Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '16

 
Kategori
Güncel
 

Bir yanımız kıyamet diğer yanımız bayram

Bir yanımız kıyamet diğer yanımız bayram
 

Dünya bir yönüyle çok güzel bir başka yönüyle de çok zor bir yer.

Sevgi- nefret, vahşet- merhamet, bayram- kıyamet hepsi bu dünyanın içinde, hayatın içinde, bizim içimizde...
Bu dünyaya gelen her canlının temel bir içgüdüsü var.
Yaşamak!
Ben yaşamak istiyorum.
Şu an bu yazıyı okuyan değerli okuyucu, sen de yaşamak istiyorsun.
Herkes yaşamak istiyor.
En dertlimiz, en hastamız, en yorgunumuz, bu hayattan en bıkmış olanımız bile...
Böyle programlanmışız çünkü.
Bütün eylemlerimiz, düşüncelerimiz; yaşamak, her zorluğa karşı mücadele etmek, hayatta kalmak üzere...

Hayatta olduğumuz sürece her şeye adayız!
Hayır da bulabilir bizi, şer de...
Bazen çok rutin gittiğini düşündüğümüz, hatta bizi bunaltan, belki de bazen çok zorlayan hayatımız bir an gelir ve bize çok güzel bir sayfa açabilir.
Ya da çok memnun mesut olduğumuz, kötüye gidebileceğini, bozulacağını, kaybedeceğimizi hiç düşünmediğimiz yaşamımız, bir anda hiç düşünmediğimiz bir yola girebilir.
Seneca'nın dediği gibi:
" Hayat bu; zaman gelir her şey bir anda son olur. Hayat bu; son dediğin an, her şey yeniden can bulur."
Yaşamın güzelliği; yaşamak, hayatta kalmak isteğini canlı tutan şey de bu değil mi?
Vazgeçmemek, ümit etmek, mücadele etmek, yola devam etmek.
Ne kadar ağır yara alsak da iyileştirmek, ne kadar çok düşsek de ayağa kalkmak zorundayız.
Yoksa ölürüz!
Önce ruhen, sonra da bedenen...
Bedenen bu dünyada kalmış ama ruhu öbür tarafa intikal etmiş nice insan var yaşayan ölü diye tabir ettiğimiz.


Hayatımızın bazı evrelerinde, kimi olaylar karşısında hepimize biraz tanıdık gelen bir hal değil midir bu?
Bazen kısa, bazen uzun süreli, yaşam enerjisi ve isteğinde azalma ve daha da kötüsü tamamen kaybetme durumu.
Ve farkında mısınız, biz kendi cennet gibi ülkemizde yaşamayı sever ve isterken bu olumsuz duyguyla ne kadar sarmaş dolaş olduk?
Her geçen gün ölülerimiz, acılarımız maddi, manevi kayıplarımız, kaygılarımız artıyor.
İşin kötü yanı da ne biliyor musunuz?
" Alışacaksınız" diyenlerin dedikleri çıkıyor. Acıya alışmıyoruz ama olanı kanıksıyoruz!
Kıyamet sadece dünyanın son gününde olacak olanlar değil!
Kişisel ve toplumsal kıyametlerimiz de var her an, her gün karşılaştığımız.
Ve biz maalesef bunları çok sık yaşıyoruz.

Bir çocuk için anneyi, babayı kaybetmek bir kıyamettir.
Sabah evden sağlıkla ve yürüyerek çıkan bir insanın, akşam bir hain saldırı sonucunda bacaklarını kaybetmesi o insan ve ailesi için bir kıyamettir.
Bombaların altında yaşamak, evsiz, barksız kalmak, yurdundan sürülmek, kıyamettir.
Küçücük bir kıvılcım, bir ağaç, bir orman, o ormanda yaşayan bütün canlılar için kıyamettir.
Her gün toprağa verilen genç fidanlar kıyamettir.
Masum insanların topluca ve haince katledilişi ve buna tanıklık etmek kıyamettir.
Çocukları tecavüzden, yokluktan, dayaktan, ölümden koruyamamak kıyamettir.

Bütün bu kıyametleri yaşadık, yaşıyoruz biz.
Az bir süre kaldı, önümüz bayram!
Kıyametlerin, kıyımların, vahşetin arkası bayram mı olur?
Nasıl kaldırır yürek?
Acılı, buruk, eksiğiz.
Kıyametten çıkmış, bayramın eşiğindeyiz.
Oyun değil, gerçek Survivor bu işte...

Hayat bu, son bulan her şey yeniden can bulsun.
Kıyametlerimiz değil, bayramlarımız olsun artık.

 

 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..