- Kategori
- Gündelik Yaşam
Güven

internetten alıntıdır
Ben size söylemiştim. Eylül de bitti işte. Son ağlamaklı hallerim Eylülün bitişiyle bitecekmiş. Bayramla birlikte toparladım zaten. Büyük kızım, geçen hafta beni teselli ederken internetten astrolojime bakıp okumuştu. Merkür, şimdi hatırlamadığım başka bir gezegene yanaşmış o yüzdenmiş ağlamaklı hallerim. Merkür, yerinde dur desem durmayacaksın biliyorum ama insanlara dokunma olur mu?
İnsanın ruhunu taşıması, hayatı anlayabilme çabası, başka insanların tepkilerini zarar görmeden atlatabilmesi, büyüme ve olgunlaşma yolundaki yorgunluk, sevdiklerini koruma mücadelesi, maddi-manevi yetebilme, yetirebilme, yetememe çaresizlikleri, asla mizahı kaybetmeden olanlara gülümseyebilme gücü, sabrının zorlanmasına rağmen inadına sabır gösterebilmek, bazen de başlarım sabıra diyerek olanlara tüm gücünüzle ayağının tersiyle tekme savurabilme cesareti, heveslerin-hayallerin-elindekilerinin orantısız-matematiksel-cevapsız-çözümsüz sonuçları, emeklerin karşılıksız kalarak bomboş ellerle ve bomboş gözlerle öylece kalakalmak, inançlarının yıkılan güvenle birlikte kanayan dizlerinle "Hadi be"ye dönüşen dizüstü hallerin, uzatılan yürek dolusu sevgileri her şeye rağmen sımsıkı kucaklamaların, yeniden-yeniden lerin, ... İnsan olmak zaten öyle zor ki.
Bir Merkürün hareketleri eksikti diyeceğim ama o da kendine yüklenmiş programı uyguluyor ki uygulasın zaten yoksa başka kötü sonuçlar çıkar ortaya. Bunu bilimsel olarak açıklayamasam da biliyorum artık. Ben ağlarım sen ağlama şarkısından öğrenmiştim geçmiş zamanda. Şarkılar da öğretiyor bazı şeyleri insana tam zamanında geldiğinde kulağına. Yengemden aldığım, canımın bahçe çapasını yaptığı, ellerimle dikip büyüttüğüm, organik turşuluk fasulye tohumlarım ürün vermeye başladı. Fasulye turşularımı kurdum büyük cam kavonozlara az önce. Kışlık konserve domateslerim de hazır. Gelsin Ekim-Kasım-Aralık bu ay bitince yine eski halime döneceğim için güvende hissediyorum kendimi.
Güven. Güven, insanın tüm duygularını içine alan koskocaman yalansız bir dünya. Her şeyi kaybedebilirsin hepsi yerine geliyor zamanla ama hangi açıdan olursa olsun güvenin kaybı bir daha yerine koyamıyor hiç bir şeyi. Ne sen eski sen ne de gözlerin kıvamında sürüyor hayat sonrasında. Felçli bir insanın hiç ummadığı bir anda sırtından bıçaklanması gibi. Güvenin kaybında ne cüzdanını bırakabilirsin ortaya ne gözlerini yumabilirsin huzurlu uykulara. Ne içindeki hisleri dökebilirsin dilinden ne de sarılabilirsin sımsıkı güvenini kaybettiğin insana. Ne sırrını söylersin ne de sır dinlemek istersin yürekten. Gözlerin, kafanın arkasındaki saçların içinden bakmaya çalışır ardında dönenlere, yüreğin gecenin karanlığında bile tetikte, rüyalarında hep canavarlar-öcüler. Kulakların çoktan geçmiştir öbür boyuta sessizliğin içinden ruhtan duyar hiç duyulmayacakları bile. Kimseye göstermesen de inattan, her yerinde üçüncü derece yanık izleri. Acının zonklaması bitse bile izleri her an gözlerinin önünde. Yokluk-boşluk-kimsesizlik-çaresizlik getirir beraberinde ihanetin-yalanın alevi. Bir daha hiç ama hiç içten bir sevgiyle bakmaz insanın gözleri. Gülümsemesi hep yarım hep eksik kalır, hem kendine hem dışarı.
Yıllar önce, arkadaşımın oğlu dört-beş yaşlarındayken bana camdan mumluklar almıştı. Badana-boya sırasında kırılmıştı "Altuğ'cuğum, onlar kırıldı" dediğimde o da bana "Sakın bunun için üzülme ben sana yine alırım" demişti. Kaç yaşında olursa olsun ve cinsiyeti ne olursa olsun insan her şeye rağmen katıksız GÜVEN hissetmek istiyor. Neden bu kadar çok şükür ediyorum sanıyorsunuz. Din-dil-ırk-cinsiyet ayırmadan bütün çocuklara ve yüreği çocuk atan herkese ama herkese taş kıvamında GÜVEN diliyorum ömürlerinin sonuna hatta ötesinde bile.