- Kategori
- Mizah
Hal
Bölüm 1
Halim, halsiz bir halde kendini eve attı. Halimin halsiz halini gören karısı Halime, Halim’in gözlerinin içine bakarak neden yorulduğunu sordu. Halim bu soruya bağırarak cevap verdi:
— Akşama kadar çalışıyorum tabi ki yorulacağım. Senin gibi akşama kadar devirip yatmıyorum ben!
Halime, Halim’in söylediklerine alınmıştı. Halimin gözlerine mahzun mahzun bakarak:
— Demek yatıyorum ha, dedi.
Halim biraz yumuşadı. Sırıtmaya başladı. Sonra Halime’nin gözlerine bakarak:
— Tamam yatmıyorsun, evlilik programları izlemiyorsun, sabah programlarını hiç sevmezsin sen, ayrıca her akşam önüme makarna getiren de sen değilsin, dedi.
Halime, Halim’in yüzüne alık alık baktı. Sonra,
— Demek öyle ha Halim, dedi.
Halim,
— Ben çalışıyorum sen yatıyorsun, bu böyle, dedi.
Halime:
— Demek yatıyorum ha, sen beni bu halimle sevmemiş miydin?
Halim söylediklerine pişman olmuştu. Kikirdedi. Sonra,
— Bana bak Halime seni bir gece yarısı samanlığa atmıştım ve orada bir şey olmuştu. O şeyden sonra seni kaçırıp bu şehre getirdim. Baban var ya baban, düne kadar don satıyordu; sen ise babanın sattığı donların çiçek desenlerini dikiyordun. Baban doncuydu Halime, ama ben şu karşında duran büyük adam bidon fabrikasında asgari ücretle çalışan bir işçiyim. Onun için benimle uğraşma.
Halime:
— Uğraşan kim. Sen benimle uğraşıyorsun.
Halim:
— Tamam, uğraşmıyorum, dedi. Sonra yine bağırdı. Sen benim bidon fabrikasında asgari ücretle çalışan işçi olmamdan utanıyorsun. Evet, bundan utanıyorsun! Seni daha önce isteyen avukatla neden evlenmedin de bana kaçtın, dedi.
Halim’in gereksiz tavırlarından ve boş konuşmalarından sıkılan Halime, artık bu mevzunun kapanması gerektiğini düşündü ve bağırarak:
— Haaalim… Gül dalına astığın külottaki deseni de ben yapmıştım, dedi.
Bu sözlerin üzerine Halim biraz yumuşadı ve Halime’nin gül yanağına bülbül öpücüğü kondurdu.
Aradan 5 dakika geçti. Halim’in koca karnından bir ses geldi. Halim şaşkın bir halde
“Bu ses neydi?” demeye kalmadan ikinci seste şiddetli bir şekilde Halim’i sarstı. Seslerin şiddetinden korkan Halime bağırarak:
— Sen ishal mi oldun Halim, dedi.
Halim korkarak ve terleyerek,
— Yok ishal olmamışımdır. Çünkü mesai bitmeden evvel işyerindeki tuvaleti kullanmıştım, dedi.
Halime tiksintili bir halle :
— Halim neden iş yerindeki tuvaleti kullanıyorsun. Herkesin girdiği tuvalet kullanılır mı hiç, dedi.
Halim biraz haylaz biraz da cimri bir yüz ifadesiyle:
— Ne yapsaydım Halime, onu da mı eve getirseydim ha ! Ne yapsaydım; yani tuvalete girip foşur-foşur suyu akıtarak ziyan-ı israf mı etseydim Ha ! Ne yapsaydım! Gelen su faturasından haberin var mı senin, dedi.
Bu sözlerin üzerine Halime biraz daha sabırlı ve yavaş bir ses tonuyla :
— Halim sakın senin karnın acıkmış olmasın, dedi.
Halim Rodin’in düşünen adam heykeli tipine bürünüp cevap verdi. :
— Bak bu dediğin olabilir. Çünkü öğle yemeğinde salçalı pilav vardı ve ben doymadım. Bu sesler karnım acıktığından dolayı oluyor. İyi buldun Halime. Canım Halimem acaba ne yemek yaptın.
Halime yere bakıp biraz düşündü sonra üzgün ve süzgün bir tavırla evde yiyecek hiçbir şeyin olmadığını o yüzden yemek yapamadığını, Hal’e gidilip alışveriş yapılacağını alışverişten gelinince de yemek yapılacağını ılımlı bir şekilde söyledi.
Halime’nin bu ılımlı konuşması Halim’in içini eritti ve “ben Hal’e gidiyorum Halime sen ihtiyaçlarını söyle, ” dedi.
Kara kaşlı Halime önceden hazırladığı A4 kâğıdı sütyeninin arasından çıkartıp Halim’e uzattı. Halim sinirli bir tavırla kâğıda baktı. Sonra da Halime’ye dönüp:
— Halime bunları saman kâğıdına yazsaydın olmaz mıydı insafsız yar, dedi.
Halime buna karşılık olarak:
— Saman kâğıdı yoktu. Elimizde bu vardı. Ne bileyim ben senin bu kadar kızacağını, dedi.
Halim hiçbir şey demeden bir sayfalık listeyi alıp Hal’e gitti. Halim daha listenin çeyreğinin çeyreğini alamadan parası bitti. Zavallı Halim, Hal’in orta yerinde direk gibi kaldı. Gelen geçen Halim’e bakıyordu. Vatandaşın aşşalayıcı bakışlarına sinirlenen Halim gür bir sesle bağırdı:
— Heyt ulan siz ne anlarsınız ki Halim’in halinden!
Vatandaş her zamanki gibi, Halim’in bu isyanına aldırış etmedi. Halim hala elindeki iki poşetle Hal’in orta yerinde düşünceli bir vaziyette bekliyordu. Halim’in bu güçsüz duruşunu gözüne kestiren iki tane Hal kedisi, Halim’in poşetlerine saldırdı. Halim yapmayın etmeyin desede, kediler, Halim’e hiç acımadı ve poşetleri yırtıp kaçtılar.
Bölüm 2
Halim, ağlamaklı bir hale büründü. Gelen geçen poşetten yerlere dökülen meyveleri, sebzeleri basıp ezmişlerdi. Yanından geçen vatandaşlardan birisi Halim’e sırıtarak,
— Kediler seni Halde halletmişler, dedi.
Halim bu söze sert bir tavırla karşılık verdi.
— Haldeki kediler halden anlamıyor kahretsin!
Halim’in kahretsin sözünü duyan Halciler yazık adama dertli, kahırlı herhalde, biz halciler olarak bu adama yardım edelim dediler. Bütün Halciler bir araya gelip, Halim’in üzerine doğru yürüdüler. Haldeki bütün Halcilerin üzerine doğru geldiğini gören Halim’in içini bir korku sardı ve dedi ki:
— Eyvah! Halciler beni Halletmeye geliyorlar.
Halim’in bu sözünü duyan Halciler hep bir ağızdan “Hayır” dediler ve devam ettiler. “Biz Halden anlayan insanlarız. Senin bir sıkıntın olduğunu anladık arkadaş; Herhalde elindeki beyaz kâğıtta da vasiyetin yazıyor, ver bakalım elindeki kâğıdı dediler.”
Halim şaşkın bir halde elindeki kâğıdı Halcilere uzattı. Halciler ellerini çenelerine koyup uzun uzun düşündüler. Aralarından birisi: “Adam intihar etmekte haklıymış arkadaş ben bile Halci olduğum halde bu kadar çok şeyi alacak halim yok dedi.”.
Bu sözün üzerine Halim konuşmaya başladı :
— Efendim ben bidon fabrikasında asgari ücretle çalışan bir işçiyim. İki aydır maaşlarımız ödenmiyor. Eve, doğru düzgün bir şey alamıyorum, o yüzden canım karıcığım Halime böyle bir liste verdi bana, dedi.
Halim’in Asgari ücretli haline bakan Halciler hep birlikte dükkânlarına doğru koştular. Halim umutsuz bir vaziyette Hal’in orta yerinde kalakaldı.
Aradan 5 dakika geçti. Bütün Halciler dükkânlarından dışarıya çıktılar. Hepsinin elinde birer poşet vardı. Halim’e doğru gülerek yanaştılar; Sonra da bütün poşetleri Halim’e doğru uzatıp şöyle dediler:
— Vatandaşın halinden yine biz Vatandaş anlarız.
Halim biraz mutlu biraz da üzgün bir halde hepsine teker teker teşekkür etti. Hatta teşekkürden öte hepsinin boynuna sarılıp siz benim kardeşimsiniz dedi. Halim’in bu haline dayanamayan Halciler gözyaşlarına hâkim olamadılar. Halim ve Halciler Hal’in orta yerinde hüngür hüngür ağladılar.
Aradan yarım saat geçmişti. Halciler Halim’e bakarak şöyle dediler:
— Haydi kardeşim evine git saat geç oldu.
Halim tekrardan hepsine teşekkür etti ve eve doğru koşmaya başladı. Otobüsle yarım saat süren yolu, Halim, koşarak 15 dakika gibi kısa bir zamanda bitirdi ve kapının zilini çaldı. Halime koşarak kapıyı açtı. Halime kapıyı açtığında ilk olarak Halim’in eline sonra da yüzüne baktı ve dedi ki:
— İnanamıyorum Halim! Listede yazanların hepsini aldığına inanamıyorum.
Halim biraz daha kendine güvenir bir tavırla:
— Haldeki arkadaşlarım sağolsun. Halim’in halinden tek anlayan onlar çıktı, dedi.
Bu sözlerin üzerine Halime:
— Ne diyorsun sen Halim, eğer ki ben senin halinden anlamasaydım seninle evlenir miydim, dedi.
Halim duygulanmıştı Halime de duygulanmıştı bu duygulanmayı ağlamaya çevirmek istemeyen Halime, Halim’in dudaklarına birden bire yapıştı ve ateşli bir şekilde öpüştüler. Bu öpüşme tamı tamına 45 dakika sürdü. İkisi de aynı anda dudaklarını birbirinden çektiler.
Cooop !
Sonra Halime güzel yemekler pişirdi. Halim ve Halime bir haftalığına dahi olsa mutlu bir halde yaşadılar.
Ne diyelim bir şey diyelim değil mi. Asgari ücrete zam yapmayanlar, maaşları düzenli bir şekilde ödemeyenler, insanın halinden hiç anlamayanlar utansın.
Koray Yalçınkaya