Gidenler de tekrar buluşana kadar nur içinde uyusun! 
 
 
 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..