Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Ekim '08

 
Kategori
Blog
 

Gizemli Buluşma..

Gizemli Buluşma..
 

yakama kırmızı bir gül takacağım.. yakasında kırmızı gül olan birini görürsen ...







Kim bu şimdi buluşacağın kişi, ben tanıyor muyum?

-Yok tanımıyorsun ben bile tanımıyorum ki..

- Kadın mı bu, yoksa erkek mi? ne iş yapar?

Hımm.. ne kadar zor bir soru bu!!

- Bilmiyorum...

Kafasını bana doğru çevirip şöyle bir baktı gülümseyerek..

-Nasıl yani, erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyor musun biraz sonra buluşacağın kişinin?

Epey bir şaşkınlık ifadesi vardı yüzünde. haklıydı da.. bugüne kadar görüştüğüm, buluştuğum kişilerin hepsini

tanımıştı ama bu kişinin kim olduğu, ne olduğu, ne iş yaptığı baştan sona meçhuldü.

Gizemli bir buluşma bu:)

- Valla bilmiyorum ben de erkek mi kadın mı bakacağız bakalım bu ...... denen kişi ne menem birşey, nasıl biri?

Gerçekte ne iş yapar?

Ya da gerçekten böyle biri var mı?

Yoksa bu randevu fasa fisodan mı ibaret?


Birdenbire panikledim kendi kendime..yoksa kandırıldım mı? Olur mu olur "kimseye güvenmeyeceksin bu dünyada
babana bile".. dememişler boşu boşuna.

Dalıp gitmişim, bir arkadaşımın bu konuda bana söyledikleri geldi aklıma.. aldatıldığımı düşünmek bile istemiyorum.

- Bu ne böyle ya? korkutma bak şimdi beni. İstersen ben de geleyim ha az oturur giderim.
- Yok canım daha neler?
- Valla benim pek içime sinmiyor ama sen bilirsin.
-Yok yok merak etme ya birşey olmaz aa! işim bitince ben seni ararım her zamanki yerde buluşuruz Tansaş'tan alacaklarımızı alır eve gideriz tamam mı?
- Tamam bakalım ben seni şurada indireyim, ararsın işin bitince... kendine iyi bak.

Arabadan inerken yüzündeki ifade görülmeye değerdi.. tamamiyle endişeli.. belki de ben sebep oldum böyle hissetmesine anlatmamalıydım buluşacağım kişi hakkında hiçbişey bilmediğimi.

Arabadan indikten sonra asfalttan karşıya geçip, mesajda anlaştıgımız gibi balıkçıların yanındaki cafede buluşmak üzere hızla oraya doğru ilerlemeye başladım.

Şanslıydık, deniz kenarında oturup sohbet etmek çok güzel olacaktı. Hava kapalı gibiydi ama güneş ara ıra bulutların arasından çıkıp gülümsüyordu. Bazen,denizin üzerine ışık huzmelerini salıyor ve denizin üzerinde ışık oyunları yapıyordu.. manzara seyredilecek kadar güzeldi.
"ışığın derinleştiği yer" işte tam da burasıydı.

"Yakama kırmızı bir gül takacağım, yakasında kırmızı gül olan birini görürseniz bilin ki o benim" demiştim ona yazdığım mesajda.

Aklıma geldi gülümsedim yolda kendi kendime:))

Yanından geçip gittiğim insanlardan biri belki de "o" olabilirdi... gerçekten de kadın mıydı, yoksa erkek mi?
Bir dergide editör müydü?
Ya da milliyet blogda çalışan editörlerden biri mi?
Ya da ünlü bir gazetede çalışan yazarlardan biri mi?
Aman allahım yoksa Ayşe Arman o muydu?
Belki de bir ev hanımı, belki de..

belki de..... belki de.... ne kadar çok belki'lerle dolu bir insan yarabbim!.

Bugün dananın kuyruğu kopacak dedim kendime hızlı hızlı yürürken.
"Yaşadın kızım yaşadın!! onu ilk sen göreceksin.. dedim içimden.

Milliyet blog'da en çok onun gerçekte kim olduğu ve ne iş yaptığı konuşulmuştu bir zaman. Kimliği en çok merak edilen zat-ı muhterem.. zat-ı şahaneydi o...
Merak edilmek güzel olmalı.. ne hoş bir duygudur kimbilir... insanı daha çok ve daha güzel yazmaya teşvik ediyor olmalı bu gizemlilik hali.

Korkusuzca ve fütursuzca..
Kelimelerin gücü ile, hiçbir kural ve hiçbir sınır tanımaksızın..
Aklın gizli köşelerinden fırlayıveren kendimize ait bir dünyadır burası. Özgürlüğün sınırını belirleme gücü sadece bize aittir..
Belki de sadece burasıdır sınırsız özgürlüğün tadını çıkartabildiğimiz,
Kendimizden kopup gizlice kaçıp da sığındığımız yer.

Balıkçıların yanına geldiğimde çantamdan telefon sesi mi geldi ne" diye düşünürken; "bir cevapsız arama" yazısını gördüm telefonumun ekranında.. bilmediğim yabancı bir numara.. tühh yaa kaçırdım !!

"Bu o" dedim kendi kendime.. etrafıma bakındım sanki tanıdık birini arar gibi. Kadın, erkek hepsinin yüzüne o'nu arar gözlerle bakmaya başladım. Belki de oturdugu yerden beni izliyordu ne bileyim? karşıdan bakarak kahkahalarla gülüyordu belki de bu şaşkın halime.

Tekrar çaldığında duyamamaktan korkarak telefonu elimde sımsıkı tuttum.. Deniz kenarındaki küçük ahşap masaları ve hasırdan minik tabureleri olan cafeye doğru yönelirken telefonum yeniden çalmaya başladı... aha!! dedim, ve derin bir nefes aldım. bu o'ydu kesin !!

Boğazımı temizlemek için bir kaç kez kısa kısa öksürdüm...

Telefondaki ses geciktiğini, şu an nerede olduğumu soruyordu.. söyledim. "Tamam o yöne doğru geliyorum" dedi.

Olabildiğince uzak bir köşedeki minik ahşap masaya doğru ilerledim. Minik tabureye oturup karşıya, onun geleceği yöne doğru diktim gözlerimi.

O beni tanıyabilirdi de.. ya ben onu?

Az sonra.. ben cep telefonumla oynamaya kaptırmışken kendimi karşımda beyazlar giyinmiş bir........ gördüm.. başımı kaldırıp baktıgımda o bana elini uzatmıştı çoktan...

-Merhaba !!

Ayağa kalktım ve gülümsedim heyecanla "merhaba!!" dedim..

- Sema hanım?

- evet..

- Ben....


-Burası çok rüzgarlı içeriye geçelim mi? diye sordum.

- Bana uyar, dedi gülümseyerek.

" İşte bu kadar!! bitti bu iş..

Buraya kadar" dedim içimden.. Takke düştü kel göründü !


"mü?" acaba?

Doğru kişiyle mi buluştum ben?

Bu "o" muydu gerçekten?

Ya ben? gerçekten de "yağmur zamanı"mıyım?

Ya siz? hepiniz gerçek misiniz bilmiyorum..

**Saat kavramını, eşimle buluşacağım zamanı unutarak akşamı bulmuşuz. O'nun cep telefonun çalmasıyla beraber sustuk. Ben de elimi çantama atmamla birlikte cep telefonumda yedi(7) arama yazısını gördüm.
Eşimdi.. aradım..

-Neredesin sen? telefonunu açmayınca ödüm koptu yaa.. ne idüğü belirsiz biriyle buluştun aklıma kötü kötü şeyler geldi.. sekize kadar gelmeseydin polise gidecektim" dedi.

Yok daha neler?
Ahh şu erkekler!!

Eve dönerken eşimin sorduğu ilk soru;

-kadın mıymış erkek mi?

sadece gülümsedim ve

" söylemem" dedim..

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara