- Kategori
- Üniversitelinin Sesi
Gereksiz Dini Tartışmalar
Günümüzde Gereksiz Dini Tartışmalar
Bugün bir yakınım panik içerisinde beni arayıp; “Biz çok büyük bir hata içindeymişiz de haberimiz yok. Bu zamana kadar kimse de bizi uyarmadı.” deyince ben de telaşlandım. Sonra kendisini paniğe sevkeden haberin linkine basınca karşıma bir hocanın konuşması çıktı. Kendini paralarcasına karşısındakileri uyarıyor, herkesin gafil olduğu ancak kendisinin büyük bir maharetle keşfettiği hakikati(!) özetle şu şekilde haykırıyordu: “ Sünnet namaza niyetlenirken niyet ettim şu vaktin sünnetini kılmaya denilerek niyet yapılmaz. Ya “Allah rızası için namaz kılmaya”, ya da “Allah rızası için nafile namaz kılmaya” diyeceksiniz.” Yani bu hocaya göre, sabah ya da öğle namazının sünnetini kılmaya niyet ettim değil, nafile kılmaya niyet ettim demek gerekir. Sünnet derseniz adeta kıyamet kopuyor.. Şimdi bu söylenenin doğru ya da yanlışlığını tartışmadan önce şu usul bilgilerini bir hatırlamamız gerekir. Sünnet kelimesinin anlamı: Sünnet kelimesi sözlükte adet, tutulan yol ve davranış şekli demektir.
Fıkıh literatüründe terim olarak şu anlamlarda kullanılır.
1. Yapılması kesin olarak istenmeyen ancak teşvik ve tavsiye edilen iş ve davranışlara sünnet denir. Sabah namazından önce iki rekat nafile namaz kılmak sünnettir, denilince bu mana kasdedilir. Bu manada sünnet farz ve vacip olmayan demektir. Bu kullanım şekli fıkıhçılar arasında yaygındır.
2. Usulcüler arasında sünnet denilince, İslam Hukukunun Kur’an’dan sonra ikinci kaynağı olan delil/Sünnet kasdedilir. Bu manada sünnet, Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrir/onaylarından oluşan örnek hayatıdır.
3. Sünnet bazen de bid’atın karşılığı olarak kullanılmış, Hz. Peygamber’in tebliğine ve uygulamasına uygun olana sünnet, ters olana ise bidat denilmiştir. Mesela, sağ elle yemek sünnet, sol elle yemek bidattır. Bu tanım daha çok ahlak ilmiyle meşgul olanlar arasında yaygındır. Burada ahlakın da fıkhın konuları içinde yer aldığını hatırlatalım. Bizim fıkıh kitaplarımızda sabahın sünneti, öğlenin sünneti gibi ifadeler teşvik edilen nafile namazlar için kullanılmaktadır. Dolayısıyla fıkıh dilinde sünnet ve nafile aynı anlamda kullanılır. Teşvik edilmesinin derecesine göre nafileler; mendub, müstehab ya da müekked sünnet, gayrı müekked sünnet diye isimlendirilir, kategorize edilir.
Anlayacağınız, “Sünnete niyet ettim” demekle “nafileye niyet ettim” demek arasında bir fark yoktur. Akademisyenlerin içi boş ve gereksiz gürültüden öteye gitmeyen bu tür tartışmaları bırakıp, enerjilerini daha ciddi ve faydalı araştırmalara ayırması gerekir, diye düşünüyorum. Tarihte hadis uydurmacılığını teşvik eden sebeblerden birisi de, kıssacı vaizlerin muhatap kitleyi etkileyecek cerbezeli ifadeler arayışına girmesiydi. Acaba aynı hatayı başka bir şekilde tekrar mı ediyoruz?!