Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '11

 
Kategori
Kültürler
 

Harika cevaplar

Harika cevaplar
 

mizahımızın piri


Hazırcevaplılık, her ortamda, her soruya anında cevap verebilme, söylenecek söz bulamadığınızda bile ortamı ölüm sessizliğinden kurtaracak cümleleri oluşturabilme yeteneğidir. İslam tarihinde ve Anadolu kültüründe hazır cevap ve nükte başlı başına bir yer tutar. Nasrettin Hoca, Hacivat ve Karagöz, İncili Çavuş, Temel ve Dursun… gibi binlerce hazır cevap insanımız vardır. Bunlar elbette bir zeka ürünüdür. Bu gün sizinle bazı zeka ürünü cevapları paylaşacağım. Temel İngiltere’ye gidince bir araba almış ve arabasıyla eve giderken radyo dinliyormuş. Radyo yayını bir haber için kesilmiş.  

Spiker:
-Tüm sürücüler dikkat! Ana yolda ters yönde ilerleyen bir araç dehşet saçıyor.
Temel direksiyonu sağa sola çevirmekten bitkin bir halde bağırmış:
-Ne biru, hepisu hepisu.  

 

Kaza etmek: Yolculardan biri, otobüs şoförünün yanına gider ve namaz vakti geçmeden bir mola vermesini rica eder. Şoför sinirlenerek: -Kaza edin efendim, der. Ne olur yani?
Adam, sakin sakin cevap verir: -Ben kaza etmeden, ya sen kaza edersen?

İftihar: Şeyh Şâmil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar II. Aleksandır: - Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince, şeyh şâmil’in cevabı şu olmuş:
- Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim. Korkuya gerek yok: Bir Rus generali, Şeyh Şamil’in iştahını abartarak ‘beni yemenizden korkuyorum’ deyince, Şeyh Şâmil: - Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.  

Takva ne demek?: Ebu Hureyre ‘takva’nın ne olduğunu soranlara: - ‘Siz hiç dikenli yoldan geçtiniz mi?’ dedi. Onlar da ‘evet geçtik’ dediler. Bunun üzerine: ‘o halde oradan geçerken ne yaptınız?’ diye sordu. Onlar: -Dikenlerden sakındık, dediler. - İşte takva da, günah ve hatalardan sakınmaktır, cevabını verdi.  

İnsanın mahareti: Bir sohbet sırasında, Arif Nihat Asya’ya: -Eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler. Ârif Nihat Asya, şöyle cevap verir: - Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik!
 

Günlük: Bir Hıristiyan, Ahmed Vefik paşa’ya:
- camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? Diye sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
- Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.  

Haklı tenkit: Eflâtun, bir grup arkadaşı arasında oturan sokrat’a: - Geçen gün bir arkadaşını herkesin arasında azarladın, diye çıkışmış. O sözleri baş başa kaldığın zaman söyleyemez miydin?
Sokrat, soruya soruyla karşılık vermiş:
- beni böyle azarlamak için, baş başa kalmamızı bekleyemez miydin?  

Olmadığı yeri gösterin:Materyalist öğretmen, öğrencisine: -Söyle bakalım, demiş. Allah nerede? Eğer bilirsen portakal vereceğim. -Öğrencinin cevabı şu olmuş: - Siz bana o’nun olmadığı yeri gösterin, ben size bahçe dolusu portakal vereyim.  

Her şeye iyi yönüyle bakmak: Hz. Lokman’a:
- ‘Edebi kimden öğrendin?’ diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş: -Edepsizlerden.  

Kanaat: Bir talebe, hikmet sahibi bir zât ile sohbet ederken:
- Cennet’te küçük bir yerim olsa bana yeter deyince, o zât şu cevabı verdi: - Ahiret için ettiğin kanaati, keşke dünya için de etseydin
 

Güzel insanlar: Sahabelerden biri, Hz. Ebûbekir’in yanına gelerek: - Çok günahkarım, der. Benim için dua eder misiniz?
Hz. Ebûbekir: - Yâ rabbi, der. Bir günahkâr, bir diğerinden dua istiyor. İkisini de affeyle.  

Bilinmeyen levhalar: İngiliz büyükelçisi, eski Osmanlı evlerinin dış duvarlarına asılan ‘yâ hafîz’ (muhafaza eden allah (c.c.)) Levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuat paşa’ya bunların ne olduğunu sormuş. Fuad Paşa, İngiliz’in anlayacağı dille cevap vermiş:
- O gördükleriniz, Osmanlı sigorta şirketinin levhalarıdır.
Çok yüzlüler:Mehmed Âkif, iki yüzlü insanlara çok kızardı. Bir gün bir arkadaşına şöyle dedi: -İkiyüzlüleri artık sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım  

Uyku kardeşliği: Mevlâna hazretleri, talebelerinden biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler. Yanındaki talebesi: -Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bunlardan ibret alsa. Mevlâna, tebessüm ederek karşılık verir.
- Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.
Kalemin işi zor: Ünlü gazeteci ve yazarlardan Velid Ebüzziya, istiklâl mahkemesi’nde yargılanıp beraat ettikten sonra, genç meslektaşlarına nasihat etmiş:
- Şu sıralarda sakın fincancı katırlarını ürkütmeyin…
Yusuf Ziya Ortaç, başını sallayarak: -Bu söylediğin imkânsız üstadım, demiş. Zira ortalıkta o kadar çok katır var ki!.. Dünyanın yüzü: Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani’ye: - Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? Diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani: - Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı. Atlıya cevap: Efendimiz (s.a.v.) Sahabelerine bir ikram sırasında hizmette bulunurken, uzaklardan gelen bir atlı yanlarına yaklaşarak, - Bu kavmin efendisi kim? Diye sordu o’nu arıyorum.
Efendimiz (s.a.v.) Bu soruya, gurur olur endişesiyle ‘benim’ diye cevap vermedi. Ve o anda sahabelerine hizmet etmekte olduğundan, asırlar boyunca yankılanan ve aynı zamanda atlı adama cevap niteliği taşıyan şu sözlerle mukabele etti: - Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir.
Sağlam iş: Mehmet Âkif, Berlin’den döndüğünde sormuşlar: - Berlin’de ne var ne yok üstat! Şöyle cevap vermiş: -Gördüğüm kadarıyla işleri dinimiz gibi sağlam; dinleri ise işlerimiz kadar çürük. Mutluluk: Tolstoy’a ‘nasıl mutlu oluyorsunuz?’ diye sorduklarında şu cevabı vermiş: -Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek. İmtihansız geçmek yok: Öğretmen, öğrencilerin aklını karıştırmak için: - Çocuklar demiş. Allah hepimizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş?
Çocuklardan biri, soruya karşılık vererek: - Öğretmenim demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O halde neden hepimize geçerli not vermeyip imtihan ediyorsunuz? Ne bal var, ne de pekmez: Abdülkadir Geylani hazretlerinin üzerine hiç sinek konmazdı. Onun bu haline vakıf olanlardan biri sordu. -Üzerinize sinek konduğunu hiç görmüyoruz? Sebebi nedir? Şu cevabı verdi: - Niçin konsun ki? Üzerimde ne dünyanın pekmezi var, ne de ahiretin balı…alışverişe geldik… Parayla almak: İbn-i Muhayrız isimli din âlimi, elbise almak için bir mağazaya girdiğinde, içerdekilerden birisi onu tanıdı ve dükkân sahibine: Bu zât, ibn-i muhayrız’dır, dedi. -İbn-i Muhayrız kendisine özel bir muamele yapılmaması için hemen dışarı çıkarken: - Biz paramızla bir şeyler almaya geldik, dedi. Dinimizle değil. Malın nerede?: Hasan El-basrî, ‘ben ölümden korkuyor ve onu sevmiyorum’ diyen birine şu cevabı vermiştir:
- Malını geride bıraktığın için ölümü sevmiyorsun. Eğer malını ileriye (ahirete) gönderseydin, peşinden gitmek isteyecektin.  

Şansa inanmak: Bir filozofa sormuşlar: şansa inanır mısınız? -Filozof: evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım.  

Güneydoğu: Kurtuluş Savaşı sonrası Fransa Kralı Atatürk’ü ziyaret eder. Atatürk onu sivil kıyafetleri ile karşılama salonunda karşılar. Fransa kralı direk konuya girerek Akdeniz ve Güneydoğu’nun kendilerine verilmesi konusunda konuşmaya başlar. Atatürk, Kraldan müsaade ister ve yukarı kata çıkar, beş dakika sonra merdivenlerden üniformasıyla inen Atatürk, Kralın karşısına gelir ve ''Şimdi konuşalım.'' der.  

Ağrı: Bir toplantıda bir genç M.Akif'i küçük düşürmek için: -Affedersiniz, siz veteriner misiniz?
M.Akif hiç istifini bozmadan cevaplamış:
-Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?  

Serseri: Dünya nimetlerine önem vermeyen yasayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek olanaksızdır. Mağrur zengin, filozofa: -Ben bir serserinin önünde kenara çekilmem.
Bunun üzerine Diyojen kenara çekilerek, gayet sakin şu karşılığı verir: -Ben çekilirim.  

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..