Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '14

 
Kategori
Öykü
 

Halim selim (sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - yirmi üçüncü bölüm)

Halim selim (sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - yirmi üçüncü bölüm)
 

Sıradan insanlar


Baştı da dedim gibi ninecim didem hakkında kimsiye kötü lnaf ettirmez. Nafı açılınca yalınız ‘iyi hoştu, emme ötürüklünün biriydi. Yattı yer cennet, mekan olsun’ der başka naf etmezdi. Neyse şindi ben ifadeye dönesem savcı beyim şart osun, pıltıka olsun deyi demeyom. Siz de” dedi. Bal rengi gözlü buğulu gözlü köy katibinin kıza benzeyen katip kıza baktı “şu hamfendi de” diyecekti; ayıp olur diye vazgeçti. “Siz de savcı beyim ninecimin dediği o hakiki insana benzeyosunuz. Benim her dedimi duyup dinleyosunuz da ondan her bişeyi esiksiz sizi anladıyon”dedi.

 

Yüzüne iltifat edilen her insan gibi savcı da biraz utanmıştı. Belli etmemeye çalıştı.

 

Halim “yani aynı ninecimin dedi gibi siz bene bakınca içimde bi ıscaklık duydum, sonacıma sanki tanış gibi geldiniz de ondan öyle söylüyon” dedi. Ve devam etti “savcı beyim işde bubacımın arkıdeşi de öyle insanlıklı biriydi. Bene ‘İstanbol’a pulis dayın yanına git, o sene baka’ dediydi. Ben de ondan İstanbol’a pulis dayımın yanına gittiydim” dedi.

 

Bu arada savcı saatine baktı; içinden ‘İstanbul’a geldi artık hikayesi yavaş yavaş bitiyor’ diye geçirip “savcı beyim naflamıla sizi sıkıyosam hiç çekinmen hemen burda kesen” dedi; devam etti “hani iki de bir saata bakıyosunuz da ondan dediydim” dedi.

 

Savcı şaşırmış biraz da kızmıştı. İçinden ‘amma alıngan ha, saate bile baktırmayacak’ diye geçirdi.

 

“Yok yok sen merak etme çekinmem. Saate vakit kaça geldi diye bakmıştım. Zaten İstanbul’a geldin, artık bitiyor değil mi?” diye sordu.

 

Halim içinden ‘sıkıldı belli etmeyo. Yoğusam İstanbola geldik, artık bitiyor mu demez. Kısı kesmeli ki Aydın habası olsun’ deyip “soonacıma savcı beyim” diye devam etti. “Bubacımın esger arkıdeşi dayın Beyoğlu’ndaki garagoldaymış deyince ben doru oruya giddim. Sora sora pulis garagolunu buldum. O adamın dedi doğruymuş, emme dayım gaymıkamla dakışınca, onu pulislikden atmışla” dedi.

 

Bakın burada dayısının kaymakam tokatladığını bildiği halde, onu söylememiş, “gaymıkamla dagışınca” demişti. Çünkü “nineci ona her laf her yerde söylenmez. Laf vadır daştan ağır, gurşun gibi insan öldürür; laf vadır yumuşacık tül gibi insanı okşar, düşmanı dost gılar” demişti.

 

Neyse burada soluklanıp devam etti. “Sonacıma savcı beyim ben ordaki pulislere dayımı sordum. Onla bene ‘dayın şindi pulis değil’ dedi. İçlenden dayımın insanlıklı bi arkıdeşi benle çok ilgilendi. Bene, Asmılımescit deyi bi yer varımış; dayımın orda olduğunu söyledi. ‘İsdesen bekle ben götüren’ dediydi. Ben ‘sağol pulis abe, ben sora sora bulurun. Çünküm sora sora Bağdat bile bulunurmuş’ dedim. Ben öyle dedim. Garıgoldan çıkıp sora sora dayımın yanına vardım. Hakkadden dayım orda gave işlediyomuş. Bene görünce çok sevindi. Sarıldı, essahdan çok sevindi.”

 

“Çünküm ninecim bene insan samimiyse gözlenden belli olur dediydi. Ben de o nası bişe ninecim deyince. Ninecim bene ‘oğlum samimi insan, aynı insan olan insan gibi bakınca insanın içine bi ıscaklık aka. Eğer o insan samimi değilse. Bakınca insanın içine soğukluk gire, insanı ürpertip üşüdür ordan annasın’ dediydi.

 

Neyse savcı beyim işde dayım bene öyle ıscacık garşılayıp ‘dayım gelmekle iyi etdin. Yalınız burası yani İstanbol çok bahalı ve galabalıkdır. Onun için iş bulana gadar, burda gavede yat kalk. İçerde oda var orda galırsın’ deyince çok sevindim. Hemen Sirkeci’de otele goydum bavılı alıp buruya geldim” dedi.

 

Burada durakladı “işde şu bavıl o bavıl” dedi. Hem savcı, hem de köy katibinin bal rengi buğulu kızına benzeyen katip kız bavula baktılar.

 

“Soonacıma savcı beyim, ben oruya yerleşince çok sevindiydim. Dayımın arkıdeşleri çok gafa dengiydi. Dayım orda” dedi durakladı. ‘Dayım orda gumar oynadıyodu’ deyip kumar oynattığını söyleyecekti. ninecinin ‘sen sen ol kimseyi müzevirlime, müzevirlik aşşalık bişedir’ dediği aklına geldi “dayım orda çay gave satıyodu” dedi.

 

Savcı Halim’in burada bir şey sakladığını sezmişti. ‘Açık konuş bir şey saklama gözümden kaçmaz’ diyecekti, ifade uzadığı için vazgeçti. “Sonra?” dedi. Halim “soonacıma savcı beyim” derken içinden ‘ifade bitsin, savcı da adamakıllı sıkılmıya başladı. Hem nolcemiş? Asceklese assınla, kesceklese kessinle’ diye düşündüğü için bundan sonrasını hızla anlattı. “Soonacıma savcı beyim ben orda galırken, bi gece İstiklal caddesi denen yerde geziyodum. Siz de bilirsiniz orası her zaman çok galabalık oluyomuş. Dayım öyle dediydi. Yalınız geceye doğru az tenhalaşıyo. ‘Geciye doğru tenhalaşdını nerden biliyon?’ dersen, dayım dediydi.

 

İşde ben de o gün gece yarısına doğru çıkdım. Yörüye yörüye giderken orda birileni görüp durdum, bakıyodum. Onnan hepsi birden üstüme çullandı. ‘Pis gominis, burda ne işin va?’ deyip küfredip bağırıyoladı. Ben netcemi şaşırdıydım. Çünküm orların yabancısıydım. Sen şindi‘be herif yabancıydın da’“afidersin” ‘orlada bok işin mi vardı?’ desen yerden göye gada hakkın va. Ben o günden beri kendime hep öyle deyom.

 

Neyise onlar bene öyle üstüme çullanınca benim de aklım bokuma garıştı afidersin. Netcemi şaşırdım. Birden ninecimin, bubacımı Hacı Omarın Osmanın oğlanlanın köpekleni bizim Bozolan boğunca da” dedi burada durdu. “Şindi bunu demiden olmaz. Çünküm öncüden dedim mi bilmeyon. Bozoğlan bubacımın köpeği oluyor. Siz şindi ‘köpekleri neye boğuşturmuşla?’ decesiniz. Doğru deyosunuz, emme köpek bu boğuşur. Görmeyomusunuz insan insanıken, onna bile boğuşup birbirini öldürüyo.

 

Hem bubacım köpeklen boğuştunu görünce ayırmıya kakmış. Hacı Omarın Osmanın oğlanla bubacıma “ne o köpen boğulur deyi gorktun mu” deyince bubacım “eyi ozman deyip garışmamış” diye açıklama yaptı sonra devam etti “Neyise savcı beyim nafı uzatmıyen. Ninecimin bene, bizim Bozoğlan onlan köpeni boğunca; onlan bu sefer dayanamayıp bubacımın üstüne çullanıp onu gancıklığıla öldürülüşünü anladışı aklıma geldi. Bi de ninecimin bazara gittimiz bi gün ‘tosun oğlum zaman değişdi. Sene de bubacın gibi gancıklığıla bıçaklala, mıçaklala. Sen de bunla gendini gorursun, senin anan ağlecene onlan anası ağlasın’ deyip alıp vediği yatığan bıça aklıma gelince o bıça çekdim. Benim anam ölükdü, emme bizim orlada öyle dedikleri için o bıçağı elime aldım. “Benim anam ağlecene sizin ananız ağlasın” deyip bıça savurunca bıçak gidip birini öldürmüş, ikisini de yarılamış. Savcı beyim yalınız burda bişe söylücem. Söylümezsem ırahat edemem. Gerçi siz sormadınız, emme gomiser sorduydu. Hatta onlan yani bene gominis zannedip saldıranlan elinde silah, bıçak varısa nefsi müdafaya gire cezan azalır dediydi. Savcı beyim ben yeminle söylüyom. Onnan elinde bıçak mıçak görmedim. Belki ceplende falan varımışdır. Yalınız görmüden şu deyemen. Böyle söyledim için isterseniz beni asın. Zaten benim cezam ipimiş. Neyse ne olursa olsun yeminle deyom o arkıdeşlen elinde bıçak silah, milah yoğudu. Şindi var deyip oballanı alıman. Ben de demin dedim gibi bubacımı öldürenler bubacımı galleşliğile bıçaklımısaydı, sonra ninecim bene onu annadmıseydi, bide bene yatağan bıçağı alıp, gendini goru deyi vermiseydi, töbeler olsun ben de bu haltı işlimezdim. Ne ededin dersen; ben de elimle, yumrumla gendimi gorumuya çalışır, beceremezsem de daya yer oturur, bida başımın olmadığı yere de götümü sokmazdım. Netcen benim de gaderim buymuş. Çünkü ninecim bene‘herkezin yazısı doğmudan yazılır, insan o yazı neyse onu yaşarımış’ derdi. Benim bütün decem bu savcı beyim garar sizin” deyip sustu.

 

Savcı dalıp gitmişti. Karşısında anasının ak südü gibi ak pak temiz biri vardı. Öyle veya böyle cinayet işleyip karşısına gelmişti. Aklına bir ara Halim’in ‘neyse benim cezam zaten ipimiş’ dediği geldi. ‘Dur bakalım oğlum o ipi nereden çıkarıyorsun daha davan görülmedi. Zaten işinde nefsi müdafaya benzer durum var’ diyecekti vazgeçti. Savcı bir kanun adamıydı. Görevi neyse onu yapacaktı. Onaçok canı acımıştı.

 

Bu sırada köy katibinin bal rengi buğulu gözleri olan kızına benzeyen katip kız ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Meslekte onuncu yılıydı. Ne ifadeler yazmış; ilk kez onu böyle etkileyen birinin ifadesini yazmıştı. İçinden onasarılmak, koca ellerini tutup aslan yelesi gibi saçlarını tıpkı Halim’in ‘nineciği’ gibi parmaklarıyla taramak ve ‘hiç üzülme ceza alsan bile sen katil olacak biri değilsin. Sen katil değilsin. Kader utansın’ demek geçiyordu.

 

Savcı dalgınlığından sıyrıldı. Zile bastı; görevli gelince Halim’e “seni şimdi hakime götürecekler. O sana gerekeni söyleyecek” dedi ve tutuklanması talebiyle nöbetçi hakime sevketti.

 

Nöbetçi hakim de bir süre önce savcının yanında oturup onudinleyen hakimdi. Tabi Halim bunu bilmiyordu. Savcıya “hakkını helal et savcı beyim” deyip elini öpmek için yönelince görevli onu durdurdu ve yine kelepçelenen ellerine bavulu alıp, görevlinin peşinden dışarı çıktı. Arkasında da onu içleri acıyarak bakan savcı ve katip kızı bırakmıştı. Halim çıkarken içinden köy katibinin bal rengi buğulu gözlü kızına benziyen gözleri olan katip kız için ‘acaba o mu?’ diye düşünüyor sonra ‘yok canım o değildir. O öğretmen olcedi. Emme benzeyo ha. Hayrına insanla çift yaradılır dememişle’ diye içinden geçiriyordu.

 

Bunları düşünürken yorulmuştu. Kalktı gerneşti. “Vakit emme çabık geçmiş, nerdeyse akşam olmuş” dedi. Bunları düşünürken görevini biraz aksatmıştı. Bu aklına geldi. ‘Adam sende, zaten gelen giden olmadı. Oguda gaytarma olucek’ diye söylendi. Patronun odasına bir göz gezdirdi. Her şey yerli yerindeydi. Tuvalete gidecekti güldü “şindi yine ayaklan üstüne dökdürcen; git adam gibi pansiyonda sıyrıl, soykulan nedcesen et” dedi. Prostatı yüzünden eskisi gibi ‘çöydüremediğinden’ iş hanının tuvaletini kullanmak istemiyor kendiyle dalga geçiyordu. ‘Bu saattan sonra gelen olmaz’ deyip kapıyı kilitledi; asansöre binip aşağı indi. 

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..