- Kategori
- Özel Günler
Gülümsüyorum...

Gece saat 02: 00.. Sıcak çayımı yudumlarken bir yandan da Fado şarkılarından bir tanesi o güzel ezgisiyle eşlik ediyor bana. Mutlu olmam gerek aslında. Özel bir gün benim için. Fakat içimde kocaman bir hüzün bulutu geziniyor.. Sonra aklıma iki arkadaşımın gece 00: 00 gösterdiğinde telefonu çaldırmaları geliyor.. “ Nice mutlu senelere. Doğum günün kutlu olsun” dilekleri yüzüme kocaman bir gülümseme getiriyor.. Çok geçmeden müzik alıp götürüyor beni yine. O muhteşem ezgi hüznüyle geceye, içime işliyor.
Fado, 19.yüzyıldan günümüze kadar gelen Portekiz halk müziği türüymüş. İnternetten aradığımda karşıma çıkan buydu. Balıkçı ve denizci sevgililerini uğurlayan Portekizli kadınların beklenen yakınlarının gelmemesi üzerine denize yaktıkları bir ağıtmış. Bu nedenle ezgilerde hüzün, acı, özlem, mutluluk ve aşkın izleri hissedilmekte.
Düşünüyorum müziği dinlerken.. Kime yakayım isyanımdan oluşan o acı ağıtları şimdi.. Hayatıma gelişine mi? Yüreğimi ezip geçişine mi? Yoksa saygısızca hayatımdan gidişine mi? Oysa ne güzel uğurlamıştım ben seni.. Şimdi acı ve hüzünlü bir ağıt yakma vakti gelmiş.. Müziğe eşlik edecek birkaç söz bulmak istiyorum. Fakat kelimeler boğazımda düğümleniyor.. Yaşattıklarını kabulleniyorum artık.. Sana ait her şeyi yok ettim gittiğinde. Resimler silindi önce, sonra mailler, telefon mesajları ve en sonunda hani geçen yıl aldığın kırmızı şirin lamba vardı ya işte o. Hem sen hem de senden tek bir şey kalmıyor artık bende.. Yaşamımdan tamamıyla çıktın.. Geçiş dönemimdeki bu hüzün halleri normal olsa gerek. O yüzden çok umursamıyorum bu hallerimi.. Geçeceğini biliyorum çünkü.
Üşüyorum… Ellerim, ayaklarım buz gibi oldular. Uzanıyorum çekmeceme ve elime gelen ilk çorabı alıyorum. Üzerinde minik kediciklerin olduğu sevimli bir çorap. Unutmuşum onu yok etmeyi. Sen almıştım çok üşüdüğüm zamanlardan birinde. Öfkeleniyorum kendime “Hani tek bir şey bile bırakmamıştın” diye. Işığı açıp panikle makası arıyorum… Küçücük parçalara ayırıyorum ve sonra sönmek üzere olan sobanın içine hızla atıyorum. Yanıp kül oluyorlar senin gibi. Her şey bitiyor…
Gece tüm sessizliğiyle geçiyor. Lacivert gökyüzü ve parlak yıldızlar.. Sonra arkası arkasına gelen mesajlar.. “Bu gece uyutmayız seni.. Seneler önce sende anneni uyutmamışsın” diye yazan ve birçok güzel dilek içeren doğum günü mesajları hüznümü alıp götürüyor… “ Ne güzeller canım arkadaşlarım benim.. Hiç yalnız bırakmıyorlar” dedim ve hepsi için güzel mesajlar hazırladım.
Hüzün hüküm sürmeye çalışsa da hayatımda çağırıyorum umudu kocaman çığlıklarla… Her şeye inat gülümsüyorum.. Çünkü seviyorum hem kendimi hem yaşamayı, gülümsemeyi, ailemi, dostlarımı, arkadaşlarımı.. Güzel olacak biliyorum bundan sonrası… İçine umut, sevinç, mutluluk, sevgi ve güzellikleri koyup kendim için hazırladığım hediye paketini yerinden çıkartıyorum… Açıyorum paketi ve tüm odaya dağılıyor içindekiler… Rengârenk ışıklar oluşturup bir bir yüreğime düşüyorlar… Hüznün, kederin üzerini kapatıp huzur getirmeye çalışıyorlar… Uzun süredir içimde uykuya dalmış küçük serçelerimin hepsi birden havalanıyor.. İçimde neşesi yerinde bir festival yaşanıyor… Gülümsüyorum ve biliyorum ki her şey çok daha güzel olacak… Gülümsüyorum çünkü ben bu hayata yeniden başlıyorum : )))
Resim : www.deviantart.com