Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Toprak uğruna

Toprak uğruna
 

Tüm yaşamına biçilen değer bu kadardı. Büyük topraklara sahip bir adamla geçirilecek birkaç yıl. Biraz sabrederse çok güzel günlerin onu ve kendilerini beklediğini düşünüyordu ailesi. Artık yuvadan uçma vakti gelmişti. Oysa incecik bedeni sokakta koşup oynamaya alışmıştı.. Şimdi o bedende gezinecek elleri nasıl kaldırabilirdi.. Hadi bedeni bunu kabullense ruhunda oluşacak sarsıntıyı kim düzeltebilecekti.

Zeynep kocaman mavi gözleri, uzun siyah saçları, pamuk gibi beyaz teni, incecik bedeni ile alımlı bir genç kızdı…16 yaşındaydı ama narin yapısı onu daha da küçük gösteriyordu. Sadece üç defa görebildim onu. Çalıştığım şirketin almış olduğu ihale sonucu kadastro çalışmaları yaptığı köylerden birinde yaşıyordu. Kalabalık ortamlarda dikkatimi toplayıp çalışamadığım için ofisin en sessiz sakin odası ayrılmıştı bana. Zaten kısa süre kalacağım için diğer çalışanların düzeni fazla bozulmamıştı. İşte Zeynep ile tanışmam ilk o odada olmuştur..

Sabah erken uyanmıştım ve kaldığım öğretmen evinin yanında bulunan ofisime geçmeden biraz dolaşmak istedim.. Çukurova’nın kavurucu sıcağından sonra burası yayla gibi gelmişti. Serin, insanı bunaltmayan bir havası vardı.. Kimsecikler yoktu sokakta.. Sabahın erken saatleri olduğu içindi sanırım… Ofise geldiğimde yaptığımız işlerin kontrolünü yapan kadastro memurları sıcak poğaça ve çaylarının yanında iş programından konuşuyorlardı.. Kimi arazi kontrolüne gidecek, kimi yapılan ölçümleri kontrol edecek kimi malik sorgulaması için ofiste kalacaktı…

Kadastro memuru arkadaşlardan biri diğer odaların kalabalık olduğunu ve malik sorgulamasını benim odamda yapmak için izin istemişti. Bir süre sonra sorgulaması yapılacak köyün muhtarı, ihtiyar heyeti ve bilirkişileri gelmişti.. İçeride yapılan konuşmalardan sonra odama ilk olarak beyaz zemini ve üzerinde kırmızı çiçekleri olan uzun elbisesi ve çekingen bir tavrıyla Zeynep girmişti. Arkasından diğerleri.. Zeynep yaşlı amcalardan bir tanesinin elinden tuttu ve oturmasına yardım etti. Daha sonra arkadaşım kulağıma eğilerek;

- Biliyor musun? Bu kız o yaşlı adamın eşi
- Nasıl yani?
- Evet. Doğru duydun. Birkaç ay önce evlendirdiler küçük kızla adamı..


Döndüm kıza doğru ve adını sordum. Tam konuşacakken yanında oturan diğer kişi cevap verdi.

- Adı Zeynep. Benim dedemin eşi.
- Peki kaç yaşında Zeynep
- 16
- Deden kaç yaşında
- 82


Aklım almıyordu. Daha önce yaş farkı olan insanların evlendiğine şahit olmuştum ama bu kadarı yani bu büyük bir farktı. Sinirlerim alt üst olmuştu ve kelimeleri seçemiyordum konuşurken… Zeynep bakışlarını bir noktaya sabitliyor ve bir şey sorulmadığı müddetçe konuşmuyordu. O gün şaşkınlıkla geçmişti... Herkes dağıldıktan sonra anlatmaya başladı arkadaşım;


- Zeynep’in ailesi çok zor geçinen ve yiyecek ekmeği zor bulan kalabalık bir aileymiş. Sadece küçük bir evleri ve iş oldukça çalışan bir babası varmış. Mehmet dedenin ise çizimlerini yapmaya yardımcı oldun ve biliyorsun o yeri... İşte orada çok fazla toprağı var. Kimin aklına geldiyse Zeynep ve Mehmet Dede’yi evlendirmeye karar vermişler. Zeynep’in aileside buna itiraz etmemişler. Ve birkaç ay önce bu evlilik meselesi gerçekleşmiş

Kabullenmek istemiyordum. Sanki büyük bir şaka yapıyorlar da birazdan çıkıp birisi “Hadi Seda nasıl şakaydı. Yedin ama kabul et” diyecek gibi geliyordu.


- Maalesef dedi. Şaka değil bunlar. Doğu illerinde bu çok fazla yaşanıyor.

O gün sabaha kadar uyuyamamıştım. Sabah geç gittim ofise ve girdiğimde odama yine aynı grup vardı. Zeynep sessizce oturuyordu yine. Seslendim ona “Hadi ben çay alacağım sende bana yardım et” dedim. Önce baktı etrafına ve Mehmet Dede’nin başını sallamasından sonra benimle beraber geldi. Konuşmuyordu hiç.. Sorularıma “evet-hayır” diye kısa cevaplar veriyordu. Yüzündeki keder insanın içini sızlatıyordu. O gün akşama kadar birkaç kelime konuştu sadece. Mehmet Dede kendince akıllılık yapıp topraklarından büyük bir kısmı Zeynep’in üstüne yapmıştı. “Ne olur ne olmaz ben öldükten sonra çocuklarım ona vermezler” diye düşünerek önceden tedbirini almıştı.

Akşam olmuş gitme vakti gelmişti. Toprak uğruna yaşamı alt üst edilmiş ve en küçük torunundan bile yaşça küçük olduğu bir adamla evlendirilmişti. Yüzündeki keder ve nadiren konuştuğu zamanlarda, kelimelerinden dökülen öfke ve kırgınlık net bir şekilde anlaşılıyordu. Öfke ve kırgınlığı bencilce davranıp toprak uğruna çocuk yaşta evlenmesine izin veren ailesineydi.

Şimdi büyük toprakların tapusu, konuştuklarından doğru düzgün anlamayan yaşlı bir eşi ve bütün hayallerini alt üst eden bir aileye sahip… Yaşam ona karanlık yüzünü göstermiş… Kim bilir belki bir gün toprağa düşen cemre onun hayatına, yüreğine de düşer.

Resim : www.deviantart.com

 
Toplam blog
: 194
: 1525
Kayıt tarihi
: 04.08.06
 
 

1981 yılında aslında istenmiyor olsam da geç alınan karardan dolayı hayattayım:)) Haritacıyım ve işi..