Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '09

 
Kategori
Sinema
 

Güz Sancısı'na ek!

Güz Sancısı'na ek!
 

Geçtiğimiz günlerde Güz Sancısı'nı izlemiş ve üzerine bir yorum yazmıştım.

O yazımda, filmin senaristlerinden, yönetmenine; başrol oyuncularından, yardımcı rollerdekilere kadar hepsini başarılı bulduğumu ifade etmiştim.

(http://blog.milliyet.com.tr/Blogum.aspx?BlogNo=159081)

Bizzat yaşamamış bile olsak, Yakın Taih konusunda bilgi altyapısı olan bizim kuşak için film, vermek istediği mesajı veriyordu.

Daha doğrusu, biz olayların alt yapısını bildiğimiz için, anlamamız gerekeni anlamıştık.

Ancak, film hakkında değerlerdirmelerini dinlediğim "genç kuşak", bizimle aynı mesajı almamış...Yakın Tarih konusunda bilgi- biraz da ilgi- yoksunu yeni nesil, filmi "buruk bir aşk öyküsü" olarak anlamış.

Filmin senanyosunun nasıl oluşturulduğu konusunda, senaristlerden biri olan Etyen Mahcupyan'ın bir yazısını okudum. Yazar, senaryonun oluşturulması zamanında, konuyla ilgili yayınlanan belgeselleri de değerlendiklerini söylüyordu.

Ancak, bu tür tarihi olaylara oturan senaryolar, güçlü bir "arka plan" desteği istiyor. Bu bir belgesel değil, bir sinema filmi, bu doğru. Dolasıyla ön planda bir "aşk öyküsü" yer alıyor; ancak bu öykü aynı zamanda bir dönemin ve bir sosyal acının öyküsü. Öyleyse, sağlam bir arka planınız olmalı.

Güz Sancısı, bu arka planı yeterince verememiş olmalı ki, 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili yeterli bilgisi olmayan genç kuşak, ne söylenmek istendiği pek anlayamamış.

Aslında, ben filmi izledikten sonra, etrafımdaki gençlerin yüzlerindeki ifadeye dikkat etmiş ve bu anlamamışlığı hissetmiştim:

"Evet, acı veren bir şeyler olmuş ama ne olmuş; kim yapmış, neden yapmış.." gibi sorularla baş başa kalmış gibiydiler.

Keşke, film başlarken bir ön bilgi verilmiş olsaydı. Bazı tarihi filmlerde olduğu gibi, olayın tarihi boyutu "dış ses" tarafından ana hatlarıyla anlatılıp sonra öyküye geçilseydi.

Filme konu olan 6-7 Eylül olayları konusunda, senaristlerin de, yönetmenin de, belirgin bir "ürkeklik" içerisinde olduğunu zannediyorum. Belki de, hikayenin yeterince açık olmaması bundan kaynaklanmıştır.

Ürkekçe de olsa, tarihimizin netameli alanlarının, üzerine söz söylenemez "tabu" larının birer birer sinemaya aktarılması ve tartışılır hale gelmesi, geleceğimiz için umut verici.

Geçmişte çektiğimiz "sancı"lara doğru teşhisler koyarsak, gelecekte bu tür sancılar çekmeyiz. Bunun için de, açık "muayene"den korkmamamız gerekiyor.

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..