- Kategori
- Gündelik Yaşam
Gökten üç çocuk düştü...

“En az üç çocuk yapın!”
Sanki başka hiçbir sıkıntımız, derdimiz yokmuş gibi bu da nereden çıktı, diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Hadi çıktı, peki bu ısrar niye?
İsteyen istediği kadar çocuk yapsın diyeceğim, ama diyemiyorum. Çünkü o da sakıncalı.
Yıllardır bu doğurganlığın önüne geçmek için sağlık otoriteleri ve çalışanları büyük mücadeleler veriyor.
“Kocam bilir” diyen kadından tutun da “Sana ne benim çocuğumun sayısından?” diyen kocaya kadar neler gördü bu memleket?
Kimi korunma yöntemlerini bilmediğinden…
Kimi korunma yöntemlerini kullanacak paraya sahip olamadığından…
Kimi de kendi cumhuriyetlerini kurma ideolojilerinden dolayı…
Sonuç aynı: ÇOK ÇOCUK AMA ZOR GEÇİM.
Herkes üç çocuk yaparsa ne olur?
Söylememe gerek var mı?
Bu ekonomiyle, bu maaşla, bu pahalılıkla…
Her şeyin para üstünden döndüğü bu zamanda…
Bir çocuk getiriyorsan dünyaya, onun bütün gereksinimlerini karşılayabilmelisin.
“Ben çocuk istiyorum” demekle olmuyor bu işler.
Bir odanın içinde üç çocuk büyümez. “Biz büyüdük” dediğini duyar gibiyim bazılarının, ama bir hatırlayın bakalım, üst üste alt alta nasıl büyüdünüz?
Başbakan da “üç çocuk olursa tinerci olurlar” diyenlere diyor ki; “siz niye tinerci olmadınız?”
Olmadık ama olabilirdik. Tinerci olmak mühim değil ki!
Daha da kötüsü MUTSUZ İNSANLAR olduk biz.
Başkalarının geçim sıkıntısı yüzünden kendi mutluluğumuza sevinemez olduk.
Evet tinerci olmayacaklar belki ama dağa çıkacakları kesin kimisinin. Bu bir kişi bile olsa önemli.
Öte yandan aklıma şu soru da gelmiyor değil: “Üç çocuk yapın çağrısının altında, kadınları eve hapsetme isteğinin olmadığı ne malum?”
Peki diyelim ki üç çocuk yaptık.
Sonra da örneğin: “ayda şu kadar eşinizle ilişkiye girin” diye bir uyarı daha gelebilir mi?
Bilmiyorum, sadece düşünüyorum.
Düşünüyorum, öyleyse varım.
Varsam, herkesle eşit haklara sahibim ve tercih hakkımı kullanıyorum:
“BEN ÜÇ ÇOCUK YAPMIYORUM.”
Zorla mı?