Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Güvenmek için önce samimiyet gerekir!

Bu sözcükleri ilk kez rahmetli babamın müvekkili ile olan konuşmasında duymuştum. Daha sonraları ise hayatım boyunca tüm insani ilişkilerimde bu sözcükleri kendime düstur edindim. Her zaman bir kimseye güvenmeden önce “samimi mi, değil mi” diye anlamaya çalıştım. “Samimi” olduğuna inandığım kişilere hep tam olarak “güvendim” ve onlarla dostluğum, arkadaşlığım, sevgim yıllarca devam etti, ediyor ve edecektir. Anayasa’da yapılmak istenen değişikliklerle ilgili “evet” diyenleri, “hayır” diyenleri, “yetmez ama evet” diyenlerin gerekçelerini, Anayasa Mahkemesinin kararını okurken hep zihnimde “samimiyet” vardı. Çünkü yapılacak olan değişiklikler “yasaların anası”nda yani hepimizin hak ve hukukunu savunan, Türk milletinin her kesiminin “asgari mutabakatının” sağlandığı bir “toplum sözleşmesi”nde yapılacak olan değişikliklerdi. Öncelikle bunu gündeme getirenlerin “samimi” olduğuna inanmam gerekiyordu ki “güvenip” “ülkemin geleceği” ile ilgili bir konuda karar verebileyim. Ve bir süredir ülkemde olanları hatırladığımda ortada ne bir “samimiyet” vardı ne de bunun sonucu olacak olan “güven”. Gelin isterseniz kısaca neden böyle bir kanıya vardığımı beraberce görelim; Öncelikle birbirinden “içerik” olarak bağımsız olan 26 adet değişikliğe bir bütünmüş gibi “evet” ya da “hayır” dememiz isteniyor. Böylelikle özgür irademize, vatandaş zekâmıza hakaret ediliyor. Daha işin başında “niyet” “samimi” değil! Kamu görevlilerine “toplu görüşme” yerine “toplu sözleşme” hakkı tanınıyor deniyor ardından ise “uyuşmazlık” halinde son sözü “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu”na bırakıyor. Siyasi iktidar tarafından “sonradan” düzenlenecek “kanunla” oluşturulacak olan 7 kişilik bu heyetin kararı kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Yargı yolu böylece kapatılıyor! Yani ha “toplu görüşme” demişsin ha “toplu sözleşme” sonuçta kararı siyasal iktidarın atayacağı KGHK verecek! “Niyet” içinde “samimiyet” var mı? Yok! Kamu Denetçiliği Kurumu kurularak “idarenin işleyişi ile ilgili şikâyetler” incelenecek deniyor. İyi de KDH’nın kuruluşundan işleyişine kadar her şey yine “daha sonra” yapılacak olan “yasal” düzenlemeye bırakılıyor. Üyeler TBMM’de 4. turdan sonra basit çoğunlukla seçiliyor. Yani bu kurumda “siyasi iktidar”ın emrinde olacak. Böyle bir kurumun “özerk” olması gerekmez mi? Avrupa’da bu böyle değil mi? Yoksa amaç “yürütmeyi” “yargı” denetiminden kaçırmak mı? “Niyet” içinde “samimiyet” var mı? Yok! Şimdi özellikle bazı Büyük Türk Büyükleri’nin Anayasa değişikliğine neden “evet” demek için sıraya girdiğine bakalım. Değişiklik yapılan bir madde de “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır olan eski metne hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.” kısmı ekleniyor. Hâkime kararında “sınırlama” getiriyor. Neden mi? Amaç ne sizce? Özelleştirmelerde “yargı denetimini” saf dışı etmektir. Türkiye’nin tüm akarsularını “istila” edenlerin, “özelleştirmelerle” “kamu mallarını” haraç mezat alanların önünü açmak, vatandaşın “Yargıya” başvurarak hakkını aramasının önünü kesmek! “Niyet” içinde “samimiyet” var mı? Yok! Gelelim Anayasa Mahkemesi üye seçimi ile ilgili maddeye. Burada içeriğe hiç girmeden “niyetin” ve “samimiyetsizliğin” ne olduğunu anlatmak istiyorum. Geçici madde 18’e göre, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Anayasa Mahkemesinin mevcut yedek üyeleri asıl üye sıfatını kazanır.” Ne kadar masumane değil mi? Pekiyi Anayasa değişiklik görüşmeleri sürerken ataması Cumhurbaşkanı tarafından yapılan iki üyeden biri, AYM raportörü iken, üyeliğe atanabilmek için önce “denizcilik müsteşar yardımcısı” unvanını elde etmiş ve 31 gün sonra, henüz 41 yaşında AYM yedek üyeliğine Cumhurbaşkanı tarafından atanmadı mı? Daha sonra da yine Cumhurbaşkanı tarafından YÖK’ün önerdiği üç aday arasından seçilen diğer “hukukçu” olmayan 44 yaşındaki üye atanmadı mı? Bu üyeler 65 yaşına kadar AYM üyesi olmayacaklar mı? Neden buna gerek duyuldu? Görüldüğü üzere “geçici” hükümler “kalıcı” hale gelivermişler! Yani “Niyet” içinde “samimiyet” var mı? Yok! Geçici Maddelerde HSYK seçimleri de var. Bir örnek vereceğim; hani tüm hâkimlerin ve savcıların katılacağı demokratik seçim var ya; 7 asıl 4 yedek üye nasıl seçilecek biliyor musunuz? Eğer “evet” çıkarsa, 13 Eylül 2010 tarihinde YSK adaylık başvuruları için 5 gün süre verecek, İlân tarihinden itibaren üç gün içinde adaylar Yüksek Seçim Kuruluna başvuracak. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren iki gün içinde Yüksek Seçim Kurulu adayların başvuruları inceleyecek ve aday listesini belirleyerek ilân edecek. 4 gün sonra da kesin aday listesi çıkacak. 13 Eylül 2010’dan sonraki 10 gün içinde adaylar belirlenecek! Bu kadar kısa süre içerisinde bu iş nasıl olacak? Kimler nasıl aday olacaklar? Aday olmak isteyenler ne vaat edecekler? Ben daha iyi “karar” veririm mi diyecekler? Yoksa “adaylar” belli mi? Adalet Bakanlığı “adayları” 2 aydır belirledi de, 2 aydır “kulis” faaliyetlerinde mi bulunuyor? Bu doğruysa aday olmak isteyenlere haksızlık yapılmıyor mu? Sizce “Niyet” içinde “samimiyet” var mı? Yok! Bitirmeden 12 Eylül’cüler “evet” çıkarsa yargılanabilecek mi? Ne yazık ki “hayır” kaderin bir cilvesine bakın ki tam da 13 Eylül günü “zamanaşımı” ndan yırtıyorlar. Bu arada hatırlayın CHP ve diğer muhalefet partileri 15.Madde ile ilgili “zamanaşımı” maddesini kaldıracak ve “yargılamayı” sağlayacak bir değişiklik teklifi vermişler ama AKP tarafından bu nedense “ret edilmişti. Hatta daha önceleri bu teklif geldiğinde iktidar “şaka mı yapıyorsunuz” demişti! Yine “Niyet” içinde “samimiyet” var mı? Yok! “Niyet” içinde “samimiyet” yoksa “güven” olmaz, olamaz. En üzüldüğüm ise her ne sonuç çıkarsa çıksın 13 Eylül 2010 günü Türkiye 2002’den beri hemen her konuda olduğu gibi yine “bölünecek”. Bizim ihtiyacımız “bölünmek” “çatışmak” değil ki “birleşmek”. Hayırlısı Olur inşallah…
 
Toplam blog
: 115
: 586
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Tarsus Amerikan Lisesi (1984) O.D.T.Ü - İnşaat Müh. (1989) SUNY at Buffalo - Yüksek Lisans (1992) 19..